‘Nefes alamıyorum’
İnsanoğlu sadece yapıp ettiklerinden değil yapıp etmediklerinden de sorumlu aslında.
Hesap Günü öyle basit bir şey mi? İnsanoğlu içinden geçirdiklerinden de şüphesiz hesaba çekilecek. Bir türlü yapmağa yanaşmadığı, üzerine gitmediği meselelerde de…
Filistinli Şeyh Yasin, tekerlekli sandalyeye mahkum bir hayat sürerken acımasız bir suikast ile berhava edildi, vücudu bin parçaya ayrıldı. Bomba ile imha edildi. Şeyh Yasin’in ‘ork’ları yetiştiren Saruman’dan bir farkı yoktu onlar nezdinde… O yüzden ‘Yüzüklerin Efendisi’ filmi tam da bu suikastin arefesinde vizyona girmişti.
Şeyh Yasin ortadan kaldırıldı, birçok batılı ülkede bu suikastı kınayan eylemler yapıldı. Londra’da Trafalgar Meydanı’nda üstelik birkaç kez kınama toplantıları tertip edildi.
Yaşlı ve tekerlekli sandalyeye mahkum bir adam ne kadar kötü olursa olsun böyle bir ölümü hak etmiyordu yine ortalama dürüst bir batılı vicdan gözünde. Binlerce protestocu bu cinayeti kınadı. Türkiye’den ses çıktı mı? Hayır!
Sıklıkla iyi saatlerde Filistin’in arkasında olduğunu söyleyen bizler bu cinayeti kınayamadık.
Çünkü bizim çocuklar da Yüzüklerin Efendisi seyretmişlerdi ve onlar da Saruman’ın ne kadar Şeyh Yasin’e benzetildiğini gözlemlemişlerdi.
George Floyd, Amerikan polisinin saatler süren diziyle başını ezme şeklindeki taammüden cinayetiyle hayatını kaybetmesinin ardından dünya ve Amerikan halkının bir bölümü infiale kapıldı, protestolar halkı sokaklara itti. Floyd’un, başı polisin dizlerinin altında iken söylediği sözler: “Nefes Alamıyorum” idi.
“Nefes Alamıyorum!” Hepimiz Floyd’un, insanlık düşmanı dizlerin altındaki başını kendi başımız farz edip bu sloganı haykırmadıkça insanlığımızın ne kıymet-i harbiyesi kalır ki?
Hepimiz bu sloganı adalet tecelli edene dek haykırmalıyız. Hepimiz kendimizi Floyd’un yerine koyabilmeliyiz. Hepimiz ‘kara’yız ve sizler de ‘ak’ değilsiniz diyebilmeliyiz. Floyd nefes alamazken utanç duyduk ve fakat yaşatamadık, fakat ezilen başını ‘nefes alamıyorum’ evrensel haykırışlarımızla onuru ile ayağa kaldırabiliriz.
Nefes Alamıyorum sloganı, Trump’ın seçim kampanyasında kullandığı slogan imiş. Bumerang gibi döndü ve kendisini vurdu. Amerika’nın en kalbur üstü adamları bu kovboyun arkasında eski Amerika’yı özlediler. Onlar “nefes alamıyorum” dedikçe, Afro-Amerikalılara ve Kızılderililere yapıp ettikleri dönemlerden vahşi hisler taşıyorlarmış aslında…
Nitekim Koronavirüs Sürecini hiç de iyi yönetemeyen Trump, elinde silahlarla sokaklara çıkan beyazları “iyi çocuklar” diye nitelerken, şimdi elbette ki haklı tepkilerle Floyd cinayetini protesto eden insanlara sıkışmış kartondan devletinin gücünü gösteriyor, halkı tehdit ediyor. Sığınakta saklandığı resmi ağızlarla yalanlanmış olmasına rağmen Başkan’ın nasıl bir psikoloji içinde bulunduğu ayan beyan ortada… handiyse protesto eylemlerini savaş sebebi sayacak.
Ve anlaşıldı ki, Floyd olayı bardağı taşıran son damlaymış, polis kadın erkek ayırmadan aynı metodu uyguluyormuş. Koronaya rağmen insanlar sokaklara dökülmeye ve acımasız cinayeti kınamaya devam ediyorlar. Türkiye’den ise birkaç cılız ses…
Allen Ginsberg Amerikalı bir şair, Amerika şiirinde şöyle diyor:
“Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim
Kendi kafam bile destek değil bana
İnsanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz Amerika”
Ergeş Uçkun dostumuz -ruhu şad olsun- Emrike şiirinde şöyle yazmış, Çapandaz adını verdiği ve tek başına çıkardığı birkaç sayfalık dergisine de basıp bana göndermişti:
“Var mı sen dek cihanda bir itibar Emrike
Her bucağında bin bir Karun yatar Emrike
İlmin var feraset yok, âdil bir siyaset yok
Nezaket, nefaset yok gülsüz bahar Emrike
Lut kavmi bura göçer, Nemrut şurdan su içer
Ahir fısk u fesattan bir gün batar Emrike
Afroların zindanda, İndiyan kabristanda
Eskimolar kayanda, insan avlar Emrike”
Tıpkı Ergeş Uçkun gibi birer Türk milliyetçisi olan üyeleriyle bir hareket, Ankara’da ilk eylemini gerçekleştirecek. Demokratik Değişim Hareketi, hemen her siyasetten akıl, hukuk, demokrasi ve insan haklarını önceleyenlerle birlikte aşağıdaki açıklamayı yaparak Amerikan Büyükelçiliğine siyah çelenk koymaya karar verdiler bugün.
“Irkçılığı, hukuksuzluğu, şiddet ve nefret dilini tercih eden Amerikan yönetimini kınıyoruz. Hangi yol ve yöntemle iş başına gelirseniz gelin hiç fark etmez; sözde temsil ettiğiniz ve oturduğunuz koltuklardan çok daha önemli insanlık değerlerimiz olduğunu sakın unutmayın... Yer kürenin insanları mevcut kötü yönetimlere mahkum değildir. Nemrut’u yıkan sinek misali daha küçük bir virüs maalesef dünyanın çok kötü yönetildiğini hepimize gösterdi.
Bütün hukuk ve demokrasi müdafisi kişi ve kuruluşları yerel farklılıkları, kültürel coğrafyaları bir kenara bırakarak bu bir türlü söndürülemeyen ırkçılığa ve küresel sömürü çarkının çağdaş köleleştirme düzenine baş kaldırmaya ve evrensel değerlere yine evrensel gayret ve fikirlerle sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hepimiz nefes almak istiyoruz, dünyanın hukuk bilincine sahip bütün demokratları; yani hepimiz, bütün insanlık, yani başkasına yaşama ve hür düşünme hakkı tanıyan insanları...
Bundan böyle yeni Floyd cinayetleri işlenmesin diye hepimiz Floyd’un yerine nefes almak istiyoruz, ona cinayet işlenirken sahip çıkamadık ama derin bir utançla hiç olmazsa hatırasına, geri gelmeyecek yaşama hakkının müdafaasına sahip çıkmak istiyoruz.
Hepimiz Floyd’uz!”