Sallantıdaki imparatorluklar ve değerlerimiz

Şenol Güneş-Fatih Terim-Mustafa Denizli-Sergen Yalçın

Türkiye günlük yaşar, hele de sporda, özelde de futbolda. Uzun vadeli plan yapamazsınız, saha sonuçlarına endekslisiniz… Hele de bir futbol takımının hocasıysanız her an diken üstündesiniz…

İstediğiniz kadar hatırlı bir insan olun. Bir yenilgide homurtular başlar, tekrarında sesler yükselir, en ufak bir tökezlemede de protestolar dalga dalga yayılır… Ve nihayet ayrılık, kaçınılmaz olur…

***

Gelişmiş ülkelerde kulüpler uzun vadeli planlar yaparlardı, artık onlar da mevsimlik yaşıyor..

Liverpool, çok uzun süre çalıştığı Bob Paisley’le doğdu, ilk büyük çıkışını yaptı. Arsenal, devrinde hiç şampiyon olamadığı Arsene Wenger’le yıllarca devam etti…

Manchester United, Alex Fergusson’la bir ömür çalıştı, 1986’dan 2013’e kadar, tam 27 yıl görev yaptı, görmediği başarı kalmadı…

13 şampiyonluk yaşadı, yani her yıl da şampiyon olamadı, her sezon kupaları toplayamadı…

***

Buna rağmen hiç kimse de ünlü menaceri göndermeyi aklının ucundan geçirmedi… Ta ki, kendisi ayrılıncaya kadar…

“Her yıl şampiyon olmalısın” demedi. M.City’nin de, Liverpool’ün de, Chelsea’nin de şampiyonluk hakkı bulunduğunu kabül ediyor İngilizler…

Futbol kültürünü daha hazmetmiş bir futbol ülkesi orası…

Tabii ki, muhteşem bir jübileyle uğurlandı, gözkamaştırıcı bir törenle onore edildi Fergusson…

***

Alman Milli Takımı’nın teknik direktörleri neredeyse 10 yıl ortalamayla görev yapıyor. Son şampiyon Jöachim Löw, 2006’dan 2021’e kadar tam 15 yıl Almanya Milli Takımı’nın başında kaldı...

2014’te Almanya Dünya Kupası’nı kazandı, kalan turnuvaları boş geçirdi… Löw’ü de çok tartışan olmadı. Çünkü istikrar bu ülkeler için çok şey ifade ediyordu…

Tabii dinamik dünya düzeni artık değişimi çok fazla zorlamaya başladı…

***

Almanya’da tam bir imparatorluk kuran Bayern Münih, bu değişimi en fazla yaşayanlardan.

70’lerde Deatmer Cramer’le yaşadıkları büyük başarıyı, şimdi farklı hocalarla elde ediyor.

Her değişen hocayla yine şampiyonluk yaşanıyor. Bu sebeple de aynı hocada ısrar etmiyor.

***

Muhtemelen toplum yeni yüzler arıyor, taraftar artık heyecan istiyor… Real Madrid de, Barcelona da bu akımın artık öncülerinden…

İtalyanlar da, bu modaya uyuyor… Jose Morinho çok başarılı diye artık bir takımda kalıcı olamıyor.

Gitmediği takım kalmadı Portekizli hocanın… Bir İngiltere’de, bir İspanya’da, bir İtalya’da…

Liverpool’ün hocası Jurgen Klopp da, Manchester City’nin başındaki Pep Guardiola da şimdilik elüstünde. Ancak yarın ne olacağını kimse kestiremiyor…

***

Modern futbol ülkeleri değişimi bu kadar benimsemişken artık Türkiye’de kimse yıkılmaz kale olduğunu düşünemez bile…

En çok opsiyonu olan ülkenin en vazgeçilmez hocaları bile savruluyor bu rüzgarda…

Şenol Güneş, Milli Takım’da müthiş işler yaptığı bütün rekorları kırıp devleri devirdiği halde ilk fırtınada savruldu, istifa etmek zorunda kaldı…

Neredeyse dahi ilan edildiği Fransa, Hollanda, Norveç galibiyetleri unutuldu, martta tartışılmaz bir hocayken, eylülde Hollanda mağlubiyetiyle çağı okuyamayan bir hoca muamelesi gördü…

Her şey 6 ayda tersine döndü…

***

Beşiktaş’ın efsane futbolcusu Sergen Yalçın, en taze, hem de çiftekupalı şampiyonken ilk alaborada savruldu gitti…

Ölümüne arkasında olduğunu düşündüğü taraftar desteği, kısa zamanda neredeyse sıfırlandı..

