Kum saatinizdeki müziğin ritmi…
Evrim teorisinin kuramcısı Charles Darwin müziği “insanlığın doğuştan gelen en gizemli” becerisi olarak niteler. Kuşkusuz bütün müziklerin insanların hayatında farklı etkilerinin ve sonuçlarının olması doğaldır.
Ancak bazı müziklerin mesela cazın hayatımızda nasıl fırtınalar yaratacağını kestirmek mümkün değildir. Çünkü caz, diğer müzik türlerinde olduğu gibi sınırları belli bir müzik türü değildir. Doğaçlama keşfe açıktır ve her caz eserinin çalışınışı kendine özgüdür, her çalınışının sizi baştan çıkarıp nerelere götüreceğini asla bilemezsiniz.
Ama insanların yaşadığı tecrübeler göstermiştir ki çoğu zaman hayatımızı altüst eden acıların yarattığı büyük fırtınaları bir nebze olsun dindirmek müzikle mümkün olabilmektedir.
Elbette yaşadığımız acıların telafisini sadece müziğe bağlamak çok doğru değil. Kimi zaman şiirin derin denizlerinde zenginleşip acılara direnebiliriz, kimi zaman da ruhani bir iklimde yolumuza devam ederiz.
Kim bilir belki de kum saatimizdeki kumlar azaldıkça, bugün hayatımıza kurulan tuzaklara, yaşatılan acılara karşı güçlü koruma alanları oluşturabilmek için sesimizin rengini dünyaya ulaştıracak daha güçlü şarkılara ve şiirlere ihtiyacımız vardır.
Şu günlerde Garson O’Toole’nin Karakarga yayınlarından çıkan “O Laf Hemingway’in Değil” kitabını okuyorum ve kumların azalışını müzikle anlamlandırmaya çalışıyorum. Google’da dünyanın ünlü isimlerine atfedilen pek çok özdeyişin aslında o isimlere ait olmadığını tespit eden O’Toole kurduğu “Özdeyiş Dedektifi” (QI) sitesinde bu konuda ilginç bir çalışma yapmış.
Mesela kitapta yer alan ve ünlü varoluşçu filozof Jean-Paul Sartre’a ait olduğu söylenen özdeyişlerden birisi şöyle:
“Hayatımızın kum saatinden kumlar döküldükçe önümüzü daha net görmeye başlarız.” QI’nın tespitine göre bu özdeyiş Sartre’a değil, ‘Jean Paul’ takma ismini kullanan romancı Johann Paul Friedrich Richter’e ait.
Hayatımızdan bir yılın daha eksilmek üzere olduğu şu günlerde, yani kum saatinden kumlar döküldükçe önümüzü daha net görebilir miyiz doğrusu çok emin değilim, ama en azından deneyebiliriz…
Bunun için hemen yeni yılda yeni bir başlangıç yapıp ruhumuza iyi gelecek şarkılar dinleyip, bize güç katacak şiirler okuyabiliriz. Eğer zihninizde bir takım barajlarınız yoksa şöyle oturup güzel bir ilahi dinleyebilirseniz, inanıyorum ki hayatınıza farklı bir pencere açabilirsiniz…
Mesela şu günlerde John Coltrain’in “A Love Supreme” albümüyle acıların hayatınızda biriktirdiği öfkeyi daha ‘yüce’ bir aşk katına taşıyabilirsiniz. Coltrain’in kendisi de bu albümü “Tanrıya bir armağanım” diye nitelemiştir.
Bilindiği gibi Amerika’daki ırk eşitliği mücadelesi 1960’larda caz müzisyenlerini yakından etkilemişti. Coltrain, Sivil Haklar Hareketiyle yakından ilgilenmesine rağmen, doğrudan bir aktivist olmadı, ama Martin Luther King’in ve Malcolm X’in konuşmalarını dinlemeyi de ihmal etmedi.
Müziği gelip geçici modalara göre değil, hep aşkla yapan Coltrain “A Love Supreme” şarkısıyla bizi başka bir yolculuğa çıkarır…
/Aşk
aşk kutsal bir kelimedir
aşk Tanrı’nın adıdır
tüm evren sevgi ile yaratılmıştır
aşk bir başlangıçtır
aşk devamıdır
aşk barış getirir
Uyum getirir
sevinç getirir
sevgiliye
ve sevilenlere…/