Hayat uzun bir şarkı

Bu başlığı ünlü rock grubu Jethro Tull’ın “Life İs a Long Song” şarkısından ödünç alarak kullanıyorum. Galiba insan bazı şarkıları çok fazla dinleyince bir süre sonra o şarkıları hayatının çok doğal bir parçası gibi görmeye başlıyor. Life İs A Long Song da benim için bu şarkılardan biri…

Her dinlediğimde kendimi başka diyarlara uçmayı görev edinmiş biri gibi hissediyorum. Her seferinde Ian Anderson’ın o flüt partisyonları içimde deruni bir dünyanın son çağrısı gibi yankılanıyor.

Bu arada, zaman zaman ‘acaba dünyada sadece Jethro Tull imzalı Life İs A Long Song ve Sankarihauta dışında başka şarkılar olmasaydı bir eksiklik olur muydu’ şeklinde zihnimde absürt düşüncelerin dolaştığını da itiraf etmeliyim.

Herhalde bu olsa olsa zihnimizin bize oynadığı bir oyun olabilir ancak… Biliyorum ki Miles Davis’in, Louis Amstrong’un, Duke Ellington’un, Dizzy Gillespie’nin John Coltrain’in Charlie Parker’in, The Beatles’in, Pink Floyd’un, The Rolling Stones’ın, YES’in, U2’nun ve daha pek çok müzik insanı ve efsane grupların olmadığı bir dünya son derece yavan ve anlamsız bir yer olurdu.

Belki de hayatın uzun bir şarkı olması bu yüzdendir… Belki de şarkılar olmasa çocuklara kıyan bu dünyaya ya da popülist liderlerin iktidar şehvetine dayanmak mümkün olmazdı…

Elbette şarkılar hep olacak ve biz sıradan hayatlarımızın kıyısında köşesinde yeni hikayeler yazmaya devam edeceğiz.

Dahası hayatımızın farklı dönemleri arasındaki fiziksel ve duygusal paralelliklere rağmen, anılarımızın her noktasını tek tek bir araya getirdiğimiz halde bile yanlış bir ezginin ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelebilir. Çünkü biz, sıradan bir hayatın bile hayallere ihtiyacı olduğunu unuttuğumuz için o paralel zaman aralıklarında bizi bekleyen tecrübenin ve acının körfezine bir türlü akıl sır erdiremeyiz.

Hayat sırayla giden bir şey olmadığı halde bazen fazla hızlı gidip kendi hikayemizin önüne geçeriz, bazen de aşkla sonbaharda gizli ölüm isteğini birbirine karıştırırız.

Ama her zaman bir iddiamız vardır, eğer yarışa girersek belki de yağmuru geçebiliriz… Biliriz ki içimizdeki siyahlıklar yükselmeye başlasa da yağmur hep bizden yanadır…

Kuşkusuz dünya büyük bir yer, biz istemesek de çocukları öldüren, her an düşüncelere kelepçe vurma planları yapan popülist çılgınlar dünyamızı kirletmeye devam edecekler.

Jethro Tull’ın COVİD yüzünden geciken ve ancak bu yıl (2022) çıkabilen “The Zealot Gene” albümü bu konuda önemli mesajlar veriyor. Albüm, ağırlıklı olarak son yıllarda dünyamızı kuşatan zehirli siyasi söylem ve bu söylemin yüzyılları aşan düşmanlıkla bağlantısı tarafından şekillendirilmiş. Ian Anderson, albüme adını veren şarkıda: “Karanlık bir çekiciliğe sahip popülizm nefretin pezevengidir / Hangi yabancı düşmanı provokatör açlık sancılarını yatıştırmayı ve şehveti teşvik etmeyi aynı tabakta servis eder / İdeolojik kölelik ve ılımlılık yenilmektir.” Şeklinde çevrilebilecek sözler söylüyor.

Evet hayat uzun bir şarkı ve söylemeye devam, tıpkı Jethro Tull’un Life İs A Long Song şarkısında olduğu gibi:

***

/Uyandığında ve yeni bir gün için hisse senedi aldığında

ve söylemen gerekenleri boğarken sesini duyuyorsun.

Eee, yapma etme, yapma korkusu,

Seni neşelendireceğim.

***

Hayat uzun bir şarkı

Hayat uzun bir şarkı

Hayat uzun bir şarkı

***

Eğer beklersen tabağını doldururum.

Ayetler ortaya çıktığında ve ruhun uzun bir gün geçirdiğinde,

ve saat on iki kasvetli oda döner, yolda mücadele.

İyi ama sen aldırmıyorsun, ağlama.

***

Şafağın tatlı ışığında buluşacağız.

Baker Street treni acını yeni elbisene dökerken,

ve Senfoni yeraltında geliyor ama zorluyorsun.

Cehennem gibi bağırma,

Seni tekerleklerin altında öğütüyor./

YORUMLAR (12)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
12 Yorum