Bileşenlerine ayrılabilecek iki devlet...

Birleşik Krallık ve Rusya Federasyonu’nun bir süredir kendisini oluşturan parçalara bölünebileceği, küçüleceği ama özellikle Rusya söz konusu olduğunda bu küçülmenin ciddi sorunlara yol açabileceği konuşuluyor. Birinin demokratik iradeyle, diğerinin ise mücadele ve muhtemelen çatışmayla parçalanabileceği söyleniyor.

İlkinin parçalanma olasılığının gündeme gelmesinin nedeni Brexit. Bir yandan İskoçya ve Galler’in AB üyesi kalmak istemesi, diğer yandan Kuzey İrlanda’nın imzalanan özel bir protokolle Britanya adasından ticari ve hatta egemenlik anlamında ayrı bir statüye tabi kılınması bu tartışmanın temel tetikleyici unsuru.
Kraliçenin ölümünün ve varisleri arasındaki kavgaların da Birleşik Krallığı birleşik olmaktan çıkarabileceği iddialar arasında. İngiliz milliyetçiliğinin İskoç milliyetçiliğini tetikleyebileceğini, demografik değişimin ayrılık taleplerini arttıracağını, ülkenin ekonomik performansındaki gerilemenin ivme yaratacağını dillendirenler de var.

Foreign Affairs’in Mart/Nisan sayısına katkıda bulunan Fintan O’Toole tüm bunlara ilaveten “British” olmanın marka değerinde de bir düşüş yaşandığı kanısında. Önce askeri ve ekonomik gücüyle sonra da Beatles gibi grupların etkisiyle kültürel hegemonya kuran Britanya fikri artık eskisi kadar belirleyici bir güç değil. Amerika’nın küçük ortağı olması da her zaman işine yaramıyor.

Parçalanma seçeneğini tamamen dışlamasa da O’Toole’un tahmini ülkenin bir tür gevşek federasyona dönüşeceği yönünde. Belli ki yakında iktidara gelebilecek İşçi Partisi’nden ve onun liderinin verdiği sözlerden çıkarttığı sonuç bu. Ayrıca İskoçya, Galler ve İngiltere arasındaki karşılıklı bağımlılığın güçlü olduğuna da dikkatimizi çekiyor.

Gerçekten de Galler için 700 yılı, İskoçya için 300 yılı geçen birlikteliğin sona erdirilmesi hiç kolay değil. Olsa olsa Kuzey İrlanda kopar, ama gerisi güçlendirilmiş bir federalizmle, belki Lordlar Kamarası’nın revizyonuyla muhtemelen Birleşik Krallık olarak yoluna bir süre daha devam eder. Unutmayalım ki İskoç ve İngiliz milliyetçilikleri de değişti.

Her iki tarafta da aidiyeti belirleyen etnik köken olmaktan çıktı, benimsenen kültür haline dönüştü. İçinde duygudan çok rasyonalite barındıran, özü büyük ölçüde yeni geleceklerin sistemden dışlanmasına dayanan bir çağrıya dönüştü. Birleşik Krallık artık eski göçmenlerin hakim olduğu fakat yeni göçmenleri istemeyen bir ‘tutucu’ hükümet tarafından yönetiliyor.

İskoç milliyetçilerinin başına da Mart ayında Humza Yousaf geçti. Milliyet kavramını eski şablonları üstünden okuyup değerlendirmek iyice güçleşti. Bir yanda Hint kökenli bir Başbakan ve onun etnik/milli farklı kökenlerden gelen kabinesi, diğer yanda da Pakistan kökenli bir lider var. Kaldı ki İskoçya’nın referandum hakkı da hukuken yok.

Rusya Federasyonu ise bambaşka bir hikayeye sahip. Dağılmaya niyeti de yok, ciddi ciddi bağımsızlık isteyen de. Ancak dışarıdan bakanlar onu dağılmaya teşvik etmeyi, bazı etnik aidiyetleri kaşıyarak ülkeyi bileşenlerine bölmeyi hayal ediyorlar. 1991’de kaçırılan fırsatın Ukrayna’da yaşanacak, yaşatılacak bir yenilgiyle bu kez yakalanabileceğine, ülkenin 83 değilse de daha makul sayıda parçaya bölünebileceğine inanıyorlar.

Bu yüzden de savaşın bitmemesi, hatta bazı önemli kanaat önderlerine göre Amerika ve onun koalisyon ortaklarının bu savaşı nükleer eşiğe kadar getirerek tırmandırması, Ukrayna’nın kazanmasını sağlaması gerekiyor. Emin olamadıkları tek şey Rusya’nın parçalanmasının işlerine yarayıp yaramayacağı, çıkabilecek çatışmaların yönetilip yönetilemeyeceği. Bir de nükleer silahların kimin ya da kimleri eline geçeceği.

Bu çıkmazlar aşılabilse büyük dedikleri jeopolitik fırsatı bir kez daha kaçırmamak için çok daha fazla örgütlenecekler, “The Commission on Security and Cooperation in Europe” gibi merkezler sesini daha çok duyurabilecek. Ve olasıdır ki o zaman üstümüzdeki baskı da artacak, başka bir boyut kazanacak, Tatarlar, Başkurtlar, Yakutlar, Kazan Türkleri ve diğerleri için bir şeyler yapın da onların kurtuluşuna yardımcı olun diyecekler.

Şartlar neyi gösterir, Türkiye neyi önceler bilinmez ama benim önerim iktidarında kim olursa olsun istikrarın önemsemesinden, İngiltere’den zaten olmaz da Rusya’nın çöküşünden menfaat beklememesinden yana. Yine de hazırlık yapmakta, gelişmeleri yakından takip etmekte yarar sonsuz.

Yeter ki taraf olmayalım, bir büyük devletin diğerine karşı kullandığı araç haline dönüşmeyelim…

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum