Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi sporun neresinde?
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Prof Uğur Erdener, 4 yıllığına yeniden göreve seçildi. Erdener ve ömrü sporla dolu geçen ekibine başarılar diliyoruz...
Aslında Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi TMOK, Türkiye’nin spordaki ilk büyük kuruluşu ve asırlık çınarı...
1908’de kurulan bu teşkilat, sporumuzun yükünü omuzlamada, modern olimpiyatların Türkiye ayağını kurmada, spor kültürü oluşturma çalışmalarında büyük rol oynadı...
Çünkü, o tarihlerde bırakın Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nü, devletin sporla ilgili hiç bir teşkilatı yoktu...
Tamamen gönüllülük esasına dayalı, spora ilgi duyan bir kaç ferdi iştirakle sivil bir hareket olarak doğdu TMOK.
***
Modern Olimpiyatlar’ın kurucusu Fransız Baron de Coubertin’in, temsilci olarak atadığı Selim Sırrı Tarcan, sporla bir kaç dalda olmak üzere ilk iştigal eden ve bizdeki ilk kıvılcımı başlatan isim oldu...
1908’de 2. Meşrutiyet’in ilanıyla, cemiyet kurmak serbest hale gelince, Selim Sırrı Tarcan’ın çabalarıyla kuruldu ve gazeteci Ahmet İhsan Tokgöz ilk başkan oldu...
Adı da Osmanlı Milli Olimpiyat Cemiyeti’ydi...
***
Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce 1922’de ülkede spor faaliyetlerini yürütmek için Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, TİCİ kuruldu.
Başkanlığa Ali Sami Yen, Başkan Yardımcılığı’na da yıllarca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yapan Burhan Felek getirildi...
Cumhuriyet kurulunca da Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi de bugüne kadar sürecek adına kavuştu. Sporumuz, iki sivil kuruluşla ilk adımlara şahit oldu...
1924 Paris Olimpiyatları’na Türk kafilesini hazırlayan kuruluş da TİCİ oldu. Hükumetten istenen para Atatürk ve hükumet imzasıyla verildi.
***
1932’ye kadar Türkiye’de sporun sivil iradesi devam etti ancak daha sonra devlet otoritesi ağır basmaya başkadı.
Hitler Almanyası’nın spordaki etkin ve başarılı ismi, 1936 Berlin Olimpiyatları’nın organizatörü Prof Carl Diem, getirtilerek Türk Spor Kurumu kuruldu.
TİCİ’nin 13 Nisan 1936’da Ankara’da başlayan genel kurulunda, fesih kararı alarak yerini Türk Spor Kurumu’na (TSK) bıraktı.
Tamamen özerk bir kuruluş olan TİCİ’nin 28 yıllık varlığının sona ermesi Türk Olimpizm’ine darbe niteliği taşıyordu.
***
TSK kuruluş yasasına göre Türkiye Olimpiyat Cemiyeti, Türk Spor Kurumu’na bağlanıyor, kurum başkanı, TMOK Başkanlığı’nı da üstleniyor, İstanbullu seçkin spor adamları dışarıda bırakılıyordu...
Türk Spor Kurumu’na atanan CHP Spor Danışmanı Nizamettin Kırşan, ‘Beden Terbiyesi ve Spor Dergisi’nin 1939 yılı Ocak sayısında yayınlanan yazısında, şöyle diyordu:
“… Türk Spor Kurumu, o tarihten itibaren resmi bir parti kuruluşu olmuştur. Bundan sonradır ki, yıllık gelir-gider bütçeleri ve çalışma programları gibi temel işler parti genel sekreterliğinin onayına sunuluyor, önemli görülen sorunlar hakkında partiden direktif alınıyordu…”
***
TİCİ tüzüğünde bulunan politikayla uğraşma yasağı da TSK tüzüğünde yer almamıştı. Berlin 1936 Olimpiyat Oyunları’na katılan Türk sporcuların üniformalarında Türk bayrağı ve Olimpiyat halkalarıyla birlikte Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘Altı Ok’u da vardı.
Böylece Olimpiyat halkaları ile bir parti amblemi ilk kez bir araya geliyordu.
1936 yılı Ekim ayında TSK İkinci Başkanı Halit Bayrak imzasıyla yayınlanan genelgeyle, 29 Ekim’de il ve ilçelerdeki sporcuların neredeyse tamamı düzenlenen törenlerle CHP’ye üye yazıldılar.
***
1933’te seçimle işbaşına gelmiş Reşit Saffet Atabinen’in Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanlığı’nı 1936’da atamayla TSK Başkanı Ali Hikmet Ayerdem’e devretmesiyle başlayan ‘Tayinle Gelen Bürokratlar’ dönemi 1962 yılına kadar sürdü.
