Nick Cave usta! Barış da bir gün gelir mi?
Hayat bazen insana hiç beklemediği anlarda belki de hak etmediği acılar sunar. Geçen gece Nick Cave’nin yas albümü “Skeleton Tree”den şarkılar dinlerken dayanılmaz bir hüzün kapladı içimi. Bilindiği gibi ustalık, olgunluk döneminde, dünya çapında saygı gören bir sanatçı olan Nick Cave, oğullarından Arthur’un beklenmedik ölümüyle büyük acılar yaşadı ve hayatı altüst oldu.
Acısını oğluna ithafen yaptığı ve 2016 yılında yayınladığı yas albümü “Skeleton Tree” ile sevdikleri ve hayranlarıyla paylaşmaya çalışsa da bu ona yetmez. Daha farklı, ruhsal temposu yüksek bir albüm ile acısını daha da derinlere gömebilmek için “Skeleton Tree”den üç yıl sonra “Ghosteen” albümünü çıkartır.
“Ghosteen” bir insanın içindeki ölüm acısını adeta haykırarak bütün dünyaya ilan eden, yüreğinin bütün sınırlarını kaldıran ve insanı gökyüzünde bir yerlere taşıyan ve hatta “bugüne kadar böylesine hüzünlü şarkılar dinlememiştim” dedirten nitelikte bir albüm. Albüm “Spinning Song” şarkısıyla açılıyor, bir sonraki şarkı “Bright Horses” ise çok etkileyici gospel tarzında... Bu albümün ruhani tonunu belirleyen “Spinning Song”un sonlarına doğru sanatçının barış ve özgürlük anlamında en cesur adımına tanıklık ederiz: “Barış da bir gün gelecek / Bizim vaktimiz de bir gün gelecek”
Albümün üçüncü şarkısı ise “Waiting For You” ismini taşıyor. Bu şarkıda Cave, acısının eşine olan sevgisinin büyüklüğü ile azalacağını anlatıyor. Şarkının oğluyla ilgili şu dizelerindeki duygu zenginliğini adeta iliklerinize kadar hissediyorsunuz: / Asla özgür olmayı istemedim / Uyu şimdi, uyu, hiç acele etme uyanmakta / Çünkü benim bütün işim seni beklemek/
Albümdeki “Night Raid” şarkısı ise öylesine deruni bir zenginliğe sahiptir ki müziğin ritminin adeta ruhani bir boyutta ilerlediği hissine kapılırsınız.
Stereo Mecmuası’nda Tamer Tekelioğlu’nun “Ghosteen” albümüyle ilgili şu ifadeleri Cave’in ruhani boyuttaki hüzünlü dünyasını çok net özetliyor: “Albüm gerçekten üzerinde ustalıkla çalışılmış, son derece samimi ve tüyler ürpertici derece hüznü hissettiren bir çalışma. İlk kez dinlediğinizde sıkıcı bulabilirsiniz, ancak sözlere daldığınızda şarkıların nasıl akıp gittiğine inanamayacaksınız. Sonrasında alışkanlık yapıyor ve dinleme isteği yaratıyor. Adeta bir üst boyutta ruhani bir yolculuğa çıkartıyor. Aslında acısının bir kısmını size aktarıyor. Vokal ve vokaldeki iniş ve çıkışlar öylesine duru, etkili ve mükemmel ki dinleyeni hiç yormuyor ama yüreğini acıtıyor.”
Günlerdir döndüre döndüre Nick Cave’in “Ghosteen” albümündeki şarkıları dinliyorum. Şarkıları dinlemeye başladığımda tüylerim adeta diken diken oluyor, dünyaya sanki boş boş bakmaya başlıyorum. Arkadan akan şarkıların hüznünü unutmak için Edip Cansever’in dizelerine tutunmaya çalışıyorum.
/Ölüm
Sen en güzelsin bu saatlerde
Büyütmüş yetiştirmişsin beni
Söyler miyim hiç sana hayran olmasam.
Bugün de ince, bugün de kırıldı kırılacak
Bugün de
Tam nerede kalmışsam./
Cave’in oğlunun ölümüyle yaşadığı acıyla düştüğü dehlizlerden umuda çıkış mücadelesinin yüreğimize bıraktığı hikayenin özeti şudur; kendimizle ve acılarımızla hesaplaşmadan, gereken kefareti ödemeden özgürlüğe açılan kapıları aralamak mümkün değildir. “Ghosteen, daha önce var olduğunu dahi bilmediğimiz kedervari bir duygunun vücut bulmuş hali. Hareket eden bir yağlıboya tablo adeta, kusursuzluğu tevazunun görkeminden geliyor. İnsanlığın bugüne dek kaydettiği en göz alıcı sanat eserlerinden biri.” (Deniz Ekim Tilif-KIYI)