Aşk bazen çok zalimdir kolunuzu kanadınızı kırar, bazen de özgürlüğün zirvelerinde dolaştırır. Ama aklın sınırlarını zorlayan, hesaba-kitaba uymayan öyle şeyler olur ki bir anda bütün cephelerde aşka yenik düşersiniz. Günün sonunda elinizde sizi teselli edecek sadece o cümle kalır ‘Dikkat et o benim kalbim…’
Ancak bütün kırgınlıklarımıza, kalbimizi delip geçen acılara rağmen aşk bizi hiç yalnız bırakmaz. Ve başımız her sıkıştığında şiirlere, şarkılara koşarız, Nazım’ın dizelerinde olduğu gibi…
/Dün seni sevdim.
Bugün de seviyorum.
Öbür gün borcum olsun yaşarsam,
Söz yine seni seveceğim./
İnsan özellikle duygusal hallerin ağır bastığı anlarda ağırlıklı olarak aşk şiirleri okuyup bolca aşk şarkıları dinlemek ister. Galiba bugünleri ben de kendimi hatıralar denizine fazla kaptırmış olmalıyım ki gecenin balkonunda bolca aşk şarkıları dinliyorum.
Bu çerçevede bugüne kadar hiç dinleme şansım olmayan bir şarkıyla buluştum, “Be Careful It’s My Heart…” Şarkıyı dinlerken aynı cümleyi tekrarlayıp durdum kendi kendime: Dikkat et o benim kalbim…Sonra şarkıyla ilgili bilgi edinmek için google’da kısa bir sörf yaptım ve Cazkolik’te Feridun Ertaşkan’ın şu cümleleriyle karşılaştım: “Be Careful It’s My Heart, kısacık bir caz parçası ama o kadar güzel ki. O kısacık süreye şarkının içinde yer etmiş tüm duyguları mükemmel sığdırmışlar. Kalpten ve içten bir beste. Sırrını anlatıyım. Paul Motian bizde hak ettiği ilgiyi görmüş biri değildir bence. Belki dünyada da öyle, emin değilim. 2010 yılında yayınlanan albümü ‘Lost in a Dream’ bir canlı kayıt.”
Bu kadar güzel bir şarkıyı dinlemenin çok ayrıcalıklı bir durum olduğuna inanıyorum. İnsan “Be Careful It’s My Heart” şarkısını saatlerce bıkmadan usanmadan dinleyip, dünyanın bütün şiirlerini yeni baştan okuma isteğine kapılıyor. Ve tabii bütün aşk şarkılarını dinlemeyi de…
O anda hemen bütün şarkılar adeta sıraya giriyor, ilk sırada Eric Clapton’un “Layla” şarkısı var. Fuzuli dahil birçok şaire ilham kaynağı olan Leyla ve Mecnun hikayesi, yüzyıllar sonra İngiliz rock efsanesi bir Eric Clapton’un en ünlü şarkısına da ilham kaynağı olmuştur. Eric Clapton, arkadaşı Harrison’un eşi Pattie Boyd’a umutsuzca aşık olur. Henüz o günlerde The Beatles hala dağılmamıştı. Bir gün Clapton’a arkadaşı Ian Dallas, Azeri şair Nizami Ganjavi’nin “Leyla ve Mecnun” adlı eserini hediye etti. Clapton, bu umutsuz aşkın kahramanı Mecnun’un hikayesinden ilham alarak, Pattie’ye hitaben “Layla” adlı şarkısını yazmıştır.
İkinci sırada Eagles’ın “Love Will Keep Us Alive” (Aşk bizi canlı tutacak) şarkısı var. Hell Freezes Over albümündeki bu şarkı Eagles üyeleri tarafından yazılmayan tek şarkıdır.
Bütün gece şarkılar devam ediyor… Sırada Paul McCartney’in “Maybe I’m Amazed”, The Beatles’ın dağılmasından sonra Paul McCartney’in ilk solo albümüdür.
Bu arada Moody Blues’un “Nights in White Satin”i bir yaz gecesinde dinlemenin tadı bir başkadır.
/Beyaz saten geceler, asla sona ermez.
Yazdığım mektuplar, asla göndermem./
Justin Hayward, bu hüzünlü ama güçlü aşk şarkısını yazdığında henüz 19 yaşındadır. Bu şarkı, Moody Blues hayranları nezdinde sadece bir hit olmakla kalmadı, aynı zamanda orijinal sürümünden bu yana en az 55 sanatçı tarafından seslendirildi.
“Wild Horses”, tipik bir Rolling Stones şarkısından çok daha başka bir şeydir ve adeta akustik bir aşk baladıdır. Şarkı Mick Jagger, Keith Richards ve Gram Parsons tarafından yazılmıştır.
/Vahşi, vahşi atlar beni sürükleyemezdi
Biliyorum seni bir günah ve bir yalan olarak hayal ettim
özgürlüğüm var ama fazla zamanım yok
İnanç kırıldı gözyaşı dökmek gerek
Öldükten sonra biraz yaşayalım./
‘Vahşi Atlar’ın rüzgarı dinmeden Alice Cooper’ın “You and Me” şarkısı, gecenin en dayanılmaz anlarında /Seni cennete götürmek istiyorum/ dizeleri adeta bir su gibi akıp gider… Ve en son Rod Stewart’ın “You’re My Heart” şarkısı bütün geceyi ihya edecek kadar güzeldir.
/Kalbimin derinliklerinde bir ateş var tutuşan bir kalp
Kalbimin derinliklerinde bir arzu var başlangıç için
Duygular içinde ölüyorum
Fanteziler içinde hayatım
Yaşıyorum beni, yaşıyorum rüyalarımda./
