Değişimin adı tecrübe
Yıllar önce ustalığın ve tecrübenin ne olduğu ile ilgili çok güzel hikayeler anlatılırdı. Birisini de sizinle paylaşmak isterim.
Çok büyük bir fabrikanın içinde hayati önem taşıyan makinelerden birisi arızalanır. Yetiştirilmesi gereken acil siparişler vardır. Bütün mühendisler makinenin başına toplanarak arızanın ne olduğunu bulmaya çalışırlar.
Zaman şirket aleyhine çalışmakta ve arızalı makine yüzünden üretim yapılamamaktadır.
Sonunda eski ustalardan birisi mühendislerin yanına giderek bu makineyi onaracak kişiyi tanıdığını söyler. Herkes kim olduğunu sorar ve hemen çağrılmasını isterler. Ustabaşı mühendisleri bir konuda uyarır. Getireceği kişi çok yüksek ücret almaktadır. Bunu duyunca patrona sormak zorunda kalırlar. Patron zararın büyüklüğünün farkında olduğundan hiç düşünmeden çağrılmasını ister.
Neyse bizim önemli adam arızalı makinenin başına bir şekilde getirilir. Tamirci makinenin etrafında biraz döner ve ardından eline aldığı çekiçle bir noktaya sertçe vurur. Makine hamlenin ardından birden çalışmaya başlar. Mühendisler ağızları açık şekilde tamirciye bakmaktadır.
Ardından birisi tamirciye dönerek “Usta aldığınız 50 bin lira bu kadar kısa süren bir işi için fazla değil mi?” diye sorar.
Tamirci gülerek “Haklısınız” der. “İş için aldığım ücret bin lira, geri kalanı nereye vurmam gerektiğini öğrenmem için harcadığım tecrübenin karşılığı” der...
Şimdi de kendi başımdan geçen bir tecrübeyi aktarmayı çalışacağım. Terörün azmış olduğu 1990 yıllar... Terör konusunda usta olanlar diğerlerine eğitim vererek açıkları kapatmaya çalışıyorlar.
Bugünlerde ismini sıklıkla duyduğunuz Levent Göktaş da bize eğitim veren ÖKK ekibinin başındaki tabur komutanımız.
Bizlere, arazinin bir noktasına giderek pusu için tedbir almamızı emretti. İçimizdeki bütün personel subay ve astsubaylardan oluşmakta. Ayrıca çoğumuz da gerekli eğitimleri daha önce almış kişileriz. Söylediği yere giderek uygun bir noktada temsili olarak pusu için mevzilendik. Kendisinin gelmesini bekledik. Aradan yaklaşık bir saat geçtikten sonra tepeden yanımıza doğru geldi.
Ayrıca teröristleri temsil eden grup da önümüzdeki dere yatağından geçmeye başladı. Silahı çıkararak havaya tek el ateş etti.
Arkasından yüksek sesle hepimize doğru bakarak bağırdı. “Siz pusu atmak için mevzilenmemişsiniz. Siz kendinizi garantiye almak için mevzilenmişsiniz. Yaklaşık her atılan 10 bin pusudan yalnızca bir tanesi bu yüzden başarılı oluyor” dedi ve devam etti: Yapmak istediğinizi başarabilmek için önce doğru teşkil olun, ardından emniyet tedbirleri alın. Önce emniyet tedbirlerini almaya başlarsanız risk alamazsınız” dedi.
Dağlıca’da yarbayımız ve silah arkadaşları şehit olurken etrafta kaç adet birlik olduğunu söylemeye gerek görmüyorum bile. Mesele, doğru hamleyi yapabilecek tecrübeye sahip komutanları bulmakta ve doğru insanları uygun yerlere getirmekte. Mesele, tecrübenin önemini anlamakta ve bunun için tekrar tekrar zaman kaybetmemekte.
Bugün doğru yerlere çekici vuracak insanlara ihtiyaç duyduğumuz ve kaybedecek zamanımızın olmadığı bir dönem. Hepimizin hata yapma lüksünün olmadığı bir zamanı yaşıyoruz. Bu hataların bedelini insan kaybı, mahkumiyet, maddi kayıplar, itibarsızlaşmak ve zaman kaybı olarak ödüyoruz.
Eğer dönüşeceksek ve onaracaksak doğru çekiç vurmasını bilen insanlar tecrübeleri ile yanı başımızda duruyor.
Şimdi hep beraber o insanlara dönerek “El vermeye hazır mısınız?” diye sorma zamanıdır.