Sultanları ve Efeleri’yle voleybolun hikayesi
Türkiye’de voleybol yükselen değer. Filenin Sultanları, bütün ülkenin gururu oldu… Başarı deyince akla onlar geliyor…Türkiye’nin neresine giderseniz gidin milletimizin büyük kısmı adlarını ezbere biliyor… Gençlerimiz isimlerini bir çırpıda sayıyor, kızlarımız çocuk yaştan itibaren onları örnek alıyor ve doğruca soluğu voleybol salonunda alıyor..
Voleybol okulları, geleceğin yıldız adaylarıyla dolup taşıyor… Çünkü aşı tuttu, Türk voleybolu çağ atladı, kadın sporcularımız çığır açtı, gençler de o yoldan ilerliyor…
***
Öyle bir ordu geliyor ki arkadan, 20 yıldır olduğu gibi, gelecekte de Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonalarına damga vuran bir Türkiye’yi müjdeliyor…
İtalyan Guidetti yönetimindeki Filenin Sultanları’nın son Olimpiyat serüveni ve Avrupa Şampiyonası macerası gösterdi ki, bizim yenemeyeceğimiz takım kalmadı… Hepsini devirdik çünkü…
Ancak okyanusu geçip derede boğulmak gibi basit yenilgilerle Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonluğu ile henüz tanışamadık. Finalist oluyoruz, 2.’likte kalıyoruz…
***
2003’te de böyle oldu, daha sonra da… Ancak üzülmeye gerek yok, bu jenerasyon, olmadı arkadan gelenler de bunu mutlaka başaracak, kimsenin kuşkusu olmasın…
Tabii yaşı küçük, geçmişi çok hatırlayamayan veya sonradan voleybola ilgi duyanlar için emeği geçenleri her zaman hatırlatmakta fayda var…
Türkiye 1970’lerde de erkek ve kadın voleybolunda vardı. Kadınlarda Eczacıbaşı, Sönmez Flament, erkeklerde Büyükdere Boronkay ve diğerleri…
***
1996-2000 arası Ahmet Gülüm’ün Voleybol Federasyonu Başkanlığı, Türkiye için ilk önemli adımların atıldığı dönemdi…
Tam bir bilimsel içerik katılan çalışmalar, yapılanmalar, sponsorlukta gelişmeler, insan kaynaklarına yatırım ve organizasyonal kabiliyetler sergilenmeye başladı…
Gülüm ve ekibi gerek televizyonculuk, gerek reklam-tanıtım-medya ve sponsorluk desteğiyle özellikle voleybol için büyük bir itici güç…
***
2003’teki ilk büyük milli başarıyı,yaşarken bizim dönemimizdi. Filenin Sultanları, ilk Avrupa Şampiyonası finalisti mutluluğunu yaşattı.
Bütün Türkiye nefesini tuttu ve o şampiyonayı maç maç izledi. Voleybol sevgisi ülkenin her tarafına yayıldı. Voleybol okulları, kız çocuklarıyla doldu taştı…
Bu günlere gelmesinde de o sinerjinin rolü büyük… TVF Başkanı da, Prof Hüsnü Can’dı…
***
Bugün ölüm yıldönümünde andığımız merhum Deniz Esinduy, o günkü hocamızdı. Ne yazık ki şampiyona başlamadan kaybettik Deniz Hoca’yı…
Yerine de genç Reşat Yazıcıoğulları görev yaptı… İlk finalistlikte de, sonraki başarılarda da Reşat Hoca’nın ve ekibinin imzası vardı…
Voleybolumuzun altın ismi Neslihan Demir, Kaptan Özlem Özçelik, Bahar, Natali, Esra’lı kadro, uzun süre Türkiye’ye büyük gurur yaşattı…
Sonra değişik teknik adamlar görev aldı ama kadın voleybolu zirveden hiç inmedi.
***
Erkek voleybolunu da yapılandırmak için Nedim Özbey’i takımın başına getirdik. Filenin Efeleri adını koyarak işe koyulan hoca, o gün bu gündür çalışıyor…
Ve bu gün, erkek voleybolda da çok önemli başarılar yaşanıyor… Çok iyi bir genç jenerasyonla da, daha büyük hedefler yakalanacak kimsenin kuşkusu olmasın…
Voleybolun dönüm noktası 2004'teki özerklik
Özerk Voleybol Federasyonu Başkanlığı’na da Erol Ünal Karabıyık seçildi…
Erol Bey’le voleybolu dünyanın 1 numarasına taşıyacak kalıcı adımlar attık… Voleybol Federasyonu’na İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa’da 7.500 seyirci kapasiteli bağımsız salonlar yaptık…
***
Kompleks içinde 5 yıldızlı voleybol otelleri, en modern salonlar, kondisyon aletleri, bilgisayar devri, hocalarla elele performans merkezleri ve daha bilimin gerektirdiği ne varsa her şey yapıldı…
İyi bir eğitimci olan Erol Bey ve ekibi, voleybol okullarını da hayata geçirerek, başta milli sporcuları, voleybola ilgi duyan çocuk ve gençleri de koruma çatısı altına alarak voleybol kültürünü geliştiren ve kalıcı hale getiren adımlar attı…
Bütün federasyonlar dahil, “ en başarılı başkan kim diye sorulsa, tartışmasız Erol Ünal Karabayık dönemi” diyeceğimiz bir başkan ve yönetim modeli ortaya koydu… Türk voleybolu da her alanda, bütün yaş kategorilerinde büyük bir ivme yakaladı…
***
Bizim getirdiğimiz o özerk yapı, olumlu ve liyakate dayalı yönetim ve milli takım oluşturma tarzı, eğer bozulmasaydı, bütün branşlar voleybol gibi olurdu… Pek çok branşta, atama gibi seçimler, o dalların büyümesi ve gelişmesini engelledi…
Spor kökenli başkan ve güçlü ekiplerin yönettiği bazı branşlar bu fırsatı çok iyi kullanarak ciddi gelişimler sağladı…
Voleybol kökenli ve antrenörlük geçmişi olan, ekibindeki de ıyi yöneticiler bulunan Başkan Akif Üstündağ, voleyboldaki çıtayı düşürmeden başarı çizgisini korudu… Bu, bugün voleybolun doyumsuz bir şekilde izlenmesini sağladı…
***
Voleybolun gelişimini biz 50 yıl öncesinden alıp bu günlere kadar getirdik… Başarıyı, 19 yıl önce atmaya başladığımız temellere dayandırabilir ve başarıyı sahiplenebilirdik. Ama yapmadık…
Geçmişe haksızlık olurdu, bu gün de son 3 yıla sığdırmak, sadece bir hocaya maletmek, hem bizim dönemimizde emek veren yönetici ve teknik ekibe , hem geçmişe, hem de kulüplere de haksızlık olur..
***
Vakıfbank, Eczacıbaşı, F.Bahçe, Arkas, Halkbank, Ziraat Bankası ve diğerleri de var başarının içinde…
Türkiye’ye dünyanın en büyük yıldızlarını getirip muhteşem bir rekabet ortamı oluşturan kulüpler, yöneticileri, hocaları var… Olmazsa olmaz sponsorlar var…
Zaten ülke genelinde bütünleşme olunca sinerji oluşuyor ve başarı geliyor…
“ Sultanları” ve “Efeleri” ile voleybolun hikayesi böyle…