***

Fatih Terim’den önce G.Saray’yı Şampiyon Kulüpler’de yarıfinal oynatan Mustafa Denizli’ydi… 5 yıl önce G.Saray’a geri geldi, çok kısa sürede gitmek zorunda kaldı…

Hiç bir G.Saraylı da geriye dönüp bakarak “Mustafa Denizli bizim efsanemizdir, zaman tanımayı hakediyor” demedi, diyemedi…

Aynı Denizli, B.Mustafa olarak efsanesi olduğu Altay’ı hoca olarak yıllar sonra Süper Lig’e çıkardı… Kurt Hoca, haftalardır süren kötü sonuçlardan sonra tartışılmaya başlandı…

***

Çünkü, bırakın yıl kaybetmeyi, haftalık yenilgilere bile tahammülleri yok taraftarların…

Eğer takım, ezeli rakibinizin gerisinde kalıyorsa tahammülsüz ve hazımsız bir hale geliyorsunuz ve cezalandırılacak adam arıyorsunuz…

Hangi hoca olursa olsun bundan nasibini alıyor…

***

Fatih Terim, sayılan teknik patronlar arasında opsiyonu en fazla olan hocaydı… Zaten onun dışında kim olsa, çoktan yollanırdı…

Milan’da başarısız değilken çok kısa ömürlü olan Terim, Merhum Özhan Canaydın döneminde tekrar döndüğü G.Saray’da, da ayrılmak zorunda kalmıştı…

5 sezon önce 4. kez geldiği G.Saray’da ilk 2 yıl şampiyonluk yaşatınca gücünü perçinledi…

***

2 sene zirveden inince tereddütler oluşmaya başladı.Ve nihayet 5 . sezonunda homurdanmalar, eleştirilerin dozunu artırmaya ve işi protestolara vardırmaya başladı…

Nihayet, yerini, sosyal medyada haftalardır dozu gittikçe artan istifa çağrılarına bıraktı…

“Takımı küme düşürse bile dokunulmaz” ilan edilen hoca, Avrupa Ligi’nde liderken neredeyse istenmeyen adam ilan ediliyor…

***

Arkasında dağ gibi duran taraftarlar eridikçe eridi, bir tepe bile kalmadı… Bu da futbol zemininin ne kadar kaygan olduğunu gözler önüne seriyor…

Bir camia için olabilecek en güçlü teknik direktör Fatih Terim bie yarım sezonda çalkantılar arasında görevine devam ediyor… Artık eski gücünden eser yok şimdi… Yıpranmış, yıpratılmış, etrafı boşaltılmış, tribünleri bile arkasını dönmüş…

Neredeyse geldiği 1996 döneminde dönmüş…

***

Kim ne derse desin, Türkiye’de insanlar günlük yaşıyor. Taraftar iyi gün dostu… “İmparator”muş, “Türkiye’ye Güneş doğdu”ymuş, “Mustafa Denizli, şampiyon yap bizi”ymiş, farketmiyor…

Son 30-35 yılda Türk futbolunu ve takımlarımızı bambaşka yerlere taşıyan 3 büyük hoca da, bir yıl içinde itibar suikastına uğruyor…

Elbette ki en büyük hocaların da, çalıştırdıkları takımların da değişime ihtiyacı var.

Ayrılıklar olacaktır, yeniden buluşmalar gerçekleşecektir, başarı kaldığı yerden devam edecektir ve nihayet günü gelince de emeklilik gerçekleşecektir. Bu normaldir…

Önemli olan medenice ayrılabilmek, hiç bir aşınmaya ve güven kaybına fırsat vermeden bunu başarabilmektir…

***

Hala bu üç büyük hocanın ülke futboluna verecek çok şeyi vardır ve asla yıpratılmamalı, her ayrılıkta onore ederek, alkışlayarak ve tezahüratlarla uğurlanabilmelidir…

Tekrar ihtiyaç duyulduğunda ve göreve çağrıldığında da kimsenin yüzü kızarmamalıdır…

Son olaylar gösteriyor ki, futbol zemini çok kaygan ve sarsamayacağı saltanat yoktur… En güçlüyken bu kadar zayıf düşebilmek bu olsa gerek…

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum