Dinin hukuki metinleri ve değişim çizgisi

İlk dönem Müslümanlarının kurduğu devlet yapılarında dinin temel hukuki metinleri, yüzyıllar içinde farklı toplumlarda örfi gerçekliklerle de birleşerek daha esnek uygulama biçimlerine dönüşerek modern zamanlara taşınmıştır.

Biliyoruz ki hukuksal metinlerin içeriği ve kurallar zaman içinde gelişip değişmiş ve doğal olarak dün uygun görünen birtakım kurallar bugün farklı bir hüviyet kazanmıştır. Ama bütün bu değişimler daha çok özel haklar ve bireysel durumlarla ilgilidir.

Esas itibariyle Kur’an’da pek çok hukuki hüküm bulunmaktadır, ancak Kur’an bir hukuk kitabı değildir. Bir İslam siyaset bilimcisi olan Sami Zubaida’nın ifadesiyle hukukçular, Kur’an metninin tamamının küçük bir yüzdesini oluşturan 500 ayetin hukuki içeriğinin olduğu noktasında fikir birliği içindedirler.

Tarihsel süreç içinde değişen insan ilişkileri, farklı toplumların gelenek yapıları, bilimsel ve teknolojik gelişmeler dikkate alındığında ilk dönemdeki dini tasavvurun bütün çağlarda aynı şekilde uygulanması, dinin değişim çizgisiyle çok örtüşen bir durum değildir. “Daha gelişmiş toplumlar açısından düşünüldüğünde, bu emirlerin (dinin) insan ilişkilerinin sınırlı bir kısmını kapsadığı söylenebilir. Ama şüphesiz ki, Kur’an’da ve Peygamber’in bildirilerinde ortaya konulan niyet ve kasıt, Allah’ın insanlar için konulan hukuki kurallarının bulunduğudur.” (1)

Bilindiği gibi İslam siyaset düşüncesindeki bazı teolojik ve hukuki ekoller mesela “ehl-i rey”, “ehl-i hadis” in aksine hukuki konularda kutsal metinleri esas almakla birlikte, bu metinlerle sınırlanmadan aklın özgürce hareket etmesini savunuyordu. Ancak zaman içinde “ehl-i hadis” ekolü baskın hale geldi ve nihayetinde “ehl-i hadis”, Zubaida’nın da belirttiği gibi hukuk metodolojisinin temelleri olarak kutsal kaynaklara sıkı sıkıya bağlılık kuralını yerleştirdi.

Şunu açıkça belirtmek gerekiyor ki gelenekçilerin, yani ehli hadis’in tek hukuki otorite haline gelmesiyle birlikte uygulamalar hiçbir hukuk sisteminin iş göremeyeceği şekilde sıkıca sınırlandırılmış ve akıl yürütme sadece bir görüntüye dönüştürülmüştür.

Oysa erken Abbasi döneminde, dine akılcı bir yaklaşım biçimiyle vahyi ve geleneği metinlerin ve geleneklerin lafızla ifadelerinin ötesindeki adalet düşüncesine göre yorumlamasıyla farklılaşan Mutezile ekolü bilime ve matematiğe de önem vermiş, metne lafızcı bir biçimde tabi olmayı reddetmiştir.

Bilindiği gibi bu akılcı yaklaşım, aklın Allah tarafından verilmiş olduğunu ve vahiyden önce geldiğini savunmuştur: İyi ve kötünün bilgisi bu aklın bir parçasıydı ve akıl hukuki normlar geliştirilirken kullanılabilirdi. Sonrasında Eş’ari ile sıkıca bütünleşen Sünni teoloji, normların tek kaynağının vahiy olduğu noktasında ısrar ederek bu görüşü reddetmiştir. (2)

Modern zamanlarda Müslüman dünyada hukukun dört başı mamur bir kurumsal yapıya dönüşememesinde, fıkhın değişim kabiliyetini kaybetmiş olmasının önemli bir etkisinin olduğunu özellikle ifade etmek gerekiyor.

Zira biliyoruz ki hukuki öncüllerin doğrulanması açısından, hukuk teorisinin vahye dayanan kaynaklardan elde edilen bilgiler kadar aynı zamanda akli gerçeklikler, zorunlu ve imkansız olan konularda geleneksel bilgiden elde edilen öncüller ve örfi gerçeklikler de hayati bir önem taşımaktadır.

Uygulama pratiği açısından bakıldığında mesela Osmanlı Şeriat kurallarına saygılı bir devletti. Ancak devletin işleyiş yapısı içinde şeriat kuralları zaman zaman kanunnamelerle by-pas edilmiştir. Sami Zubaida’nın da altını çizdiği gibi, mali ve idari meselelerinin bir kısmını şeriat hükümleri düzenlemekle birlikte bu konular büyük ölçüde örfi hukuk kapsamındaydı. Osmanlı yönetiminde merkezi yer teşkil eden uygulamaların çoğu şeriat ilkesine açıkça karşıydı. (3)

Eğer Kur’an’ı sadece bir hukuk metni gibi okumak yerine ilahi mesajın kaynağı olarak görürsek, yaşadığımız dünyaya ilişkin daha sağlıklı hukuki çözümler üretebiliriz. Unutmayalım ki Kur’an’ın getirdiği hükümler, İslam’ın geldiği dönemin kültürel, coğrafi, sosyolojik şartları ve örfi uygulamalarıyla belli bir uyum içindedir.

1-(Sami Zubaida, İslam Dünyasında Hukuk ve İktidar, s.23)

2-a.g.e, s.40

3-a.g.e, s.181

YORUMLAR (97)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
97 Yorum