Önce elektrik faturalarını konuşalım ama…
Ekonomik krizin aileleri derinden etkilediği, yerle bir ettiği şu ağır kış şartlarında insanların ağzını bıçak açmıyor ve adeta burunlarından soluyorlar…
Bu yüzden de ülkede yaşanan hukuk ihlalleri ve özgürlüklerin askıya alınması, açıkçası kimsenin çok da umurunda değil. Elbette hiçbir birey ülkede hukuk güvenliğinin kalmamasından, özgürlüklerin ihlal edilmesinden mutlu değil, ama şu günlerde yaşadığı yoksulluktan, çaresizlikten başını kaldırıp memlekette yaşanan demokrasi krizine bakacak halde değil, ayrıca mecali de yok…
Meselenin vahametinin anlaşılması için yazılarımla ilgili gelen özel bir mailden şu cümleleri paylaşmakta yarar olduğu kanaatindeyim, diyor ki okuyucu: “Sizi anlıyorum hukuk önemli, adalet önemli, özgürlükler çok çok önemli ama biz açız. Karda-kışta ucuz ekmek kuyruğunda bekliyoruz, elektrik ve doğal gaz faturalarındaki acımasızlık dayanılır gibi değil, elektrik verilemediği için fabrikalar kapılarına kilit vuruyor. Oysa siz Sezen Aksu’ya yapılan linç kampanyasını, gazetecilerin tutuklanmasını hatta bazı yazılarınızda Osman Kavala’ya yapılan hukuksuzluğu yazıyorsunuz. Onlar için de üzülüyoruz ama bizim derdimize kim çare olacak?”
Evet o meşhur türküde olduğu gibi “Dert bir değil elvan elvan/
Takatsiz kalmışım yayan…” Elbette bunca dertle, zamlarla, işsizlikle boğuşan insanların demokratik değerlere duyarsız olduklarını söyleyemeyiz.
Ama inkarı mümkün olmayan bir gerçek var ki hukuk güvenliğinin olmadığı, insanların fikirlerini rahatlıkla beyan etmekten bile korktuğu, çekindiği bir ülkede fukaralığın bitmesi, insanların ekmeğinin büyümesi asla mümkün değildir.
Bilindiği gibi ‘hukuk güvenliği’ ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını ifade eder. Eğer bir ülkede mevzuatlar, hukuki istikrarı ve şeffaflığı ortadan kaldıracak şekilde sürekli değiştiriliyor, yargı kurumlarının yapısı alt üst edilerek savunma hakkı kısıtlanıyorsa orada yargı bağımsızlığı zaafa uğruyor demektir, dolayısıyla hukuk güvenliği de yoktur.
Şunu açıkça ifade edelim; kimsenin kendini güvende hissetmediği, yazdığı yazıdan ve konuştuğu sözlerden dolayı bir gece ansızın evinden alınma ihtimali olduğu, sanayicinin, tüccarın, esnafın geleceğe yönelik belirsizlikler yüzünden kendini güvende hissetmediği bir ülkede ekonomi gelişmez, işte hukuk bu yüzden önemlidir. Dolayısıyla insanlar kendilerini güvende hissettikleri yerlere tatile gitmek isterler ve hukuk güvenliğinin olduğu yerlerde yatırım yaparlar.
Eğer bugün ekonomimize yama yapmak için Katar dışında hiçbir gelişmiş ülke ile Swap anlaşması bile yapamıyorsak, bilelim ki güçlü bir hukuk sistemimiz olmadığı içindir.
İşte tam da bu yüzden, yani hukuk devletini zaafa uğrattığımız için iktidar enflasyonu düşüremiyor, işsizliği önleyemiyor, insanların belini büken zamlara çare üretemiyor. Çünkü bu ülkede artı değer üretecek yeni yatırımlar yapılamıyor, var olan üretim tesislerini verimli bir şekilde çalıştırılamıyor. Mesela yönetim beceriksizliği yüzünden evlerin ve sanayi tesislerinin ihtiyacı olan gaz tedarikini zamanında yapamadığı için fabrikalar üretime ara veriyor, çünkü gaz yokluğundan elektrik üretilemiydr.
Hukuk ve şeffaflık olmadığı için ülkenin milyarlarca doları hiçbir iktisadi kuralara ve yasal mevzuata itibar etmeden, rasyonel planlaması yapılmamış tesislere adeta gömülüyor. En dramatik örneği de İstanbul Havaalanı… İstanbul’a yağan büyük karla birlikte ‘Almanlar kıskanıyor’ diye övündüğümüz havaalanı bir günde çöküverdi… Dünya ile irtibatı kesildi ve dağ başında yalnızlığa terkedildi.
Devletin bakanları bile yeni havaalanına inemediler kazma-kürekle eştikleri Atatürk Havalima’nına inmek zorunda kaldılar, kader işte… Normal demokratik ülkelerde bir ulaştırma bakanı havalanında yaşanan sefalet görüntüleri yüzünden istifa eder ve de hesap verir, ama bizim alaturka sistemimizde bu tür hesap verilebilirlik kuralları geçerli değildir…
Maalesef bugün, bir takım köpük gündemleri tartışmaktan halkı derinden etkileyen fukaralık ve beceriksizlik gündemlerini konuşmaya zaman bulamıyoruz. Ve doğal olarak kimse iktidara neden gaz tedarikinin zamanında yapılmadığını, elektrik faturalarının neden bu kadar yüksek olduğunu soramıyor.
İktidar erkine itaat edip kulluk görevimizi yerine getirmeyi ulvi bir değer olarak gördüğümüz için de elektrik faturalarını çok önemsemiyoruz galiba…