Cazdan vazgeçtim acaba herkese Sezen mi dinletsek...
Birkaç yıl önce KARAR’daki bir yazımda, “Keşke dindarlara biraz olsun caz müziği dinletebilsek... Belki o zaman zihinlerimizi “şanlı tarih” masallarından kurtarıp, hayatın anlamını keşfetmek için kendimize daha çok zaman ayırabiliriz” diye yazmıştım.
Şimdi bu görüşümde bir değişiklik yaparak, “Acaba herkese biraz Sezen Aksu şarkıları mı dinletsek” şeklinde bir temennide bulunuyorum. Çünkü bu ülkenin sağcısından solcusuna, İslamcısına ve ulusalcısına kadar geniş bir kesimin yüreğindeki çölleşme giderek derinleşiyor. Bu yüzden de sanat-edebiyat ve özellikle de müzik dünyasında adeta yaprak bile kımıldamıyor. Düşünün ki memlekette neredeyse yirmi yıldır bir tek sanat müziği bestesi bile yapılamamış…
Keşke hayatımızın her anını kuşatan bu çürütücü siyaset rüzgarından biraz olsun kendimizi kurtararak kültürel anlamda daha çok oksijen alabileceğimiz bir iklim oluşturabilsek, keşke inadına şiir, inadına müzik diyebilsek…
Çünkü bazen öyle şarkılar dinlersiniz ki kalbinize iyi gelen bir ağrı kesicisi gibidir. Kalbiniz sıkışır, adeta bedeninize ağır gelmeye başlar, işte o zaman sadece bir dize yeter, “Sen gittin ama ben hala haber bekliyorum senden” gibi mesela…
Bazı şarkılar demlendikçe daha bir anlam kazanır, bazılarının hatırası yıllarca hafızalarınızdan asla silinmez, tıpkı Sezen Aksu’nun şarkıları gibi. Neredeyse her şarkısını dinlediğinizde bir anda içinizde bir şeylerin titrediğini hissedersiniz, boğazınız düğümlenir, gözlerinizi uzaklara çevirip öylece kalakalırsınız, çünkü o şarkılardan biri çoktan ruhunuzu ele geçinmiştir bile...
İşte Sezen’in bir çığlık gibi kalbe saplanan şarkılarından birisi, “Ben hala haber bekliyorum senden.” Hayatımın önemli bir bölümünde geceleri Sezen şarkılarıyla tamamlayabilen birisi olarak, bu şarkıyı neredeyse unutmuştum. Bir dostum, “O şarkıdaki saksafon solosunu dinlerken kelimenin tam anlamıyla eridiğinizi ve bittiğinizi hissedersiniz” deyince, hatıralar beni bir kez daha aşkın büyük denizlerine attı ve yeniden kendimle tanıştım…
Kuşkusuz “Deniz Yıldızı” albümünün en samimi ve sade çığlığı gibi bu şarkı, öyle saf ve öyle sakin bir hüzün ki Sezen Aksu, “bu şarkılar dostluk sâlâları” dizesini seslendirirken kelimeler kifayetsiz, hatıralar yarım kalmış gibidir sanki…
Kim bilir belki de hepimizin tükenmekte olan bir avuç güneşi vardır, son bir vuslata ermek için…
Sezen Aksu bu harika şarkısında ‘okçunun önünde saygıyla eğil’ dizesiyle Halil Cibran’ın “Çocuklarınız Sizin Çocuklarınız Değil” şirine atıfta bulunmuştur. İşte o sözler:
/Hala haber bekliyorum senden
yazık bir şey gelmiyor elden
şükür çocuklarımız büyüdü
elleri ekmek tutar oldu
bu yalnızlık aldı yürüdü
gitgide sen oldu büyürken
İyi şeyler de olmadı değil
aynı deryaya doğru bu seyir
okçunun önünde saygıyla eğil
bir selam yolla gittiğin yerden
bu şarkılar şifa duaları
bu şarkılar yıkar duvarları
bu şarkılar dostluk sal’aları../
Bu şarkı vesilesiyle, kalbinde her zaman uçsuz bucaksız bir umman gibi sevgi çağlayanı taşıyan bilge şair Halil Cibran’ın, Sezen Aksu’nun şarkısına da ilham kaynağı olan çocuklarla ilgili şiirinin bir bölümünü buraya alalım.
/Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.
Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.
Okçu, sonsuzluk yolundaki hedefi görür
Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar.
Okçunun önünde kıvançla eğilin
Çünkü okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever./