Bugün caz yok Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül var
Hayatımıza dokunan öyle şiirler ve şarkılar vardır ki onları hiçbir coğrafi ve kültürel sınırla tarif edemeyiz. Farklı ülkelerin, farklı kültürlerin büyük şairleri ve müzisyenleri aynı zamanda bütün insanlığın ortak mirasıdırlar.
Herhalde dünyanın büyük şairlerini ve klasik müzik ustalarının adlarını bile burada yazmaya kalksak sayfalar almayacaktır. Mesela şiirde hemen ilk akla gelenler: Homeros, Mevlana Celâleddin Rumî, Yunus Emre, Dante, William Shakespeare, Baki, Nedim, Fuzuli, Nabi, Nesimi, Şeyh Gelib, Aleksandr Puşkin, Goethe, Edgar Allan Poe, Walt Whitman, Charles Baudelaire, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Attila İlhan, Cemal Süreya, Ülkü Tamer, Edip Cansever, Can Yücel, Gülten Akın, İlhan Berk, Hilmi Yavuz, Özdemir Asaf, İsmet Özel, Cahit Zarifoğlu, Ataol Behramoğlu…
Klasik müzikte ise liste o kadar kabarık ki sadece ilk akla gelenler şöyle: Antonio Vivaldi, Joseph Haydn, Frédéric Chopin, Pyotr Ilyich Tchaikovsky, Claude Debussy, Richard Wagner, Johannes Brahms, Johann Sebastian Bach, Wolfgang Amadeus Mozart, Frédéric Chopin. Hafız Post, Ebdülkadir Meragi, Dede Efendi, Şevki Bey, Tamburi Ali Efendi, Tamburi Cemil, Hacı Arif Bey, Münir Nureddin Selçuk, Sadettin Kaynak, Mesut Cemil, Bekir Sıdkı Sezgin, Alaaddin Yavaşça, Selahattin Pınar, Emin Ongan, Avni Anıl, Lemi Atlı, Yusuf Nalkesen, Şerif İçli, Hasan Ferit Alnar, Muzaffer İlkar, Ferit Sıdal, Tatyos Efendi, Refik Fersan, İsak Varon, Rakım Elkutlu, Hüseyin Sadeddin Arel, Kemani Serkis Efendi ve daha pek çok isim…
Biliyorum liste uzadı ama dünya kültürüne önemli katkılar sağlayan şairlerin ve müzisyenlerin adlarını anmadan geçemezdim.
Ama bugün caz yok, sadece büyük şairimiz Yahya Kemal ve Türk müziğine frak giydiren büyük bestekar Münir Nureddin selçuk’un muhteşem nağmeleri var…. Şu anda Yahya Kemal’in “Rindlerin ölümü” şiirini Münir Nureddin’in nağmeleriyle dinliyorum. Ve tabii ki Yahya Kemal’in o müthiş bir ahenkle seyreden şiirini okuyarak…
/Hafız’ın kabri olan bahçede bir gül varmış;
Yeniden hergün açarmış kanayan rengiyle,
Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış
Eski Şiraz’ı hayal ettiren ahengiyle.
Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde;
Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter.
Ve serin serviler altında kalan kabrinde
Her seher bir gül açar, her gece bir bülbül öter./
Bilindiği gibi Yahya Kemal’in Rindlerin Ölümü, Aziz İstanbul, Endülüs’te Raks ve Aheste Çek Kürekleri şiirlerinin bestekarı büyük usta Münir Nurettin Selçuk’tur. Kelimelere hayat veren bu iki usta şiiri ve müziği adeta gönüllere nakşetmiştir.
Yahya Kemal’in ‘Rindlerin Ölümü’ şiirine Hafız’ın kabri dizesi ile başlaması, “neden Hafız?” sorusunu da beraberinde getirmiştir. Biliyoruz ki Yahya Kemal İran’a hiç gitmemiştir. Muhtemelen bunun sebebi, Yahya Kemal’in Hafız’ı şairler ve rintler içinde müstesna bir yerde görmesinden kaynaklanmaktadır. Bir bakıma Hafız’ın şahsında rint meşrep kimselerin ölüm, dünya ve ahiret hayatı hakkındaki düşüncelerine göndermeler yapmaktadır.
Ve Hafız İran’ın en büyük şairlerinden birisidir ve de Şirazlıdır. Şiraz ise güzelliği, bağları ve bahçeleri ile dillere destan bir şehirdir. Aslında Yahya Kemal’in yaşadığı dönemde Şiraz artık eski Şiraz değildir, ayrıca şiirdeki gül o ‘gül’ değildir ama Hafız aynı Hafızdır…
Yahya Kemal’in şiirindeki bülbül yine feryat figandır ama bu kez ‘gül’ için mi, yoksa Hafız için mi ağlamaktadır orası meçhul… Rivayet odur ki büyük şairimiz şiirdeki ‘serin’ imgesini bulabilmek için sekiz yıl beklemiştir. Bu arada, Hafız’ın kabri de halen serin serviler altındadır.
İnanıyorum ki Hafız’ın Divanında yer alan şu dizeler bu yazıya çok yakışacaktır.
/Vücudum, sevgilinin uzaklığından dolayı eridi
Canım, sevgilinin yüzüne olan aşk ateşiyle yandı
Tıpkı bir kadeh gibi kalbim de tövbemle kırıldı
Tıpkı lale gibi ciğerim de şarapsız meyhanesiz yandı/