Kavganın liderine kupa verilmiyor

Türkiye şampiyonu oluyor kavga, UEFA’yı kazanıyor kavga, başarısız oluyor kavga…

Hadi anladık rakiplerle, hakemlerle, federasyonla kavga da, başkanla da, yönetimle de, hocayla da, futbolcuyla da, taraftarla da kavga…
E bu kadarı da fazla…

Şu Galatasaray’ın haline bakın, Türk futbolunu görün... Başı kavga, ortası kavga, sonu kavga...

Koca bir ülke, Galatasaray’ın dışarıda herkesle, içeride kendi camiasıyla kavgasını ibretle seyrediyor...

***

Fatih Terim’in 4. G.Saray döneminde de başkanlarla kavgası devam etti… Merhum Mustafa Cengiz’le 2 şampiyonluk yaşamasına rağmen ölünceye kadar süren küslük, son nefesle nihayetlendi.

Hele de, elele kongre süreci yürüttüğü Burak Elmas’la bile kısa zamanda kanlı bıçaklı olmak, hala kavgayı devam ettirmek, doğrusu spora da G.Saray camiasına da hiç yakışmıyor…

Her bir başkan gibi Burak Elmas da ilk kavgayla muhatap belki ama Fatih Hoca, 5. başkanla da kavga yaşadı…

***

Başkanlar da yıpranıyor belki ama en çok da Fatih Terim yıpranıyor… “Kusurlu hep başkanlar mı, kendinde hiç mi suç yok” diyenlerin sayısı artık çığ gibi büyüyor…
Sadece hocayı savunan, beraber çalıştıkları başkan ve yöneticileri yerden yere vuran, hakaret eden troller, bir incelemeye alınsa, hangi adresten yönetiliyor, ortaya çıksa, neler olur kestiremiyoruz.

Bunlara fırsat vermemek en önce sorumluluk sahiplerinin olmalı
Türk futbol tarihinin en büyük hocalarından biri, alınteriyle 40-50 yılda büyük emekle ve kahırla yoğurup kaşıkla biriktirdiklerini, kepçeyle, kazanı devirerek harcamamalı…

Bir sporadamı olarak buna biz de pek çok dostu da üzülüyor…

***

Başarısızlıkta çok problem yok da bütün sıkıntılar genellikle şampiyonluklardan sonra yaşanıyor... Buna ‘başarıyı paylaşamamak mı’ diyelim, ‘birbirini hazmedememek mi’ bilemiyoruz...

Bu konuda en büyük sabıka da Galatasaray’ın...

2000 yılında UEFA Kupası’nı kazandıktan sonra, her yerde bayram havası yaşanırken, kafile Kopenhag’dan İstanbul’a iner inmez kavga başladı...

Kulüpler tarihimizin en büyük başarısının mimarları birbirine düştü...

Başkan Faruk Süren’le teknik direktör Fatih Terim... Kulüple bazı futbolcular... Hocayla futbolcular. Futbolcuyla futbolcular...

Ne başkan ve yönetim şampiyonluk keyfini yaşayabildi, ne de İtalya’nın ünlü kulüplerine giden hoca ve futbolcular...

***

2003’te merhum Özhan Canaydın’la, yaşanan başarısızlıktan sonra erken vedalaşma…

2013’te de başkan Ünal Aysal ve Milli Takım’a giden hoca Fatih Terim’in yolları tatsız ayrıldı...

2015’te ise Dursun Özbek ve yönetimi sahneye çıktı... Takımı şampiyon yapmış Hamza Hamzaoğlu’nu gönderdi, Burak Yılmaz’ı; en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde kulüpten kopardı...

Başarılarında ‘aslan rolü’ oynayan taraftarını bile ilk defa bu kadar kavgaya ortak etti….

Her ikisiyle de kavgalı ayrıldığı, hiç kavga etmemiş hocasıyla oyuncusunu bile kavga ettirerek yaptı…

***

Diğer büyükler Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer kulüplerde de bu kavgaları zaman zaman, hatta çokça görüyoruz... Onlar da G.Saray’ı aratmıyor bu konuda…

2001’deki şampiyonluktan sonra Fenerbahçe Başkanı’nın Teknik Direktör Mustafa Denizli’yle ilgili, ‘‘Takımı kendisinin şampiyon yaptığını zannediyor’’ açıklaması...

Aykut Kocaman’la ve ülkemize gelmiş en iyi yabancı futbolculardan Alex’le yaşanan kavgalar...

***

Trabzonspor’da Sadri Şener ve ekibinin, borcu en aza indirilmiş bir kulüp bırakan eski başkan Nuri Albayrak’ı ibra ettirmemesi...

Hemen sonra İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, Sadri Şener ‘le ilgili suç duyurusunda bulunması, ibretle izlenen hadiselerdi...

Bursaspor’da başkanlık yapan Recep Bölükbaşı’nın ibra edilmemesi, merhum Başkan İbrahim Yazıcı’yla birlikte takımın tek şampiyonluğunu yaşatan Ertuğrul Sağlam’ın yuhalanması ve dahası...

***

Futbol Federasyonu’nun, 2002 Dünya Kupası’nda Türkiye’yi dünya üçüncüsü yaparak, 2003’te de Konfederasyon Kupası’nda üçüncülük kürsüsüne taşıyarak futbol tarihimizin en büyük başarısını getiren ve FİFA tarafından ‘‘Yılın Teknik Direktörü’’ seçilen Şenol Güneş’in görevine son vermesi...

Hem de, dünyada en çok sempati topladığımız, gelişmiş ülkelerin hayranlığını kazandığımız, üçüncü dünya ülkeleri ve ezilen bütün toplumların sesi olduğumuz, ülkelerin bizden hoca istediği bir dönemde...

***

Bu kavgalar olmasa belki de Dünya ve Avrupa Şampiyonluğu’nu, voleybol, basketbol ve engelli sporlarında olduğu gibi, en büyük kupaları, kıtalararası şampiyonlukları yakalayacağız...

Ama nafile... ‘Sıfır sorunlu’ komşu ilişkilerimizi herkesle kavgalı düşmanlığa dönüştüren güçlerin, galiba dahili ve harici uzantıları da futbolumuzun başından belayı eksik etmiyor.

***

Eskiden futbolculara jübile yapılır, taraftarın önünde alkışlatılarak uğurlanırdı...

Şimdi o güzellikleri unuttuk... Başkanımızı da, hocamızı da, futbolcularımızı da itibarsızlaştırarak gönderiyoruz...

Başarıyı paylaşacağımıza, birbirimizi onore edeceğimize, yücelterek yüceleceğimize, kafa göz kırarak yerle bir ediyoruz...

Medenice ayrılmak, kucaklaşarak vedalaşmak, onore ederek uğurlamak varken, dost olmak gerekirken...

Sonunda kazanan değil hep kaybeden oluyoruz...

***

Sevgiyi büyüteceğimize öfkeyi kabartıyoruz... Zararını da ülkemiz görüyor... Bir de tersini denesek, Türkiye de, sporumuz da, futbolumuz da şaha kalkacak ama...

Biz, emek vermiş, büyük başarılara imza atmış başkan, yönetici, hıca ve futbolcuları, Fatih Terim-Mustafa Denizli-Şenol Güneş’i, sorunun bir parçası olarak değil, hep sorun çözen, sürekli üreten ve kanaat önderi olarak futbolumuzu aydınlatması ve geleceğe örnek olmasını arzu ediyoruz…

Başarıyı devam ettirmek gerek, çünkü şampiyon onlar oluyor.
Kavganın liderine kupa verilmiyor…

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum