AK Parti-MHP koalisyonu erken seçime gidemez
İktidar doların ateşini düşürmek için 120 milyar dolar harcamasına ve Merkez Bankasındaki ihtiyat akçesini bile bitirmesine rağmen Türk parası kan kaybetmeye devam ediyor. Kağıt üzerindeki düzeltmelere rağmen, halkın fiili anlamda yaşadığı işsizlik ve enflasyon artmaya devam ediyor. Devleti yönetenler ve etrafında şatafat içinde yaşayan birkaç iş adamı hariç, insanlar hiçbir dönemde olmadığı kadar ağır bir geçim sıkıntısı yaşıyor, esnaflar kepenk kapatıyor, işsizler ordusu her geçen gün büyüyor.
Dış politikada bahisleri çok yüksekten açıp, dış politikayı hamaset üzerinden yürütmeye çalıştığımız için her oyundan kaybederek çıkıyoruz. Suriye’ye YPG-PKK’yı etkisizleştirmek hedefiyle gittik, ama onlar şimdi Rusya’nın patronluğunda Esad’la birlikte devlet oluyorlar.
“Mavi Vatan” parolasıyla gittiğimiz Doğu Akdeniz’de bayrak gösterdik, Oruç Reis gitti-geldi, şimdilerde yeniden sahaya döndü, doğal olarak Yunanistan’la görüşmeler tehlikede. İktidarın Doğu Akdeniz konusundaki diplomatik öngörüsü belirsiz olduğu için, bundan sonra nasıl bir gelişme olacağını kestirmek de mümkün değil.
“Türkiye’nin güvenliği Libya’dan başlar” sloganıyla Libya’ya gittik, ama orada da şimdi inisiyatif Mısır ve Fransa’ya geçmiş görünüyor. Öyle anlaşılıyor ki Libya’nın yeniden şekillenmesi için kurulacak masada biz olmayacağız. Bu arada iktidar, Uygur Türklerine uygulanan zulmü görmezlikten gelmeye devam ediyor.
En son “Azerbaycan-Ermenistan savaşı konuşanda kurulacak masada mutlaka biz olacağız” diye yüksek perdeden demeçler verdik, ama sonunda görüldü ki masayı Rusya kurdu, raconu da Putin kesti ve masada bize yine yer yok. Anlaşılan ‘Gardaş’ başka limanlara gitmek üzere demir alıyor...
Eğitimdeki tablo da çok farklı değil. İban numarasıyla halktan toplanan paralar inşaata gitti, eğitimde internet alt yapısının güçlendirilmesi için kaynak kalmadı. Salgının başladığı ilk günden okulların açılmasına kadar geçen 7 aylık süre boşa geçirildi ve şimdi telaşla bir şeyler yapılmaya çalışılıyor.
Sağlıkta ise, pandemi sürecini şeffaf bir şekilde yürütemediğimiz için dünyada kimse bizim rakamlarımıza güvenmiyor.
Böylesine problemlerin büyüdüğü ve yönetilemezlik sorununun ayan-beyan ortada olduğu bir Türkiye tablosunda, iktidarın hiçbir şekilde erken seçim hamlesi yapma ihtimali olamaz. Çünkü böyle bir Türkiye manzarasında iktidarın “erken seçime gidiyoruz” demesi, “Biz artık Türkiye’yi yönetemiyoruz”un açık itirafı demektir.
Ayrıca Cumhur İttifakı’nın teknik olarak da erken seçim kararı alabilmesi mümkün değil. Çünkü seçim kararı alınabilmesi için 360 oy gerekiyor ve AK Parti-MHP koalisyonunun parlamentoda 360 oyu yok. Muhalefet elbette erken seçime itiraz etmeyecektir, ama koalisyon ortaklarının gönlü hoş olsun diye bir yasal değişikliğe de rıza göstermeyecektir.
Bu durumda bir tek yol kalıyor, cumhurbaşkanının Meclis’i feshetmesi... Böyle bir yolu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tercih tercih etmesi kesinlikle düşünülemez. Zira bunun anlamı, cumhurbaşkanının bir dönemini heba etmesi demektir.