Melbourne 1956 Olimpiyat Oyunları öncesi, IOC ile yaptığı bir yazışmada BTGM ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı imzası atan Nizamettin Kırşan, IOC’nin tepkisine yol açtı.
IOC Başkanı Mr. Avery Brundage 7 Ağustos 1956 tarihli yazısıyla, IOC statüsüne uymayan atama yönteminin düzeltilmemesi durumunda Türk sporcuların Kasım ayında Melbourne’da düzenlenecek oyunlara alınmayacağını bildirdi.
***
Beden Terbiyesi Genel Müdürü ve TMOK Başkanı Faik Binal, durumun düzeltileceğini bildirince sporcularımız Olimpiyatlar’a katılabilmişti.
1955 yılında başlatılan tüzük çalışmaları 1962 yılında tamamlanabildi ve başkanlığa Burhan Felek seçildi. Böylelikle Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi istenen nitelik ve şartlara uygun, tamamen bağımsız bir kuruluş oldu.
***
1989 yılında Sinan Erdem’in başkanlığa, Togay Bayatlı’nın genel sekreterliğe seçilmelerinden sonra TMOK’ta iç ve dış çalışmalar ağırlık kazandı.
İstanbul’un 2000 Olimpiyat Oyunları’na adaylığı üzerine 1992 yılında Mehmet Ali Yılmaz’ın Bakanlığı’nda, ‘Olimpiyat Yasası’ çıkarıldı ve ‘İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’ oluşturuldu.
***
Bizim çokça desteklediğimiz ve birlikte verimli çalışmalar yaptığımız bir dönemde, 2003 yılında Sinan Erdem’in vefatı sonrası başkanlık görevine oy birliği ile Togay Bayatlı getirildi.
Dünyada 100. yılını dolduran ve ilk 20 Olimpiyat Komitesi’nden biri olan TMOK’un kuruluşunun yıldönümü nedeniyle 2008 Avrupa Olimpiyat Komiteleri Birliği (EOC) Genel Kurulu İstanbul’da yapıldı.
Dünya Fair Play Konseyi (CIFP) Genel Kurulu ve Ödül Töreni’ne de İstanbul evsahipliği yaptı.
***
Togay Bayatlı 2011 yılında sağlık sorunları sebebiyle görevden ayrılmasının ardından, TMOK Yönetim Kurulu, IOC Üyesi ve Dünya Okçuluk Federasyonu (WAF) Başkanı olan Prof. Dr. Uğur Erdener’i oybirliği ile başkanlığa getirdi.
Erdener, özellikle Alman Tomas Bach’la son derece uyumlu bir çalışmada bulunarak IOC’nin Başkan Yardımcılığı görevini başarıyla yürüttü. Ayrıca WADA’da da etkin bir görev yaptı.
***
TMOK, Türk sporu için vazgeçilmez, IOC için de Türkiye’deki muhatap bir kuruluştur.
Sporda yıllarca sporcu, antrenör, yönetici olarak hizmet etmiş, duayen insanlardan oluşan bir üye profili ve onlar arasından seçilen bir yönetim kurulu var...
Gençlik ve Spor teşkilatının geçirdiği aşamalara bakınca zaman zaman kuruluş amacının dışına çıktığına da şahit oluyoruz....
***
İdealist başlayan ve sporu seven yönetimlerin etkin olduğu dönemler, verimli geçse de çok uzun bir süreç liyakatsiz atamaların ve partizan yaklaşımların hakim olduğu bir yapıda...
Tek parti döneminden askerlerin ihtilal yapıp generallerle yönettiği, albaylarla dirsek temas aralığı hizaya getirdiği bir teşkilat...
Sivil iktidarların büyük kısmı da spora veya gençliğe hizmet yerine siyaseten kullanma potansiyeli arayıp ona göre bir pozisyon yüklediği kurum oluyor Gençlik ve Spor teşkilatı...
***
Biz, gerek 1994’ten sonra Spor AŞ ve gerekse Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü dönemimizde devletin bütün kurumları ve başta TMOK olmak üzere ne kadar sivil inisiyatif varsa hepsiyle uyumlu çalıştık...
Ancak zaman zaman her kurumu işlevsizleştiren bir yönetim inisiyatifi, sporun üstüne bir gölge gibi düşüyor...
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi olmadan spor yönetimi olmaz, daha da güçlendirilmeli ve etkin fonksiyonlar yüklenmeli...
Yoksa, “Biz her şeyin en iyisini biliriz” kibri ve kurumsal taassubu, bizi, gençliğimizi ve sporumuzu ne yazık ki, daha iyiye götürmüyor...