İçi boşaltılmış anayasal yapı sadece despotizme yarar

İnsanlığın yüzyıllar içindeki kesintisiz tecrübeleri göstermiştir ki hukuk toplumların temel var oluş dinamiklerinden birisidir. Her toplumun farklı kültürel yapılarına göre değişik olayları çözme ihtiyacı hasıl olduğunda hukuk, hem evrensel hem de site devletleri ölçeğinde bireylerin ontolojik varlığından kaynaklanan bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır.

Hukuksal metinlerin içeriği, kurallar zaman içinde gelişip değişmiş ve doğal olarak dün uygun görünen bir takım kurallar bugün farklı bir hüviyet kazanmıştır. Ama bütün bu değişimler daha çok özel haklar ve bireysel durumlarla ilgilidir. Toplumu inşa eden Hukukun evrensel ilkeleri yüzyıllar içinde var olmaya devam etmektedir. Hukukun toplumsallaşmanın temeli olduğuna dikkat çeken değerli siyaset bilimci Ali Mezghani diyor ki: “Dinin, hukuk gibi, korkudan doğmuş olduğu doğruysa da söz konusu olan, aynı korku değildir ve dinsiz toplum tasavvur etmek mümkün olmakla birlikte, tümüyle hukuktan yoksun bir toplum düşünmek mümkün değildir: ubi societatis, ubi jus (nerede toplum varsa, orada hukuk vardır). Aynı şekilde her türlü kolektif hayatın dışında bireysel hayatın dinin varlığını keşfe götürmüş olması mümkün olsa bile, toplum olmaksızın hukuk tasavvur edilemez.” (s.65)

Kuşkusuz dini ya da etnik topluluklar da hukuku kullanmışlar ama bunu çoğu zaman bir ‘hukuk’ olarak tanımlamadan yapmışlardır. Dolayısıyla bu tür toplumlarda hukuk, birlikte yaşamayı sağlayan bir bağ değildir. Esas itibariyle hukuk çağdaş toplumların talebidir, demokratik sistemin ise emredici bir vasfıdır. Daha açık ifade etmek gerekirse, demokrasi insan hakları temeline dayalı hukukun sağladığı özgürlük ve eşitlikle bir anlam kazanabilir. Deyim yerindeyse, demokrasinin özü hukuktur.

Müslüman toplumlar açısından fıkıh-hukuk ilişkisine baktığımızda ortaya çıkan manzara şudur; modern zamanların talepleri dikkate alınarak fıkıhta yeni yorumlar yapılamadığı için yeni hukuki normlar oluşturulamamış ve aynı zamanda hukuki anlamda bir kurumsallaşma da gerçekleştirilememiştir. Bu yüzden de siyasete bırakılan alan çok sınırlıdır. Dolayısıyla hukuk da, siyaset de şeriatın egemenliğine tabidir. Oysa temel nasları belirleyen din, esas itibariyle siyasi alanı tamamen beşeri iradeye bırakmıştır.

Maalesef İslam siyaset kültürü yüzyıllar içindeki yolculuğunda fıkhi planda donukluktan kurtulamadığı gibi, siyasi alanda da yenileşmenin önünü açamamıştır. Bugün yaşadığımız problemlerin temelinde de ne yazık ki dinle hayat arasındaki kapıları kapatan Eş’ari zihniyetin derin etkileri bulunmaktadır. “Eş’arilik kendi payına insani bir hukukun imkanının bütün kaplarını kapatmıştır. Eş’ariler aklın özerkliğini, şeylerin bir doğaya sahip olduğunu kabul etmezler. Nedenselliği inkar ederler ve seçme özgürlüğünü reddederler. Cebriyye’nin tutumunu benimseyen Eş’arilere göre insanlar önceden belirlenmiş varlıklar olduklarından tanrısal adalet özgürlüğe bağlı değildir. O, Tanrı’nın özgür iradesinden başka bir şey değildir.” (Ali Mezghani, Tamamlanmamış Devlet, s.72)

İşte bu Eş’ari geleneğin şekillendirdiği zihniyet yapısı, günümüz İslam ülkelerinde modern anlamda bir demokrasinin inşa edilmesine imkan vermemektedir. Her ne kadar görüntüsel olarak bir demokrasiden söz edilse de, iktidar pratiği anayasal yapının içini boşattığı için bir hukuk devletinden söz etmek mümkün değildir.

Zira bu ülkelerdeki anayasal reformlar daha çok bir zihniyete ve kişilere endeksli olarak yapıldığı için uygulamalar adaletin hizaya getirilmesi biçiminde tezahür etmektedir. Demokrasi sadece görüntüden ibarettir. Öyle ki seçimler demokrasinin yolunu açmak için değil, despotik uygulamalara hayat vermek üzere yapılmaktadır adeta… Ve doğal olarak liderler anayasadan daha kutsaldır.

Daha somut olarak ifade etmek gerekirse bugün, Tunus’ta, Fas’ta, Mısır’da, hatta Suriye’de seçimler yapılmaktadır. Ama bu seçimler fikirlerin özgürce ifade edilmesini, basının özgür olmasını sağlamadığı gibi siyasilerin hapse atılmasını ve de işkenceleri önlemeye yetmemektedir. Bu çerçevede Türkiye uzun demokrasi tecrübesi ve bazı ilkesel farlılıklarla bu ülkelerden ayrılmakla birlikte, ne yazık ki son dönemdeki negatif gelişmeler demokrasi açısından ciddi bir tehlikeye işaret etmektedir.

YORUMLAR (55)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
55 Yorum