Giresunspor-Galatasaray maçında Marcao’nun Kerem Aktürkoğlu’na yaptığı hareketin kabul edilir tarafı yok...
Elbette ki bu sorgulanmalıydı ki fazlasıyla sorgulanıyor. Yargılanmalıydı ki yargılanıyor...
Kınanmalıydı ki kınanıyor... Yaralar sarılmalıydı ki, sarılıyor...
Genç Kerem’in yeniden toparlanması, motive edilmesi belki de en önemlisi...
***
Marcao, kendisini ateşe atacak ve bundan sonraki futbol hayatını riske edecek bir hata yaptı...
Kerem’e, ekmeğine, arkadaşlarına nankörlük etti...
Tabii, yaptırımları da gecikmeden gördü. Sadece G.Saraylılar değil, başta sosyal medya kullanıcıları ve gazeteciler olmak üzere, bütün Türkiye Kerem’e sahip çıkarken Marcao’ya ateş püskürdü...
İlk büyük cezayı da halk, sivil toplum, demokratik unsurlar gösterdi...
İnşallah bu olay, son olur, ibret alınır ve bir daha tekerrür etmez. Hiç bir futbolcu da böyle bir lanetli role, asla tevessül etmez...
***
“Sevgi dostluk barış” olan sporun, evrensel kurallarına uygun olarak adaletsizlik, zulüm, ırkçılık, savaş, masum kanı akıtılmasına karşı isyan ettiği için...
Aslında en büyük demokrasi spordur, kuralları çok nettir... Başkalarını incitirseniz faul olur, rencide ederseniz sarı, hakaret, ya da küfrederseniz kırmızı kart görürsünüz...
Haddi aşarsanız ofsayta düşersiniz veya çizginin dışına çıkarsınız... Birisinin sırtına binemezsiniz, nizami atmadığınız gol iptal olur...
Kurallar, sizi fena halde bağlar...
Bu sayede de rakiplerinizin mağduriyeti giderilmiş, hakları güvence altına alınmış olur. Aynı şekilde başkalarının eylem ve söylemlerine karşı spor kuralları, sizin bütün haklarınız korunur...
Yanlış yapan rakipleriniz de cezalandırılır... Bütün bunlar, sporun, ruhuna ve uluslararası kriterlere uygun olarak Fair-Play kurallarına göre icra edilmesini sağlar.
***
Gelmiş geçmiş en popüler sporcu Muhammed Ali’yi de dünya niye sevdi?
Real Madrid’in, Portekizli dünya yıldızı Ronaldo’yu sadece futboluyla değil, Gazze’de çocuklara ölüm yağdıran İsrail’i kınadığı, futbolcularına formasını bile vermediği ve yaralarını saracak para yardımı yaptığı için alkışladık.
***
Görüş, düşünce ve davranışlar, asla ayrımcılığa sebep olmamalı, hoşgörünün teminatı olmalı...
Ülke içinde vatanını seven, milletini yüceltmek isteyen her bireyin, farklı metotları olabilir, olmalı da...
Hiç kimse; düşünceleri, tercihleri ve inançları yüzünden asla aşağılanmamalı ve ülkesinde parya muamelesi görmemelidir...
Hele sporda öne çıkmış, toplumun sevgisini kazanmış, gurur yaşatmış isimlerin, çok politize olmadan, sosyal konularda da görüşlerini ifade edebilmeleri gerekir...
***
Sporcular, sadece güdülen bir koyun, yular vurulacak bir canlı olarak görülmemelidir...
Örnek davranışları, eğitimleri, liderlik vasıflarıyla öncü olmalı, toplumun hiçbir kesimini dışlamadan, asla hakaret etmeden söylem ve eylemlerde bulunmalıdır...
Koca koca şampiyonların, sindirilmesi, yöneticilikten uzak tutulması asla kabul edilemez.
Sporcular, “Nasılsa, bizi bir yere getirmezler” yargısını aşıp kendilerini özellikle spor yönetimine hazırlamalı, federasyon, kulüp başkanı ve yönetici olmalıdır.
Bu yanlış anlayışın ürünü olarak da başka branşlarda yöneticilik yapıldığı halde futbolda, hiç kimsenin kulüp ve federasyon başkanlığına gelemeyişi, övünülebilecek bir şey değildir...
***
Türkiye, sporda çok badirelerden geçti... Ünlü spor tarihçisi merhum Cem Atabeyoğlu’nun kitabına göre; 40’lı yıllarda tek partili dönemde CHP üyesi olmayan bir sporcu, havadan kuş kapsa da milli takımlara alınmıyordu...
Sporcu üniformalarında mutlaka “altı ok” taşınıyordu... Bir daha böyle günler görmek ve hangi parti iktidarda olursa olsun, yaşamak istemiyoruz...
***
O zaman, sağda, ya da solda, kim hak ediyorsa, Türkiye’mize kim gurur yaşatacaksa, onun ülkemizi temsil etmesini istiyoruz...
Yeter ki kırmadan, dökmeden, makul, mantıklı, özgürce düşüncelerini açıklasınlar ve kamplaşmalara alet olmasınlar, edilmesinler...
En büyük demokrasi sporsa, bırakalım sportif sorunlar spor içinde çözülsün...
Spor ahlakı dışına taşan olaylarda sivil toplum, tepkisini zaten gösteriyor... Marcao olayında olduğu gibi...
