‘Faiz lobisi’ ve hainler mi kazandı şimdi?
“Ekonomimiz uçuyor”, “Pandemi sürecinde bile dünya ekonomisi küçülürken biz büyüyoruz” masallarının sonuna geldik ve kelimenin tam anlamıyla duvara tosladık. Artık cumhurbaşkanı dahil herkes gördü ki tosladığımız bu duvarın ötesine geçmenin imkanı yok. İşte bu yüzden de can havliyle Merkez Bankası politika faizini 475 baz puan attırarak faizi yüzde 15’e yükseltti ve geç de olsa aklın ve mantığın hakimiyetine dönmüş olduk. Peki ne oldu şimdi, faiz lobisi ve hainler mi kazandı?
Hayır tam aksine Türkiye, Merkez Bankası’nın bu kararıyla ekonomik gerçeklikleri dikkate almayan, rasyonalite dışı uygulamalardan şimdilik akla ve mantığa dönmüş olduk. Doğrusu insan sormadan edemiyor, bu iş bu kadar kolaydı da aylardır ekonomistlerin adeta feryat edercesine yaptıkları uyarılara neden itibar edilmedi?
***
Hatırlayalım gerek Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, gerekse ekonomi yönetimi tarafından düşük faize karşı çıkan neredeyse bütün merkez Bankası başkanları “Faiz Lobisi”nin adamı olmakla ve ihanetle suçlandı. Güvenilir bir hukuk devleti olmadan insanların kendisini güvende hissetmeyeceğini, sağlıklı ve sürdürülebilir bir ekonominin mümkün olmadığını söyleyen yazarlar, ekonomistler, iş dünyasının temsilcileri hain ilan edildi.
Türkiye “Yüksek faiz enflasyonun sebebidir” gibi ekonomik gerçeklikle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan absürt bir anlayış yüzünden milyarlarca dolar kaybetti, Türk parası döviz karşısında yüzde 87 oranında değersizleşti, en önemlisi de enerjisini ve itibarını kaybetti. Neyse ki sonunda ekonomik gerçeklikle yüzleştik ve en azından şimdilik uçurumun kenarından döndük.
Hemen belirtmek gerekiyor ki sadece faiz arttırarak problemleri çözmek mümkün değil. Evet şimdilik bir “iyimserlik” rüzgarı esti ve biraz nefes aldık. Bu iyimserlik havasının sürdürülebilmesi için Türkiye’nin hiç zaman kaybetmeden ciddi bir hukuk ve şeffaflık adımı atması gerekiyor. Yani göstermelik değil, sahici bir “hukuk reformu” için yarından itibaren tekerin dönmeye başlaması şart. Prof. Dr. Özgür Demirtaş’ın bu konudaki uyarısı son derece önemli: “Şimdi acilen reformlara girişilmesi gerekiyor. Yoksa bu faiz artışı sadece iğneyi yediğimizle kalmamıza yol açar...Bu bize sadece zaman kazandırdı. Hukuk-Eğitim-Adalet reformu yapılmazsa zorluklar devam eder.”
Eğer iktidar ‘nasıl olsa faiz artışıyla bir güven ortamı oluşturduk, öyle büyük hukuki reformlar yapmadan da durumu idare ederiz’ rehavetine kapılırsa iki-üç ay sonra daha ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz. Evet özellikle ‘sıcak para’ gelirken Türkiye’deki, hukukla, özgürlüklerle çok da fazla ilgilenmeyebilir. Çünkü o kısa vadede kazanacağı paraya bakar, kazanır ve çıkar.
***
Ancak Türkiye’nin esas ihtiyacı olan yabancı yatırımcı için önemli olan hukuki güvencedir, şeffaflıktır, öngörülebilir bir Türkiye fotoğrafıdır. Ekonomist Kerim Rota’nın da KARAR tv’de özellikle altını çizdiği gibi “Merkez Bankası, hükümete 2-3 metrelik bir kar küredi, oradan geçip yolunu bulmak hükümete düşüyor. Onun için de yazın gelmesini bekleyecek vaktin olmadığını da biliyoruz. Hukuk reformuydu, mali disiplindi, devlette tasarruftu, Varlık Fonu’nun kapatılmasıydı, bunları yapabilecek mi bekleyip göreceğiz”
Artık şunu biliyoruz; Türkiye siyasi iktidarın basiretsizliği yüzünden bunca zaman, enerji ve para kaybetti. Ve Merkez Bankası’nın kararıyla yeni bir iyimserlik havası kazandı. Kuşkusuz burada esas tehlike, iktidarın eski ezberlerine geri dönmesidir. Bu yüzden de çok fazla iyimser olamıyorum. Mesela iki-üç ay sonra en küçük bir tökezlemede iktidar “Dış güçler yine yolumuza taş koyuyor, faiz lobisi devrede” söylemine geri dönerse doğrusu bu benim için hiç şaşırtıcı olmaz...