Bu öfke diliyle nereye?
Sosyal medya çağımızın bir gerçeği, hatta olmazsa olmazı… Hiç bir şekilde yokmuş gibi davranamayız, asla ihmal edemeyiz, kendi halinde bırakamayız…
Varlığını büyük bir teknolojik nimet kabul ederek azami fayda sağlayabilirsek kardayız.
Gençliğimizi eğitimli, donanımlı ve duyarlı hale getirip bilimle buluşturabilirsek büyük verim alır, sosyal medyayı, verimli bir mecra olarak kullanabiliriz…
Ancak geleceğimizi, projelendiremez de, uygulayıcılar olarak kopyacı durumuna düşürürsek, sosyal medya deresinde sağa sola yalpalayan breyler haline getiririz…
***
Sosyal medyanın en aktif ve etkili kullanıldığı alanların başında spor geliyor. Gerek Milli Takım ve gerekse kulüplerimizin başarısız performansı dolayısıyla sosyal medyada yer alan ölçüsüz eleştiriler, iğrenç ifadeler, galiz küfürler, ciddi tartışma konusu...
Aşırıya varan, eleştiri sınırlarını aşan, itibarsızlaştırmadan linç girişimine kadar, en aşağılık ifadeler, yüz kızartıcı paylaşımlar, sosyal barışı dinamitliyor…
Bundan hocalar, futbolcular, başkanlar ve yöneticiler de nasibini alıyor…
***
Çok net anlaşılıyor ki, pek çok yöneticinin, bazı teknik adamların paralı trolleri var…
Ayrıca büro oluşturmuşlar ve burdan sahte hesaplarla sevmedikleri başkanları, yönetici ve hocaları topa tutuyorlar…
Birlikteyken bile birbirlerinin altını oyuyorlar, ayar veriyorlar, toplumda yıpratıyor, taraftarın önüne atıyorlar…
Yüzyüze gelince de sahte bakış, yalancı gülüş, samimiyetsiz davranış sergiliyor.
Bir de yolları ayrılıyorsa tam bir meydan savaşı yaşanıyor…
Spor ahlakı, centilmenlik, fair play, renktaşlıktan eser kalmıyor, menfaat, ihtiras, kin, öfke, nefret, hakim unsur oluyor…
***
Bir de toplumun diğer unsurları var, orada da sorun daha küçük değil… Hangi tarafta yer alırsa yer alsın, herkesi kapsama alanına alan bu linç kampanyaları, eğer disipline edilemez, cezasız bırakılırsa, her gün yeni, çokça mağdurun yaşanmaması mümkün değil...
Bu soruna çözüm üretemeyenlere bir “müjde!” verelim, daha pek çok kurban vereceğiz bu gidişle...
Pek çok ana baba, eş dost üzülecek, daha nice insanımız doğranacak...
Diyeceksiniz ki sadece sosyal medya mı, siyasiyelerin birbirine karşı kullandığı tehdit, şantaj, öfke, kin ve nefret dili varken, gençlerin paylaşımları çok masum kalır bu mecrada.
Doğru. Bir başka gerçek de, spordaki yönetici ve hocalardan bazılarının efelenmesinin, taraftara yansıması tabii ki böyle oluyor…
***
Kendi ellerimizle yarattığımız veya büyümesine göz yumduğumuz canavarlar, herkes için büyük tehdit oluşturuyor….
Söylenenleri ve yazılanları anlamadan, dinlemeden, doğru mu, yanlış mı araştırmadan, faydalı mı faydasız mı, soruşturmadan, balıklama dalarak, kendi küçük dünyasında yargılayarak en acımasızca mahküm ediyor...
Ağzına geleni söyleyerek, yüz kızartıcı bir dil kullanarak, insani ilişkileri kirleterek, duyanların ve okuyanların yüzünü kızartarak yapıyor...
Özellikle de muhatabını linç ederek, psikolojisini bozarak, fütursuzca kelimeleri söyleyerek, balyoz gibi kafalara indirerek acımasızca yayın yapan bir güruh türedi.
***
Bu konuda herkes hemfikir, rahatsız olmayan yok, şikayet eden edene... Ama sadece sözde kalıyor... Sanki “küfür”, bir suç unsuru değil de, özgürlükmüş gibi...
İnsanların hayatlarını karartan davranışlara engel olmak, mağdurları korumak adına saldırganları, saf dışı bırakmak insan hakkı ihlaliymiş gibi davranmak... Hepsi de, onlara cesaret veren, mazlumların sayısını çoğaltan, zalimleri azdıran birer davranış biçimi...
Ama olan insanımıza, toplumsal huzurumuza, yıkılan gönüllere oluyor...
***
Olan, günümüzde sivil toplum anlayışının güçlenmesini sağlayacak dinamik bir gençliğin yeşermesini beklerken, tertemiz duygularının aşınmasına ve onların da bozulan ahlaki değerlerin dejenere edildiği ortamlarda kirlenmesine oluyor...
İnternet çağından sosyal medya ağına sürüklenen gençlerimiz, sele kapılmış boğulmaya doğru gidiyor...
***
Geleceğin medyası, vatandaş gazeteciliği gibi herkesi toplumun duyarlı vatandaşı yapacak, denetim vazifesini toplumun en ucra köşesine taşıyacak, şeffaflığı alabildiğine hakim kılacak, dünyanın her yerinden anında haber alacak, bilgiye direkt ulaşmasını sağlayacak bir çağa kavuşmanın ümidini taşırken, bunun kabusa dönüşmesini asla kabul edemeyiz.
***
Türkiye, genç nüfusuyla övündüğümüz, özellikle de yaşlanan Batı’nın gıptayla izlediği bir ülke...
Bu büyük kitleyi yarınlara iyi hazırlayabilirsek, ne ekonomide, ne savunmada, ne de sporda bizimle kimse yarışamaz...
Eğer donanımlı gençler yetiştiremez, zararlı ortam ve alışkanlıklardan kurtaramazsak, şer güçlerin oyuncağı ve en büyük kabusumuz olurlar...
O zaman eyvah kar etmez...
***
Bu konuda ciddi endişelerimiz var...
Aykırı ve hür düşüncelerden, çok seslilikten çekinmemek, sadece cahillikten korkmak lazım...
Sosyal medyada da şikayet ettiğimiz ne varsa çoğu, cehaletten kaynaklanıyor...
Bu sebeple de bir an önce internet çağına uygun hukuki ve teknolojik bir altyapı kurmamız gerekir...
Çok fazla kafa yormaya hacet yok, olanı uygulamaya koymak yeterli.
***
Hem internet medyasının basın statüsü kazanması, hem de kamu reklamlarından yararlanması, özgürlük alanını daraltmadan, sosyal medyanın da disipline edilebilmesi, bugünkü sorunların çözülebilmesi açısından olmazsa olmaz kapsamlı ve gerçekçi bir çalışma gerekiyor...
Artık devletimizin bu işe el koyması ve bir an önce hayata geçirmesi gerekiyor...
***
İnternet çağına ve sosyal medyaya sansür değil, kişi hak ve özgürlüklerini koruma düzenlemesi...
Kimsenin kimseye hakaret etme, şantaj yapma, küfretme hakkı olmamalı ve bu asla da özgürlük olarak yorumlanmamalı...
Ancak önce politikacılarımız düşmanlık kokan dilini siyasi nezakete uygun düzeltmeli, kulüp başkan ve hocaları fair playin ruhuna uygun davranıp gençlere örnek olmalı…