İşte et kuyruğundaki büyük Türkiye!
Bu ülkede yaşayan bir birey olarak Türkiye’nin son beş yılını konuşmak insana gerçekten acı veriyor. Özellikle hukukta, özgürlüklerde büyük kayıplar yaşadık, bütün demokratik değerler endeksinde otokrat ülkeler ligine düştük, yolsuzluk endeksinde ise şampiyonluğa oynuyoruz.
Ama esas vahim tablo ekonomide yaşanıyor. Ülke tarihinin en büyük ekonomik krizi bütün kesimleri kasıp kavuruyor ve her gün bir başka örneği yaşanan fukaralık fotoğrafları hepimizin içini acıtmaya devam ediyor.
Ekonomik kriz giderek derinleşirken, her alanda olduğu gibi gıdada da fiyatlar fahiş boyutlara ulaşmış durumda. En temel gıda ürünlerine bile ekonomik güçsüzlük nedeniyle erişemeyen insanlar, sık sık ucuz ürün kuyruğuna girmek zorunda kalıyorlar. Geçtiğimiz haftalarda Sivas ve Van’da, Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) ucuz et satışı yaptığı mağazasının önündeki kuyruklar görüntülenmişti. Ardından Ankara’daki ESK’nın Ulus mağazasının önünde de benzer manzaralara şahit olduk. Sahurda saatlerce ucuz et kuyruğunda beklemek zorunda kalan vatandaşlar, “2023 yılında Türkiye’ye böyle bir tablo yakışmıyor” sözleriyle isyanlarını dile getirdiler.
Aslında bu dramatik görüntülerin yaşandığı bir ülkede fukaralık konusunda daha fazla söze gerek yok, yaşanan bu manzaralar sözün bittiğini teyit ediyor. Dolayısıyla iktidarın “Uçuyoruz, kaçıyoruz, işte büyük Türkiye’nin ayak sesleri… Bütün dünya bizi hayranlıkla seyrediyor” benzeri nutukları insanlara artık pek bir şey söylemiyor.
Evet etrafımızda yükselen ayak seslerini duyuyoruz ama bu ‘büyük Türkiye’nin değil, muhtemelen sahurda ucuz et kuyruğunda sıra kapabilmek için koşmaya çalışan insanların ayak sesleri olsa gerek…
Hal böyleyken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki gün önce yaptığı bir konuşmadaki “Son 20 yılda ülkemize kazandırdığımız güçlü demokrasi ve kalkınma alt yapısıyla, önceki dönemlerin eksiğini önemli ölçüde telafi ettik. Artık asıl büyük şahlanışın eşiğindeyiz” sözlerini nasıl değerlendirmek gerektiğini bilemedim. Dolayısıyla bu sözleri ucuz et kuyruğundaki insanlara emanet ediyorum…
Keşke AK Parti 14 Mayıs’a hazırlandığımız şu günlerde, yeniden iktidar olurlarsa ‘büyük şahlanış’ı nasıl gerçekleştireceğini kelime kelime hepimize anlatabilse…
-Mesela desin ki aklı ve ekonomi bilimini yok sayan “Faiz sebep, enflasyon sonuç” politikalarıyla ülkeyi içinden çıkılması zor bir ekonomik krize mahkum ettik, artık bu politikalardan vazgeçiyoruz…
-Desin ki “Nas var, nas…” diyerek Kur Korumalı Mevduatı (KKM) icat ettik ve milletin vergilerini faizcilerin cebine aktardık, artık faiz lobisini beslemeyi bırakıyoruz…
-Desin ki dövizi tutabilmek için Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarını yakıp kül ettik, artık doları Türk parasına kayyım olarak atamaktan vazgeçiyoruz…
-Desin ki Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye’yi Zambiya ligine düşürdük, artık evrensel hukuk normlarına geri dönüyoruz…
-Desin ki yola çıkarken ‘demokratik kriterleri’ esas alacağımızı ve Türkiye’yi kaliteli bir demokrasiye kavuşturacağımızı vaat ettik ama sonunda özgürlükleri baskılayan bir Türkiye yarattık, demokrasiye geri dönüyoruz…
-Desin ki iktidara gelirken gelişmiş ülkelerle yarışabilmek için akademik özgürlüğün şart olduğunu söyledik ama üniversite kapatan ve kaliteli üniversiteleri itibarsızlaştıran bir iktidara dönüştük, bunun için halkımızdan özür diliyoruz…
-Desin ki iktidarımızın ilk on yılında ülkenin sokaklarını çete-mafya artıklarından temizledik, ancak şimdi sokaklarımız yeniden bunlara teslim. Söz veriyoruz, Türkiye’yi bu karanlık güçlerden temizleyeceğiz…
-Desin ki dinin siyasete alet edilmesine karşı çıkarak işe başladık ama şimdi dini siyasi bir promosyon aracına dönüştürerek dine de Müslümanlara da zarar verdik, bu yanlıştan geri dönüyoruz…
-Desin ki “14 Mayıs’ta muhalefet liderlerini Gabar’a ve Cudi’ye gömelim” diyerek ülkenin yarısına terörist muamelesi yaptık, bu vicdanları yaralayan bir söylemdir, bu ayrıştırıcı dilden vazgeçiyoruz…
AK Parti seçim öncesinde böyle bir arınma ihtiyacı duyar mı, duyarsa toplum ne kadar inanır bilinmez. Ama en azından hayal ettikleri ‘büyük şahlanış’ için bir başlangıç yapmış olurlar, o da bir şeydir…