Cazın sufi geleneğe selam gönderdiği gece…
Yıl 2006, Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde kendine has bilgeliği ile enetelektüel duruşunu adeta sufi bir üslupla meczeden tenor saksfon ve yan flüt üstadı Charles Lloyd, Zakir Hüseyin ve Eric Harland var…
Caza olduğu kadar Mevlana ve Doğu kültürüne de hayranlık duyan Lloyd Açıkhava’da yıldızların altında hepimizi büyülü bir yolculuğa çıkarmıştı. Pandeminin hayatımızın oksijenini azalttığı şu günlerde yıldızların cazla parladığı o ışıltılı geceleri hayal etmek bile doğrusu insana huzur veriyor.
Bu büyük caz saksofoncusu ve flütçüsünün, ‘Sangam’ albümünü tanıtmak amacıyla çıktığı dünya turnesi ve buna denk gelen 13. Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında Cemil Topuzlu’da tabla ustası Zakir Hussein ve piyanist/perküstyonist Eric Harland’la birlikte sergiledikleri performans, izleyiciyle kurduğu diyalog ve yarattığı büyülü hava uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek nitelikteydi.
Charles Lloyd, Sangam (buluşma noktası) adlı bu albümü 2001 yılında kaybettiği dostu, ünlü davulcu Billy Higgins’e ithaf etmişti. Açıkhavada “Ballade y Allegro” adlı eserin icrasında piyano ve davul adeta birbiriyle alışılmadık bir söyleşi yapıyor gibiydi… Piyanonun telleriyle oynayan Lloyd’a, Harland trampeti âdeta siliyormuş gibi çalarak karşılık veriyor, Zakir Hüseyin ise Hint vokalleriyle bu konuşmayı tamamlıyordu. Şimdi bile hala dün gibi hatırlıyorum “Prayer” adlı parçayı tam bir huşû duygusu içinde dinlemiştim. “Dancing On One Foot” taki ahenkli melodi ve ritimlerle âdeta büyük bir ormanda yürüyüşe çıkmış gibiydim. Ve tabii ki caz gecesinin zirvesi “Sangam”, yani buluşma noktasıydı… Sanki saksofon solosuyla son menzile ulaşmışız ve huşu içinde saksofonun inleyerek bize anlattıklarını anlamaya çalışıyorduk.
Bir doğaçlama özelliğine sahip olan Caz, farklı bölgelerin zenginliklerini de bünyesine katabilen bir müzik türüdür. Öyle ki çok farklı enstrümanlarla, çok farklı tarzlarda, çok farklı icralar ve bambaşka bir müzikal dünya ile buluşabilirsiniz. İşte o gece kelimenin tam anlamıyla böyle bir geceydi… Lloyd-Hüseyin-Harland üçlüsü, o gece biraz çılgın, biraz dingin, ama aynı zamanda ruhun iniş çıkışlarını sergileyen mistik bir caz gecesi yaratmışlardı.
Sangam adlı albümünde “Tales of Rumi” (Rumî’nin Kıssaları) adlı bir parçaya da yer veren Lloyd’un bu mistik tavrının köklerini anlatırken şöyle diyor: “Mevlâna Celâleddin Rumî’nin tüm insanlığa hoşgörüyle yaklaşması beni çok etkiledi. Yaptığım çalışmalarda bu bakış açısını yakalamaya dikkat ediyorum. Rumî’nin düşüncesi yüzyıllardır ayakta. Hayata bu kadar geniş ve hoşgörüyle bakabilen mistiklere ve ozanlara hep ilgi duymuşumdur.” (Cihat Arınç, Anlayış dergisi)
Lloyd müzikal dehasının yanında aynı zamanda cazın felsefesini de yapan ve dünyanın gidişatına ilişkin kafa yoran bir sanatçı. Caz müziğini ise şöyle tanımlıyor: “Özgürlük ve merakın müziği. Yükseltiyor, ilham veriyor, kalbe dokunuyor ve iyileştiriyor. Caz dönüşümsel bir müzik… Hayatım boyunca ‘ses’ arayışıyla sarhoş oldum ve benden önce gelen ve teşvik edenlerin omuzlarında duracak kadar da kutsandım.”
2019 Akbank caz festivaline katılan Charles Lloyd’un, Tunçel Gülsoy’a verdiği röportajdaki şu ifadeleri adeta entelektüel bir gösteri niteliğindedir: “Dünya bir köpeğin kıvrık kuyruğu gibidir. Ne kadar düzleştirdiğiniz önemli değil, daima geri kıvrılır. Şu anda dünyanın kuyruğu çok sıkı kıvrılmış. Bildiğimiz gibi doğa, doğduğumuz haliyle asla restore edilemeyecek durumda. Milyonlarca savunmasız yaratık insan tarafından yok edildi. Daha büyük resme odaklanmamız gerekiyor.”