Kıbrıs’ta çözümsüz işbirliği…
Kıbrıs’ta 54 yıldır çözüm, 45 yıldır da federal çözüm için çaba harcanıyor. Denenmedik yöntem kalmadı ama taraflar, özellikle de Rum tarafı eşitliğe ve hakkaniyete dayalı bir çözüme razı olmadı. Son birkaç yıldır da pozisyonlar birbirinden iyice uzaklaştı. Artık Türk tarafı açıkça iki devletli çözüm diyor, o da olmazsa masaya egemen eşit olarak oturmak istiyor. Yakın bir gelecekte bu pozisyonlarda uzlaşılmasını beklemek gerçekçi değil.
Zaten dünyanın da önceliği Kıbrıs sorunu değil. Fakat enerji önceliği. Ukrayna savaşı, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar Avrupa’nın ve bir ölçüde Türkiye’nin de Rusya’ya olan enerji bağımlılığını gündeme getirdi. Her türlü yaptırım kararı alınıyor ancak doğal gaz hatları kapatılamıyor, petrol alımı dahi kesilemiyor. Almanya LNG terminalleri kurmak, Amerika açığı kendi kaynakları dahil bir şekilde kapamak derdinde.
İran’dan Katar’a pek çok alternatif gündemde. Bir de yeni keşif Doğu Akdeniz gazı var. İsrail ve Mısır, bir de Kıbrıs gazı istenirse Avrupa’ya ulaştırılabilir. Bunun da birkaç yöntemi mevcut. İlki sıvılaştırmak, ikincisi uzun bir hat üstünden Yunanistan’a taşımak, üçüncüsü Türkiye’ye taşımak. İlk iki alternatif pahalı, Yunanistan alternatifi üstüne üstelik siyasi açıdan külfetli. Tasarlanan hat Türkiye’nin ilan ettiği ve Libya’yla paylaştığı münhasır ekonomik bölgeden geçiyor.
***
Zaten Amerikalılar da Ocak başında yaptıkları bir açıklamayla bu hatta destek vermeyeceklerini belli etti. Geriye üçüncü alternatif, yani boru hatlarıyla Türkiye’ye taşınması kaldı. Yakın zamana kadar da bu zordu. Çünkü Türkiye gazın sahibi üç ülkeyle kavgalıydı. Şimdi ikisi devreden çıktı, ilişkiler İsrail ve belli ki Mısır’la normalleşti. 1964’den bu yana Rum yönetimiyle anılan, 1974’de bölünerek şahsına münhasır bir nitelik kazanan Kıbrıs Cumhuriyeti-Türkiye ilişkileri ise henüz değişmedi.
Değişmesi pek çok ön koşula ve şarta bağlı. En başta geleni de çözüm. Belki başka formüller de bulunabilir fakat onlar da en az çözüm kadar zor denklemlerin kurulmasını ve uzun müzakere süreçlerini gerektirir. Ancak dünyanın çözümü ya da bulunacak farklı yöntemleri beklemeye zamanı yok. Eğer Doğu Akdeniz gazı Avrupa’ya ulaşacaksa bir an önce ulaşmak zorunda.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland’ın geçtiğimiz haftaki bölge turu sırasında Kathemerini’ye söylediği gibi 10 yıl sonrası değil şimdi önemli. 10 yıl sonra dünya muhtemelen yenilenebilir enerji kaynaklarından yararlanıyor olacak. Bu yüzden Yunanistan, Türkiye, İsrail, Mısır ve Kıbrıs’ın işbirliği yapması gerek. Nuland bu bölgenin Kuzey Avrupa’nın enerji “makinası” olabileceğinin altını çiziyor.
Onun açıklamalarından hareketle de KKTC eski Dışişleri Bakanı, muhalefetteki Halkın Partisi lideri Kudret Özersay Amerika’nın Kıbrıs’ta çözümü beklemeden işbirliği talep ettiğine dikkatimizi çekiyor, Kıbrıs Postası’na yansıyan önerisinde KKTC Dışişleri Bakanlığı’nı ve KKTC Cumhurbaşkanlığı’nı inisiyatif geliştirmeye davet ediyor.
Pazartesi günü telefonla görüştüğümüzde de Özersay bu görüşünü tekrarladı, Münhasır Ekonomik Bölge ilanları ve uygulamaları konusundaki soruma ise önce ihtilafsız alan ve konulardan başlanabileceğini, çok gerekirse Kıbrıs Rum Yönetiminin devre dışı bırakılabileceğini ima etti. Kıbrıs Postası’nda da zaten Rum tarafından ön şart koymaktan vazgeçmeleri gerektiğini vurgulamış.
Rumlar ön şartsız, pazarlıksız işbirliğini becerebilirler mi bilinmez ama ortaya önemli bir fırsatın çıktığı gerçek. Sadece KKTC’nin değil Türkiye’nin de durumu iyi değerlendirip yeni inisiyatifler geliştirmesinde yarar var. Doğu Akdeniz gazı Türkiye’nin hem AB ve ABD ile olan pazarlık gücü arttırabilme, hem de Rusya’ya olan enerji bağımlılığını orantısal olarak azaltabilme potansiyelini içinde barındırıyor.
***
Ben Türkiye’nin Rusya ile olan ilişkilerini mümkün olduğunca bu şekilde sürdürmesi, ekonomik ve siyasi çıkarlarını korumak için savaşa taraf olmaktan kaçınması gerektiğini düşünenlerdenim. Rusya ile başkaları öyle arzu buyuruyor diye ilişkilerin gerilmesini de istemiyorum. Fakat böyle düşünmem Rusya’ya olan enerji bağımlılığımızın azalması gerektiğine inanmama, Türkiye’nin enerji köprüsü olması amacıyla inisiyatif geliştirmesini talep etmeme engel değil.
Kaldı ki Rusya’nın gelecekte Türkiye için de tehdit oluşturabilir. Soğuk Savaş uzayabilir veya Türkiye taraf seçmek zorunda kalabilir. Bu yüzden şimdiden tedbir alması, önüne çıkan fırsatları değerlendirmesi, geçmişe takılıp geleceği kaçırmaması, yaratıcı düşünmesi gerekiyor. Batı’nın baskın anlatısından etkilenip zamansız kararlar vermemesi, ekonomik ve siyasi çıkarlarını tehlikeye atmaması da şart.
Bence ne Rusya’ya ne Amerika’ya güvenelim. Ne de savaşın yarattığı insanlık dramlarının savaşın büyümesi, genişlemesi, derinleşmesiyle biteceği sanrısına kapılalım. Çözüm üçüncü bir dünya savaşında değil güçle desteklenmiş diplomaside, gerekirse arabuluculuk ve kolaylaştırıcılıkta. Türkiye’nin yeri de kendi tanımladığı, tanımlamaya çalıştığı parametreler çerçevesinde AB ve ABD’nin yanında, NATO’nun içinde…