Bu rejim eskidi yeni anayasa verelim...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önceki gün kabine toplantısı sonrasında yaptığı “yeni anayasa” açıklamasıyla kafaları karıştırdı. Cumhurbaşkanının açıklaması aynen şöyle: “Yeni bir anayasayı tartışma vakti geldi. Cumhur İttifakı’ndaki ortağımızla bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz” Dün de MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “MHP’nin görüşü de bu yöndedir” diyerek yeni anayasa için erken bir müjde vermiş oldu. Bahçeli’den de izin çıktığına göre Ak Parti yeni bir rejim için kolları sıvayabilir...
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Bahçeli mevcut sistemin miadını doldurduğunu görmüş olmalılar ki “yeni anayasa”nın vaktinin geldiğini söylüyorlar.
Evet Cumhur İttifakı’nın liderleri son derece haklılar, zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hayata geçtiği günden buyana Türkiye adeta “kaybet kaybet” günleri yaşıyor. İşin başında kurgulanışı itibariyle modern demokrasileri değil, üçüncü dünya ülkelerinde bile örneği bulunmayan garip bir sistem kurgusu üzerine bina edilen yeni rejim daha beş yılı bile doldurmadan iflas etmiş bulunuyor.
Şu bir gerçek ki anayasal kurumların sınırlayıcı, dengeleyici ve denetleyici fonksiyonlarının olmadığı bir sistemin sonunda çoğunluğun tiranlığına dönüşmesi kaçınılmazdır. Dünya örnekleri de göstermiştir ki benzer yollarla iktidara gelen popülist yönetimlerin ilk işi demokratik kurumları ele geçirerek demokrasinin içini boşaltmak olmuştur. Venezuela’da Chavez ve Macaristan’da Orban yönetimleri bu konuda en ibret verici örneklerdir. Türkiye’deki AK Parti-MHP koalisyonunun gidiş istikameti de bu yöndedir.
Maalesef Türkiye Avrupa Birliği üyesi birçok ülkeden daha eski demokratik geçmişe sahip olmasına rağmen, 75 yıl boyunca demokrasisini pekiştirememiş ve bugün daha tehlikeli bir otoriterleşme süreciyle karşı karşıya kalmıştır.
Galiba Cumhur İttifakı’nın durup dururken bir anda depreşen yeni anayasa aşkını iki türlü okumak gerekiyor. Birincisi, “biz bu yeni rejimi beğenmedik, yenisini yapalım” şeklinde daha demokratik bir anayasa talebi olabilir. Ancak şu anda mevcut anayasa ve yasalara bile itibar etmeyen iktidarın uygulamaları dikkate alındığında daha demokratik bir anayasa talebinin gerçekçi olması asla mümkün gözükmüyor.
İkincisi, AK Parti-MHP koalisyonunun otoriter yürüyüşü için mevcut Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bile yeterli olmamaktadır. Düşünün ki parlamento etkisizleştirilmiş, yargı devletin tepesindeki isme bakar hale gelmiş, yani ‘kuvvetler ayrılığı’ yok edilmiş ve kelimenin tam anlamıyla ‘kuvvetler birliği’ne dayalı bir rejim kurulmuş ama bu bile iktidara yetmiyor demek ki...
Bu durumda muhtemelen iktidar ortakları, az da olsa hala etkisini sürdüren demokratik mekanizmaları tümden devre dışı bırakacak yeni bir anayasanın hayalini kuruyor olabilirler. Mesela şu anda AK Parti-MHP koalisyonu için bir kabusa dönüşen 50+1’den kurtulmak çok elzem hale gelmiş bulunuyor. Çünkü şu anda Türkiye ekonomik anlamda yönetilemiyor, insanlar günlük maişetlerini temin etmekte bile zorluklar yaşıyorlar. Dış politikada, sağlıkta, eğitimde, tarımda tarihimizin en zor günlerini yaşıyoruz. Koalisyon ortakları da böyle bir Türkiye resmiyle 50+1’yakalayamayacaklarını görüyor olmalılar ki yeni arayışlara yönelerek çare arıyorlar.
Kuşkusuz yeni anayasa talebi sadece 50+1’den ibaret değildir elbette. Memleketin tek ses halinde yönetilebilmesi için öncelikle muhalefetin de acilen “yerli-milli” şablonuna göre yeniden dizayn edilmesi gerekiyor. Herhalde yeni anayasada bu mesele de bir çözüme kavuşturulacaktır...
Ancak bu anayasanın yapılabilmesi için Cumhur İttifakı parlamentoda yeterli çoğunluğa sahip değil. Hal böyleyken, peki neden şimdi böyle bir çıkış yapıldı? Bir tek ihtimal var; muhtemelen biz faniler ekonomik sıkıntıları konuşarak yorulmayalım diye böyle bir gündem icat edilmiş olabilir...