Zor ama Erdoğan’ın tek seçeneği reform
Reform sihirli bir kelime... Türkiye’nin son yıllarda demokrasi ve hukukta itibar kaybettiği dikkate alındığında dillendirilen bir “hukuk reformu”nun daha da anlamlı hale geldiği muhakkak.
Düşünün ki ekonomi takımının değişiminin hemen arkasından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Yeni bir hukuk reformu yapma kararındayız” şeklinde bir beyanda bulunur bulunmaz bir anda piyasalarda bahar havası oluşmuş, dövizin düşmesiyle birlikte Türk parası değer kazanmaya başlamıştı.
Çünkü reformun anlamı; demokratik hak ve özgürlüklerde standartların yükseltilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması, yargının siyasallaşmadan arındırılması, devlet yönetiminde şeffaflığın ve öngörülebilirliğin hakim olması demekti.
Ancak son günlerde MHP korkusuyla AK Parti içinde yaşananlara baktığımızda reform işinin hiç de kolay olmayacağı anlaşılıyor. Bir taraftan Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmaları gerektiğini söyleyen Bülent Arınç, bizzat Erdoğan tarafından “fitne çıkarmakla” suçlanıp Yüksek İstişare Kurulu’ndan gönderiliyor, bir taraftan da AK Parti’nin kuruluşundan bu yana temel taşlarından birisi olan İhsan Arslan disipline sevk ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla da yetinmiyor ve adeta “hukuk reformu” vaadini boşa çıkaran bir üslupla “Gereken adımları niye atmıyorsunuz” diye yargıya sitem ediyor. Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan reform söylemlerinden tedirgin olan MHP’yi asla küstürmek niyetinde değil. Bunun için de parti içindeki farklı sesleri şimdilik susturmakta kararlı, çünkü bu isimlerin MHP’nin gözünün önünden çekilmesi gerekiyor.
Ama bir şeyi net olarak biliyoruz ki bir taraftan MHP’yi teskin etmeye çalışan Erdoğan, aynı zamanda kararlı bir şekilde “Kendimizi başka yerlerde değil Avrupa’da görüyor, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz. Kalkınmayı, refahı ve istikrarı sağlamanın en önemli yollarından birinin hukuk devleti ilkesi olduğunu biliyoruz” söylemlerini dillendirmeye devam ediyor.
Satır araları dikkatle okunduğunda görülecektir ki Erdoğan, reform söylemini özellikle ekonomi üzerinden dillendirmeye özen göstermektedir. Yarın günü geldiğinde MHP’ye dönüp “Ekonomiyi ayağa kaldırmak için yabancı yatırıma ihtiyacımız var, bunun için de hukuk reformunu yapmak zorundayız” derse doğrusu hiç şaşırmam. Çünkü Türkiye’nin de, Erdoğan’ın da reform adımı atmaktan başka bir şansı yok.
Erdoğan da çok iyi bilir ki hem “geleceğimiz Avrupa’da” deyip hem de hukuki görünürlüğümüzü zaafa uğratan uygulamalarda ısrar etmek hiçbir yabancı yatırımcıyı ikna etmeyecektir.
Eğer yapılacak bir hukuk reformu, haklarında beraat kararı verildiği halde yeni bir suç icat edilerek cezaevinde tutulanları görmezden gelecekse bu ‘hukuk reformu’nun bir anlamı olamaz.
Eğer bu reform, yaptığı haberler, yazdığı yazılar ve eleştirileri yüzünden takibe uğrayan, tutuklanan gazetecilerin mahallesine uğramayacaksa bu reform inandırıcı olmayacaktır.
Eğer bu reform, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayarak açık anayasa suçu işleyen mahkemeleri görmezden gelmeye devam edecekse reforma ne gerek var ki...
Eğer bu reform, iktidarların şeffaf ve hesap verebilir olması konusuyla hiç ilgilenmeyecekse neden hukuk reformu yapılır ki...
Eğer dünyada hukukun üstünlüğü sıralamasında yine sonlarda yer alacaksak, şeffaflık listesinde gerilemeye devam edeceksek, basın özgürlüğünde hep kara listedeki namımızla övüneceksek adını “hukuk reformu” koyarak bunca zahmete girmeye ne gerek var ki...
Eğer gerçekten bu ülkenin insanlarına nefes aldırmak gibi bir niyetimiz yoksa, çıkarız meydanlara “Bunlar Nazi, bunlar Haçlı, bize demokrasi dersi veremezler” diyerek halkımızı birlik ve beraberliğe çağırıp dosta-düşmana gücümüzü gösteririz, olur biter...