‘D günü’ 4 eylül
Suriye’de son dönemde yaşanan bütün gelişmelerin kararının verildiği yer olarak Astana’yı göstersek kimse buna itiraz etmez. Muhalif grupların durumu, Fırat Kalkanı harekatı, Halep’in tahliyesi, çatışmasızlık alanları gibi birçok önemli sorun bu toplantılarda ele alındı ve bir karara bağlandı. Bu toplantılar öncesinde karşılıklı kurallar çalıştı ve toplantı sonunda protokoller imzalandı. Bu kurulların çalışması çok fazla basına yansımadı, bizler çoğunlukla toplantı sonrasında alınan kararları öğrenebildik.
Bu kararların herbirine ayrı ayrı baktığınızda geçmişte Suriye politikasında radikal dönüşümlere yol açtığını söyleyebilirim. Peki şimdi sizce neler oluyor?
Öncelikle geçmişte alınan kararlardan daha büyüklerinin altına imza atılacak gibi görünüyor. Bunu da gerçekleştirilen mekik diplomasisinin büyüklüğünden anlayabiliyoruz. Tarafların dışişleri, savunma bakanları, istihbarat birimi başkanları, genelkurmay başkanları ardı ardına toplantılar yaparak sorunları çözmeye çalışıyorlar. Heyetlerin yetki düzeyinden çözülmek istenen sorunların da büyük olduğunu görebiliyoruz.
***
Peki bu çözülmek istenen sorunlar ne olabilir ki, Türkiye’ye hiç gelmeyen İran Genelkurmay Başkanı gelebiliyor, sayın Cumhurbaşkanı Ürdün’den başlayıp ABD’de bitecek kısa bir mekik turu atmak zorunda kalıyor.
Sorun bir, PYD’nin Suriye içindeki geleceği.
Sorun iki, Esad’ın durumu.
Sorun üç, çatışmasızlık alanlarındaki geçiş süreci.
Sorun dört, El Nusra’nın durumu.
Sorun beş, İdlib’in statüsü ve yönetim modeli.
Sorun altı, Fırat Kalkanı harekatının devamının olup olamayacağı ve kapsamı.
Sorun yedi, belki en önemlisi ABD’nin alınan bütün kararlara göstereceği tepki.
En önemli sorun olan yedinci maddeden başlayarak konuyu ele almakta yarar var. Çünkü saydığımız ilk altı madde ABD’nin onayı olmadan hayata geçecek gibi gözükmüyor. En azından itiraza rağmen yaparsanız da bunun bir bedeli olacaktır. Peki, ABD Astana toplantılarına katılmadığı halde masada nasıl olabilmektedir? Öncelikle müttefiklik ve DAEŞ koalisyonu içinde yer aldığımız için bizim üzerimizden, Irak’ta ortak hareket ettiği İran üzerinden, Rusya ile G20 zirvesi sırasında Suriye konusunda anlaştığı için onun üzerinden hayalet misali masada üç kişilik yer kaplamaktadır.
Burdan anlayacağınız, ilk altı madde için yedincinin hallini beklemek lazım. Amerikalıların Normandiya çıkarması sırasında kullandıkları bir deyim vardı “D day”... Bunu harekatın zamanını belli etmemek için kullanırlardı. Bu terim, daha sonra askeri terminolojide yerini aldı. Bugün için Suriye’de ne olacaksa ‘D günü’ için söylenecek tek zaman Astana zirvesi sonrası olan 4 Eylül tarihidir. Bekleyelim ve görelim. (olağanüstü bir durum olup da tarih ertenmezse...)
***
Adam asmaca oyununa devam ediyoruz. Her şeyi magazinleştirip sonra da dedikodu kazanında değerlendiriyor ve çıkan sonucu bunun üzerinden okuyoruz.
Benim anladığım bizler yaşayan kahraman sevmiyoruz. Düşünsenize yakın tarihimize imza atmış Levent Göktaş, Engin Alan, Ali Türkşen, Levent Bektaş gibi isimleri önce kahraman yapıp alkışladık sonra ilk dedikoduda iddianame hazırlayıp içeri attık. Ardından dışarı çıkınca da özür dileyip tekrar hizmet istedik.
Arkadaşlar kahramanlarımızı da normal sevdiklerimiz gibi seviyoruz. Önce başımıza çıkartıyor, sonra gömüyor, sonra da ‘hakkını yemişiz’ deyip özür diliyoruz.
Hayat bir adam asmaca oyunu değil. Bırakın adam asmayı da adam gibi teşekkür edip yeni kahramanları hayatın içine katalım.
Zekai Aksakallı paşam yaptıklarınız için teşekkür eder, ailenizle yaşayacağınız hayatta mutluluklar dilerim. Yeni göreviniz hayırlı olsun.