Robotik bir ‘gençlik’ çağına mı geçiyoruz?
Pandemi süreci başladığında, bu kadar uzun süreceğini galiba kimse kestiremiyordu. Ya da uluslararası aktörler biliyordu da belki insanlığı, alıştıra alıştıra hazırlayacaklardı...
Kulislerde konuşulan çok değişik senaryolar var.
Biz bu alanlara girmiyoruz. Kendi ihtisas sahamızın dışına da çıkmamaya özen gösteriyoruz. Biz, bu dönemde gençlerin, tıpkı büyükleri gibi vermek zorunda olduğu Pandemi sürecindeki sınavın etkilerinden, ömür boyu yaşadıkları sınav streslerinden bahsedeceğiz.
Çin’de doğduktan sonra ve Türkiye’yi Mart 2019’dan itibaren etkilemeye başlayan pandemi sürecinde okullar tatil edilmiş, uzaktan eğitim-öğretim dönemi başlamıştı. İlk dönem aldıkları notlar geçerli kabul edilmiş ve yıl sonu karnelerine geçmişti.
Bu öğretim sezonunda da uzaktan başlayıp kademeli bir şekilde öğrencilerle yüzyüze dönüştü ama bu, çok kısa sürdü.
Gittikçe tesirini gösteren ve yaygınlaşan hastalık sebebiyle yine uzaktan eğitime dönüldü. Tabii pek çok Avrupa ülkesinde de okullar açıktı, muhtemelen tırmanmaya göre onlar da bu yolu izleyecekler.
Şüphesiz, Sağlık çalışanları bu sürecin en büyük kahramanları ise, Milli Eğitim mensupları da o derece önemli bir görev ifa ediyor.
Aksaklıklara rağmen değişen şartlara göre daha iyiyi, en iyiyi bulmaya ve öğrencilerine vermeye çalışıyorlar.
Virüsün en fazla yayılmasına etki eden diğer faktörlere çekidüzen vermek de en büyük vazife haline geldi.
Bütün dünya gibi biz de büyük bir sınavdan geçiyoruz ve yasaklara uyma konusunda azami hassasiyeti göstermek zorundayız.
Gençlerimiz de uyarılara kulak asmalı, buna, en büyük katkıyı vermeliler...
BİR DE, ÖMÜR BOYU SINAV
Bilmiyoruz, yeryüzünde başka bir örneği var mıdır, kendi öz evladını ömür boyunca sınavdan sınava koşturup yormak ve iş hayatı boyunca yorgun kalmasına sebep olup üretkenlikten uzaklaştırmak, işe başladığı gün, emekliliğinin çetelesini tutmasına zemin hazırlamak...
Daha ana karnında başlayan ders çalıştırma planları, doğar doğmaz programlaşmış hayatlar, ilkokulda robotik vücuda dönüştürülen genç beyinler...
Rengarenk elbiselerini giyemeyecek, oyuncaklarıyla bile oynayamayacak bir yoğun ders yüklemesi, serbest zamanı olmayan, bulabildiği aralarda dinlenemeyen çocuklarımız ve gençliğini bile yaşamadan stres bulutları altında ezilen değerlerimiz...
Sevmediği halde, sırf aile zoruyla okutulan okullarda, “her şey olsun diye yetiştirilip, hiçbir şey olamayan” işsiz güçsüz dolaştığı bir ülke...
İDEAL BİR GENÇLİK İÇİN...
2002 sürecinden sonra okullarda tek tip kıyafetten kurtulmak ve çok renkli bir giyim kuşamı benimsemek, ders programlarının esnetilmesi, aşırı kuralcılığın terk edilmesi, önemli bir devrimdi...
Ancak, sınavlardan kurtulmak için yapılan hamleler, hep çocuklarımızı yeni sınavlarla boğdu gitti..
Dört duvar arasında, sürekli ders masasında, bilgisayar başında verimsiz yoğun çalışmalar, hür iradeyi, sınav esiri haline getirdi...
Hiçbir spora gidemeyen, elini kolunu, ayağını oynatamadan gününü tamamlayan, ertesi gün okulda da, beden eğitimi dersi ve teneffüslerde bile oyun dışı kalıp beynini körelten gençler, hem bilimden uzak, ezberci bir birey oluyor, hem de bütün hastalıkların altyapısını hazırlıyor...
En önemlisi de takım oyunu, ekip ruhu yerine, bireyselliğe esir olmuş, psikolojisi bozulmuş, insani değerlerini kaybeden, “hilkat garibesi mahluklar” türetiliyor...
Müzik, resim, tiyatro, STK faaliyetleri, her şeyi aksatıyor, başarısızlık korkusu, kabusa, intihara dönüşen büyük travmalara yol açıyor...
Simdi ise büyük bir fırsat var önümüzde... TEOG’dan kurtuluşu, yine yormayan, stressiz bir sınavlı programla yeniden dizayn edebiliriz...
PANDEMİ SONRASI İÇİN PROGRAM YAPMALI
Pandemi sonrasına ciddi bir hazırlık yapmalıyız. İlkokul çağında, Gençlik ve Spor Bakanlığı koordinesinde, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık ve Kültür Bakanlığı, TMOK, ASKF, federasyonlar, kulüpler, bünyesinde BESYO bulunan üniversiteler ve de STK’lar el ele vererek gençlerimiz taranacak, spora yatkın gençler, “ille de okul” dayatmasına muhatap olmadan kabiliyetli olduğu bir branşa yönlendirilecek, her ikisini de bir arada yapmasına fırsat verilecek...
Tiyatro, müzik, resim ve diğer sahalar... Bunun için de üniversitelerin spora, sanata ve kültüre daha fazla önem verilmesi, okullardaki beden eğitimi dersinin 4 saate çıkarılması gerekiyor...
Türkiye’den de Phelps, Bolt, Naim Süleymanoğlu, Mesut Özil, Hakan Çalhanoğlu yetiştirmenin, dünya ve Avrupa arenasında şampiyonluk yaşamanın ve sporda devamını sağlamanın yolu bu...
Kabiliyetleri, en verimli çağında kültürel yozlaşmaya kurban vermemenin, terör örgütü veya şer güçlere kaptırmamanın, sokaktan ve zararlı alışkanlıklardan kurtarmanın yolu da bu...
“Ya okul, ya spor” tercihine zorlamamanın yolu da bu... Yoksa, Pandemi süreci de bunu zorluyor. En başarılılarını yetiştirelim derken Allah korusun “robotik bir gençlik” e mahküm oluruz.