Trabzonspor nasıl kurtulur?

Mehter takımı desek değil. Çünkü iki ileri bir geri gitmiyor. Bir ileri üç geri, hatta dört, olmadı beş geri. 

Muharrem Usta’dan sonra göreve gelen Ahmet Ağaoğlu ve yönetim,  o kadar güzel işler yaptılar ki, kulüp kulüp gibi yönetilmeye, takım kendini bulmaya, taraftar coşkusunu yaşamaya, camia kenetlenmeye başlamıştı. 

Bordo-Mavililer, efsane futbolcularından ve Şenol Güneş’le, Dünya Kupası üçüncülüğü yaşayan Ünal Karaman’ın teknik direktörlüğünde, ağırlıklı öze dönüşe, kendi gençlerinden dünya yıldızları çıkarmaya ve fevkalade saha sonuçları almaya başladı.  

*** 

Farklı kazanılan derbiler, içerde dışarda alınan başarılı sonuçlar, bol pozisyonlu, çok gollü, keyif veren maçlar, artık çıtanın en yükseğe konulmasını sağladı. 

2011’den sonra ilk defa bu kadar kenetlenmiş camia, yeniden şampiyonluk şarkıları söylemeye başlamış, geçtiğimiz sezon için “O sene, bu sene” dedirtmişti.  

41 bin 661 kişilik stadın her maç ful çektiği, bir o kadar taraftarın da giremediği yeni stadda, şampiyonluk şarkıları çalınırken, önce Özkan Sümer’in gönderilmesi, ardından Hayrettin Hacısalihoğlu’nun kongrede yönetime girmemesi ve nihayetinde Ünal Karaman’la yolların ayrılması, Trabzonspor’da dengeleri büsbütün bozdu. 

*** 

Kendi öz evladı, eski kaptanı Hüseyin Cimşir’le devam eden ve özellikle pandemi süreciyle dengesi bozulan takım, UEFA’dan gelen cezayla ve özellikle büyük hakem hatalarıyla da, avucunun içindeki şampiyonluğu kaybetti. 

Yönetim, daha sonra Hüseyin Hoca’yı da gönderip İngiliz Newton’ı sarıldı, ligi onunla tamamladı, bir kupa kazandı, yeni sezona da başladı, beklenmedik yenilgiler sonucu onu da göndermek zorunda kaldı. 

Bugün Trabzonspor, ligde 7 maçta, sadece 5 puanla 19 sırada. 

Şenol Güneş Stadı’nda, ilk şampiyonlukla, yeni mali kaynaklara kavuşmayı bekleyen ve özellikle de artık mutlaka başarıyı yakalamayı arzulayan Trabzonspor’un, bu hayalkırıklığı, yeni sezona da yansıdı.  Dünkü şampiyonluk şarkıları, bugün camiada tam bir kâbusa dönüştü. Yeni bir yıkım yaşama endişesi başladı. 

*** 

Doğrusunu söylemek gerekirse; taraftarı teselli edecek kelimeler de, insanlar da tükendi...  

Ağızları bıçak açmıyor, “ümitlerin artmasını bekleyenler, üzüntünün büyüdüğünü” görüyor ve artık gelecek için karamsarlığa kapılıyor... 

Daha önce sürekli birilerini teselli etmeye çalışanların bile teselli edilmeye muhtaç hale geldiğini görüyoruz... Yıllardır “sabır” diye diye camiayı rahatlatmaya, geleceğe motive etmeye çalışan tüm kaleler de yıkıldı... 

*** 

Trabzonspor camiası, artık sabırla bekleyebilecek olmaktan çıktı... 3 yıl, 5 yıl önce o kelimelere bile kerhen tahammül eden bir taraftar, bugün bunları duymak bile istemeyen, adeta nefret eden bir duruma geldi... 

“Sabır aşaması”nı çoktan geçen ve “sabrı taşanları teselli etmek” zorunda olan bir yapı var ortada... Bedbinlik, dekadanlık, karamsarlık, kötümserlik, hepsi taraftarı esir almış durumda... 

Uzun ince, kırık dökük, çukur çamur, dikenli bir yolda, yokuş aşağı giden, yalpalayan, frenleri tutmayan, kütür kütür sesler gelen,bazan ümit veren ama  “hep kaza yapan, sürekli darbe alan bir araba gibi Trabzonspor” algısı var... 

*** 

Daha önce gecesi gündüzü, işi gücü, yemesi içmesi, hayatının her aşaması Trabzonspor olanlar, hangi ortam olursa olsun, muhabbeti mutlaka oraya getirenler bile, konu açıldığında gündemi değiştirmeyi tercih ediyorlar... 

Koca bir şehir, efsane bir yapı, bütün zorluklardan çıkabilmeyi başarmış ve her an silkinip şahlanabilecek, bunu da direkt başarıya dönüştürecek bir camia, başını önüne eğip yolunu değiştiriyor... 

*** 

Peki, pes etmek mi lazım, tabii ki değil... Elbette Trabzonspor, ilk şampiyonluğu yaşadığı 76’dan sonra ipi göğüslediği bütün yıllarda tabii ki bundan daha iyiydi... Ligi ikinci, üçüncü bitirdiği, kupayı kucakladığı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık kupalarını aldığı yıllarda da daha iyiydi kuşkusuz... 

Ancak, daha kötü olduğu sezonlar da yaşadı, kupalara ve Avrupa’ya hasret yılları unutmayalım... Küme düşme hattında olduğu ve kâbus gördüğü günler de yaşadı, taraftarının rencide olduğu, camianın küçük düştüğü dönemleri ilk defa yaşamıyor... 

Trabzonspor’un; dip yaptığı bir sezondan hemen sonra, şampiyonluğu kovalayan, kupalara el koyan ve Türkiye’yi kasıp kavuran bir kasırgaya dönüştüğünü, herkes biliyor... 

*** 

Futbolcu kadrosunda, pek çok kulübün sahip olmak isteyeceği, dünyanın büyük kulüplerinin takip ettiği yıldızlar var... Silkinip, şahlanacak ve yükselişe geçip yeniden dirilişi yaşatacak bir potansiyel var... 

O halde ey Trabzonspor camiası, yine kenetlenme, fedakârlığa devam zamanı... 1967 ruhu gibi... 70’li, 80’li yıllardaki gibi... 1996’da, 2004’te ve 2011’deki gibi... Ve nihayet son iki yıldaki ağızlarda tat, zihinlerde iz bırakan coşku gibi. 

Oturup ağlamak, üzülüp kenara çekilmek, teslim bayrağını çekmek, karanlıkta saklanmak, Trabzonlu’ya ve Trabzonsporlu’ya yakışmaz... Her bir fert, eğilmez bir baş, bükülmez bir bilek olmak zorunda... 

*** 

Trabzonspor, nice sefaletlerden şampiyonluklar çıkarmış bir markadır. Pandemi sürecinden sonra yeniden  40 bin kişiye oynayabilmenin yolu başarıdan geçiyor... Stadın isim hakkını pazarlamanın, kombinelerden daha çok para kazanmanın, localardan milyonluk gelir elde etmenin, forma satışlarında yeniden rekor kırmanın, sponsorları, sıraya sokmanın yolu da... 

O zaman kollar sıvanacak ve önce başkan ve yönetim, kısa zamanda toparlanmanın; yeni göreve gelecek teknik kadro, çıkışa geçmenin; camia, desteğe devam etmenin; taraftar, bütünleşmenin yolunu bulmalı... 

Türkiye’nin Trabzonspor’a ihtiyacı var... Trabzonspor’un geleceğini kurtarmak isteyen herkes göreve... 

 

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum