Başardı, “Çift Başlı” Kartal

Futbol sezonu bitti, Beşiktaş lige ve kupaya damgasını vurdu. Çiftekupalı şampiyon Kara- Kartal, hiç kimsenin beklemediği bir başarıya imza atarak ipi göğüsledi. Yetmedi diğer kupayla da şov yaptı.

Biz pek tahmin yazmayı sevmeyiz ancak, sezon başındaki bir yazımızda “Çebi Başkan ve Sergen Hoca başaracak” diye yazmıştık...

Gerçekten enkazdan şampiyon bir takım ortamı hazırlamak Ahmet Nur Çebi’ye çok yakıştı.

Bu sezon hoca, Sergen Yalçın’ın da tam doğuşu oldu. Futbolumuza hayırlı olsun...

***

Geçtiğimiz yılın en flaş ekibi, son haftalarda esrarengiz bir şekilde şampiyonluğu kaçıran Trabzonspor, bu sezon 4.sırayı alırken, Başakşehir, son haftalara kadar küme düşme tehlikesi yaşadı.

Gözkamaştırıcı transferler yapan Fenerbahçe, yine başaramadı, eline çokça fırsatlar geçti ama hepsini de tepti.

En çok şampiyon G.Saray ise geçtiğimiz sezon olduğu gibi, bu yılı da boş geçti. Tesellisi Şampiyonlar Ligi fırsatı yakalamış olması...

***

Ankara’nın iki takımının da küme düşmüş olması çok talihsizlikti. Süper Lig’e renk katan A. Gücü’ne ne kadar üzüldüysek, G.Birliği’nin Efsane Başkanı İlhan Cavcav’ın kemiklerinin sızladığını iliklerimize kadar hissettik.

Doğu’nun vazgeçilmez sesi Erzurumspor’a bir kez daha üzüldük. Keza, uzun süredir asansör takım olan Denizlispor’a da...

Eski iki marka Güney’den A.Demirspor, Kuzey’den de Giresunspor’a hoşgeldiniz diyoruz...

Final’in gidişi, turizme büyük darbe

Şampiyonlar Ligi Finali’nin gidebileceğine dair, yaklaşık 1 ay önce bir yazı yazmış, Türkiye’de kalması için alınması gereken tedbirleri saymıştık. Tam kapanmanın da avantaj olacağını söylemiştik...

Finale gelecek takımların egosunun önüne geçecek ve bahanelerini ortadan kaldıracak bir takım adımlar da atılması gerekiyordu.

TFF çok emindi ve “Tıpış tıpış gelecekler” gibi biraz fazla iddialı, bir o kadar da takımların gururunu inciten bir ifade kullanılmıştı...

***

Neticede başarılamadı. TFF ve Servet Yardımcı’nın UEFA ile olan iyi ilişkileri de yeterli olmadı.

Neticede iki aİngiliz takımının egoları, bizim için turizm fırsatını ortadan kaldırdı.

Psikolojik eşikti bu ve turizm rezervasyonlarının hemen başlamasını sağlayacaktı. Gidince enaz 2 ay turizm gelirlerimizi de aldı götürdü. Ülkemiz çok şey kaybetti...

***

Şimdi tek tanıtım imkanımız Milli Takım’ımızın Avrupa Şampiyonası’nda milletimizi coşturması ve Türkiye’nin tanıtımını yapması... Milliler, inşallah başaracak ve ülkemize soluk aldıracak...

Bir de Olimpiyatlar ve Paralimpik Oyunları var sporcularımızın ful mesai yapacağı...

Herkes yaz tatiline girmişken öğrenci gençlerimiz ve çocuklarımızın eğitimi Temmuz’a kadar devam edecek...

BİTMEYEN SINAVLARIN CENGAVER GENÇLİĞİ

Amaç gençlerimizin sporcu olarak başarısıyla sadece bugününe damga vuran değil, aynı zamanda yönetici ve hoca olarak, dünya sporunda ve ülkemizde yönetimde söz sahibi olmalarını sağlamaktır.

Daha sporcuyken lise ve üniversite diplomasını alan mümkünse öğretim üyeliğine adım atıp kariyer yapan, bir değil birkaç lisan öğrenip hedef büyülten ve yarınlara damga vuracak idealist bireyler yetiştirmek..

***

Büyük çabalarla devletin özellikle de Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’le başlattığı projeler, üniversitelerle kurulan diyalog, BESYO ve okullarla yapılan işbirliği ile muhteşem bir dönem başlatılmıştı.

2002 sürecinden sonra özellikle de 2005 İzmir’deki Üniversite Yaz Oyunları milat kabul edildi.

***

Devamsızlık sebebiyle üniversiteyle ilişkileri kesilen, pek çok milli ve şampiyon sporcu, yeniden üniversitelere kazandırıldı... Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu gibi pek çok sporcumuz da akademik kariyer yapmaya başladı...

***

Tabii, üniversitede öğretim üyesi pek çok bilim insanı da federasyonlarımıza başkan ve yönetici seçildi.

Milli Takımlar’da teknik direktörlük ve antrenörlük, yaşam koçluğu, psikologluk, diyetisyenlik, beslenme uzmanlığı, fizyoterapistlik masörlük, eğitmenlik, yabancı dil öğretme ve pek çok alanda hizmet verdi.

***

Bunun sonucu olarak da dünya federasyonlarında çok az bir insanla temsil edildiğimiz dünya ve kıta yönetimlerinde bugün, IOC’den başlayarak pek çok branşta dünya federasyonlarında söz sahibi yöneticilerimiz çoğaldı, hızla yükseldi...

Kurullarda ve hakem, bilim, hukuk, teknik, organizasyon komitelerinde çokça temsil edilmeye başlandık...

***

Hep “yönetilen değil, yöneten bir millet” olmak yolunda ciddi adımlar atıldı...

Bugün ne yazık ki gelen bilgiler, eskiye dönüldüğü ve bir arpa boyu yol alınamadığını gösteriyor...

Şampiyon sporcular, milli futbolcular, hala milli takım kampına katılırken, okullarında güçlük çıkarılıyor, sınıfta bırakılmakla tehdit ediliyor ve hatta “Ya okul, ya spor” diye tercihe zorlanıyor.

***

Bu aynı zamanda sadece sporculara değil, öğretim üyelerine de, uygulanıyor... Teknik direktör, antrenör, bilim insani, psikolog veya federasyon başkanı ve yönetici olarak görev yapanlar da bundan nasibini alıyor...

Bazı kafalar, gençlerimizi okullarından koparıyor, diplomasız bırakıyor ve yarınlarda etkin bir spor adamı veya hoca olarak devamını engelliyor...

***

Sporumuzu, hocalardan yararlanamaz duruma getiriyor... Dahası üniversite mezunu olan milli ve şampiyon sporcularımıza tanınan KPSS’ye girmeden, bitirdiği branşa uygun olarak kamuda bir göreve başlama hakkını da elinden alıyor. Yeniden bir toparlanma gerekiyor...

***

Sporcuların imkânlarını kıskanan veya konumlarını hazmedemeyenler varsa bilsinler ki, onlar da sınırötesinde savaşa giden Mehmetçik gibi, milli bir göreve gidiyor, seyahate değil...

Öğretim üyeleri ve hocalar da öyle... Lütfen bu konuları artık köklü bir şekilde çözün... Hiçbir hoca devam mecburiyeti aramasın, çocukların geleceğini çalmasın, Türkiye’nin geleceğini kurutmasın...

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum