Dünya tarihinde bir ilk…
Geçmişte iktidardan şu ya da bu şekilde devrildikten sonra yargılanan, hapse giren, hatta kendi örneğimizden bildiğimiz gibi idam edilen devlet ya da hükümet başkanları olmuştu. Ama hapisten ülkesini yöneten bildiğim kadarıyla hiç olmamıştı. Eğer Trump, ceza açıklaması 11 Temmuz’a ertelenen sus payı davasından hüküm giyerse görünen o ki Beyaz Saray bir süreliğine Trump’ın yatacağı hapishaneye taşınacak.
Herhalde Trump yabancı devlet temsilcilerini de en azından bir süre hapishanesinde ağırlayacak. Atayacağı Adalet Bakanı ile olan görüşmelerini hücresinde yapacak. Onu korumakla görevli Özel Servis elemanları, ona brifing verecek CIA ve FBI başkanları zamanının bir kısmını başkanlarının yattığı hapishanede geçirecek.
Biliyorum diyeceksiniz ki böyle saçmalık olmaz. Fakat ne yazık ki olma ihtimali var. Çünkü Trump’ın başkan seçilmesini engellemek amacıyla açılan ve hukuki olmaktan ziyade siyasi nitelik taşıyan davaların sonucunda müstakbel başkan adayı hapse girebilir. 12 jüri üyesinin birden 34 suçlamayı haklı bulduğu sus payı davasında cezası hakim takdiriyle dört yılı bulabilir.
Hapse girmesi ABD Anayasası’na göre seçilmesine engel teşkil etmediği için de koltuğa bir şekilde oturabilir. Seçilir seçilmez kendisi için af çıkartır mı, nasıl yemin eder, mahkemeler Anayasa’yı ne şekilde yorumlar, seçmeni ne tepki gösterir, yine bir huzursuzluk çıkar mı, çıkmaz mı bilinmez. Ama ortaya bizi de derinden etkileyecek hukuken ve siyaseten ucube bir durum çıkar.
Nihayetinde dünyayı yok etme potansiyeline ziyadesiyle sahip olan bir ülkeden bahsediyoruz. Aldıkları hatalı kararların Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Filistin’de ve tabii ki İran’da nelere mal olduğunu hep birlikte gördük ve hala görüyoruz. Karşımızda Kıbrıs’tan Libya’ya, Suriye’den Somali’ye bizi doğrudan ilgilendiren pek çok konu ve bölgede söz sahibi olan bir devlet var.
Normal koşullar altında zaten yeterince atılgan ve saldırgan olan, kendini dünyanın geleceğinden sorumlu ve varlığı gereği masum gören bir ülkenin olağanüstü koşullarda neler yapabileceğini düşünmek de, içine kapanmasının, kendi dertleriyle uğraşmasının yaratacağı ani jeopolitik boşluğun başkaları, mesela Rusya ve Çin tarafından nasıl doldurulacağını öngörmek de imkansız.
Üstelik Biden’ın seçilme şansı da çok zayıf. Oğlunun başı silah alırken verdiği beyanatı ve bir zamanlar uyuşturucu bağımlısı olması nedeniyle dertte. Belki Biden oğlu hapiste olan ilk ABD Başkanı olma unvanına sahip olacak. Yaşı ve gafları nedeniyle zaten bir daha seçilmesi zor görünürken oğlunun suç işlediği tescil olursa Demokrat seçmen sandıktan iyice soğuyacak.
Bizim yine de en iyi olasılığa, ABD seçimlerinin kazasız belasız atlatılıp Biden’ın, en çok da Trump’ın seçimi kazanacağına göre kendimiz hazırlamamızda yarar var. Trump seçilirse diplomasi dışı bir üsluba, daha büyük bir kibre maruz kalacağımızı, buna karşın ikili sorunlarımızı daha kolay yönetebileceğimizi geçmiş tecrübelerimizden hareketle söyleyebiliriz.
Trump, söz verdiği “Önce Amerika” taahhüdünü yerine getirirse, dünyanın geri kalanı kadar bizim için de bir rahatlama anlamına gelebilir. Ama aynı zamanda tercihleri AB’nin otonom bir siyasi varlığa doğru dönüşme hız ve isteğini arttırabilir. Bu bir yanıyla çok kutupluluğa giden ve Türkiye’ye daha fazla siyasi manevra imkanı sağlayan bir alan açarken, diğer yanıyla AB’nin karşımıza askeri blok olarak çıkmasına neden olabilir.
En uç senaryo ise NATO’nun önce güvenirliğini ve caydırıcılığını kaybetmesi, sonra da çökmesi, bizi dışlayan bir Avrupa güvenlik mimarisinin kurulması olur. Var olan koşullar altında buna iyice uç, hatta uçuk bir senaryo diyebilirsiniz belki ama unutmayın ki Amerika’nın hapisten yönetilmesinin dahi mümkün olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Her olasılığı düşünmemiz, hiçbir şeye olmaz demememiz gerekiyor…