‘Yandık, bittik’ edebiyatı mı ben almayayım…

Son beş yılda ekonomik rasyonalite ile uzaktan yakından ilgisi olmayan irrasyonel politikalar ve özellikle de 14 Mayıs öncesindeki seçim popülizmi yüzünden, ekonomi kelimenin tam anlamıyla duvara dayanmıştı.

Aslında bu enkaz hikayesi bilinmeyen bir durum değildi, tam aksine iktidarın bile isteye icat ettiği, dünyada bir benzeri daha bulunmayan ‘ekonomik fantezileri’ yüzünden enkaz adeta bağıra bağıra geldi.

Ve sonunda seçim bitti, kel göründü… Doğal olarak bir önceki AK Parti iktidarının yarattığı enkazı kaldıracak bir babayiğit gerekiyordu ve alelacele Mehmet Şimşek getirildi. Zira ekonomik rasyonaliteye dönmekten başka bir çare kalmamıştı ama yaratılan bu enkazın da bir bedeli olacaktı.

İşte şimdi hepimiz için bedel ödeme zamanı… Bilmem sesini duyabiliyor musunuz ama yağmur gibi zamlar yağıyor. Hükümetin müjde diye duyurduğu, asgari ücret, memur ve emekli zamları daha halkın cebine girmeden iğneden ipliğe zamlarla ve insaf sınırını zorlayan yeni vergilerle buharlaşıverdi…

Öyle anlaşılıyor ki bundan sonra da zamlar otomatiğe bağlanmış bir şekilde devam edecek. Şimdi seçimlerde iktidara destek verenler dahil pek çok kesimden itiraz ve eleştiri sesleri yükseliyor; hani her şey güzel olacaktı?

Bir kere bu yanlış bir eleştiri, zira Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan miting meydanlarında büyük ekonomik hedeflerle ilgili somut hiçbir vaatte bulunmadı. Ama PKK ve LGBT’nin ülkeyi ele geçirmesine asla izin vermeyeceği vaadinde bulundu ve ülkeyi bu iki örgütten kurtardı!

Dolayısıyla bugün zamlara ve vergilere isyan edenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirmeye hakları yok. Eğer herkes hafızalarını dikkatle kontrol ederse görecektir ki Erdoğan hiçbir ürünün zamlanmayacağını ve de yeni vergiler gelmeyeceğini söylemedi.

Ayrıca Anadolu irfanının güzel insanları da bilir ki seçim öncesinde popülist politikalarla hesapsızca harcanan paraların seçim sonrasında bir şekilde halkın cebinden devlete geri dönüşü mutlaka olacaktı, şimdi olan budur…

İşte tam da bu yüzden şu günlerde iğneden-ipliğe gelen zamlar ve vergilerle ilgili feryatlar açıkçası hiç ilgimi çekmiyor. Normal zamanlarda olsa hemen deftere-kaleme sarılıp “Eyvah fakir-fukara bu zamların ve vergilerin altından nasıl kalkacak” diye iktidara veryansın ederdim. Ama ne yalan söyleyeyim böyle zehir-zemberek yazılar yazmak artık hiç içimden gelmiyor.

Çünkü biliyorum ki bugün zamlara, adaletsiz vergilere öfkelenen insanlar, genel seçimler yaklaştığında iktidarın popülist uygulamalarıyla elde ettiği kazançlara bakar ve yaşadığı bütün sıkıntıları unutarak aynı istikamette oyunu vermeye devem eder. Dolayısıyla şu andan itibaren “tencere boş, öldük, bittik” şeklindeki kriz edebiyatına kesinlikle prim vermek niyetinde değilim.

Elbette kimsenin, kısa vadede çıkarını düşünen halkın bu tavrını kınamaya hakkı olamaz. Çünkü insanlar hayatlarını sürdürebilmek için nihai olarak ceplerine giren paraya bakarlar.

Bu çerçevede “Hani boş tencere iktidarları götürüyordu, demek ki bu tez doğru değilmiş” diyenlere hatırlatmak gerekiyor, belki de tencere sandığımız gibi boş değildi.

Bu konuda iktisatçı Anıl Aba, yapısal anlamda problemler yaşanmasına rağmen, Türk ekonomisinin ciddi bir kriz içinde olmadığını, ne zaman zamlar gelse hemen ardından maaşların da arttığını, dolayısıyla tencerenin kriz yaratacak boyutta boş kalmadığını söylüyor. Anıl Aba’nın değerlendirmelerinden de anlıyoruz ki aslında hayat standardı düşen kesim orta sınıf. Zira, sürekli enflasyonun altında maaş zammı alan akademisyen, doktor öğretmen, özel sektörde yönetici gibi beyaz yakalıların ücretleri giderek asgari ücretlilerle eşitlenir hale gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla maaşları eriyen beyaz yakalılar AK Parti’ye mesafeli dururken, maaşları fazla erimeyen dar gelirliler AK Parti’ye daha coşkulu bir şekilde sahip çıkıyor.

Bu verilerin ışığında tencerenin seçimlerde iktidarı götürecek boyutta boş olmadığını belirten iktisatçı Aba, esas itibariyle şu retoriğin sandıkta oldukça etkili olduğunun altını çiziyor: “Ekonomide biraz sıkıntı olduğu doğrudur, ama ekonomi bu, iner, çıkar… Zaten kısmen pandemi ve dış güçler yüzünden. Hallederiz; daha önce çözdük, yine çözeriz. Ama iktidarı [bu hainlere, teröristlere] kaybedersek bir daha geri alamayız!”

Galiba bugün itibariyle geldiğimiz noktada, “Yaşananlardan halkımız mutluysa, biz de mutluyuz” demek en doğrusu…

YORUMLAR (122)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
122 Yorum