Sizi teselli eden bir şiir ya da şarkı mutlaka vardır...
Bazı gecelerde kendinizle baş başa kaldığınızda “n’olcak bu memleketin hali” modundan çıkmakta zorlanırsanız, kafanızı memleketin haline fazla takmayın, yoksa ince hastalığa tutulursunuz... Kuşkusuz bu ‘kafayı takmamak’, hayatı ıskalamayı, olup bitenlere bigane kalmayı içermiyor. Tam aksine gecenizi kirleten, nefes almanızı zorlaştıran muktedirlere karşı daha sıkı şiirlere ve şarkılara tutunmayı gerektiriyor.
Bırakın camlardan süzülen yağmur şehrin ışıklarına karışsın... Aşk geceye ihanet etse de, sizi teselli eden bir şiir ya da şarkı mutlaka vardır. Mesela Attila İlhan’ın “Tut ki gecedir” şiirini okurken, bir taraftan da Simon and Garfunkel’in “The Sound of Silence” şarkısını dinleyin. Göreceksiniz şiirler ve şarkılar acılarınıza iyi gelecek...
/tut ki gecedir
karanlık sıvaşır ellerine camlardan
birden kırmızıya döner
trafik ışıkları
kükürtlü dumanlar yükselir
korkuya batmış
camkırığı adamlardan
tehlikeye büyür sakalları
............
tut ki gecedir
katiller huzursuz
hırsızlar sinirli
hainler ürkekçedir
elleri telefona kendiliğinden uzanıyor
ihanete gece müthiş bir gerekçedir
ihbarlar birer sansar
bir telefondan bir telefona atlar
ihanet bir bilmecedir/
Hayal edin ki yıl 1981, bir Eylül günü akşamüzeri ile akşam arasında arafta saatler ve gökyüzünün maviden laciverte dönmeye başladığı dakikalardasınız... Yarım milyondan fazla insanla birlikte Simon and Garfunkel’in Central Park konserini dinliyorsunuz. Sahnedeki muhteşem ikili “Gradute” filminin unutulmaz “Mrs. Robinson”u ile başlıyor, sonra sırasıyla “Homeward Bound” “America”, “Me and Julio Down by the Schoolyard” ve “The Sound of Silence” şarkılarını söylüyorlar.
Ve araftaki saatlerde diktatörlere inat, bıkmadan usanmadan müziğin ruhunuzda dans ettiği anlarda sessizliğin sesini dinlemeye devam edin...
/Merhaba eski dostum karanlık
Seninle tekrar konuşmaya geldim
Çünkü sessizce sürünen bir vizyon
Tohumlarını bıraktı ben uyurken
Ve beynime dikilmiş olan vizyon
Hala barınıyor
Sessizliğin sesi içinde
Huzursuz rüyalarda yalnız başıma yürüdüm
Arnavut kaldırımlı dar sokaklarda
Sokak lambasının halesinin altında
Yakamı soğuğa ve neme çevirdim
Geceyi bölen bir neon ışığının parlamasıyla gözlerim bıçaklandığında
Ve sessizliğin sesine temas ettiğinde./
Tıpkı ünlü Fransız şairi Paul Verlaine’nin dizelerinde olduğu gibi.. /Musiki, her şeyden önce musiki/ Onun için tekli mısralardan şaşma/Kıvrak olur, erir havada sanki/