Sedat Peker: Beni yak, kendini yak, her şeyi yak / Bir kıvılcım yeter ben hazırım bak…
Sezen Aksu’nun üzerine söz yazdığı, hepimizin ezbere bildiği bu güzel Yunan ezgisi şarkı, “İster öp okşa, istersen öldür / Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk” diye devam eder.
Herkes gibi ben de günlerdir Sedat Peker videoları izliyorum. Bir zamanlar Posta gazetesinden rahmetli Reha Mağden’e kendini “Gariplerin koruyucusu Köroğlu” diye tanıtan, gözümüzün önünde serpilip büyüyen ve güçlenen “reis”in son beş YouTube videosu izlenme rekorları kırıyor. İlk yayınladığı video 3 milyona, ikincisi 3.7 milyona, üçüncüsü 4 milyona, beşincisi 5.3 milyona ve sonuncusu da yine 5.3 milyona yakın kez izlenmiş. Dile kolay, toplamda 21-22 milyon izlenmeden söz ediyoruz.
Sadece bu da değil. Peker’in videolarını alıp aynen “klonlayan” ve yayınlayanlar var; onlar da hatırı sayılır izlenme sayılarına ulaşıyor, hepsini hesaplamak zor.
Ha bir de, “Sedat Peker ne dedi, ne demek istedi” diye isimlendirdiğim, onun videolarını kare kare, cümle cümle analiz eden videolar var. Onların izlenme sayıları da çok yüksek.
Tabii, Peker’in neden bu kadar çok ilgi çektiği sorusuna bir sürü cevap verilebilir. Türkiye’de medyanın çökmüş olmasından tutun da sosyal medya çağının yeni gerçeklerine kadar, pek çok cevap…
Fakat benim daha çok ilgimi çeken şey, Peker’i yorumlayanlar ve onun açıklamalarına zaman zaman büyük kıymet atfedenler. Bazılarına (daha çok ya zaten doğrudan FETÖ’cü olanlar ya da onlar gibi komplo kafasıyla düşünmeye yatkın olanlara) göre Sedat Peker ciddi bir strateji hazırlamıştı, açıklamalarında çok hesaplı hareket ediyor, bazı yerlere mesajlar veriyor ve bir pazarlık yürütüyordu.
Oysa ben, ilk videodan beri Sedat Peker’in yavaş yürüyen bir intihar eylemi içinde olduğunu, bir daha hiçbir biçimde geçmişteki statüsüne sahip olamayacağını, bu videoları da bir strateji veya akılla değil daha çok duygularının etkisinde hazırlayıp yayınladığını düşündüm.
Zaten Peker kendisi de söylüyor, bu video serisine eşinin ve çocuklarının evlerinde uğradıkları muamele yüzünden başlamış, daha sonra tadını aldıkça da hayatın akışı içinde sürdürmüştü.
Daha ilk video gemileri yakma videosuydu, kendisine yönelik polis baskısının arkasında Mehmet Ağar’ın etkisinin olduğunu düşünüyordu, bu baskıyı Sabah-ATV yayın grubunun yayınlarıyla desteklemesinden hareketle Pelikan Grubunu da Ağar’ın yanına ekliyordu.
Biz mefhumu muhalifinden anlıyoruz, hayatından endişe eden Mübariz Mansimov’a bir çeşit koruma hizmeti sunmuş (ve belki hala sunmaya devam ediyor), o yüzden de “Mübariz’in mallarının üzerine çöktü” dediği Mehmet Ağar’ın öfkesini çekmişti. Antalya’da lokanta masasında en yakın adamı tarafından öldürülen bir Azeri mafya lideri için anlattıkları ve getirdiği suçlamalar önemliydi ama üzerinde duran pek olmadı.
O kadar duygularıyla hareket ediyor ki, kendisine sosyal medya üzerinden “mafya pisliği” dedi diye Süleyman Soylu ile olan bağlarını yaktı. Onun aleyhindeki videosunun bir yerinde “Ben aklımı bir kenara bıraktım, ama zekam yerinde” diyerek zaten kendi duygu durumunu itiraf ediyordu. Soylu için “Sen benim dönüş biletimdin, onu yaktım” demesi ve getirdiği suçlamalar öyle yenir yutulur şeyler değil ama aynı zamanda Peker’in haleti ruhiyesi hakkında da bize bir fikir veriyor.
Tabii, Süleyman Soylu gibi birine dokunduğunuzda bir yerlerden ses gelmemesi imkansız. Nasıl bir pisliğin içinde yaşadığımıza dair en kapsamlı bilgiyi Sedat Peker’den alıyor olmamız da, durumun vahametini sergiliyor. Önce “Pelikan’ın lideri” dediği Serhat Albayrak’ın kendisine bir “gazeteci”yi gönderdiğini söyledi. Ne zaman göndermiş? İlk videoyu yayınladıktan sonra… Peker’in o videoda havaya kaldırdığı kağıdın üzerinde bir “gazeteci”nin adı da okunuyordu, ben burada tekrar etmeyeceğim. Sonra en son videosunda bir başka gazeteciden, Hadi Özışık’tan söz etti. Özışık kalkıp o videoyu yalanlayınca dün bomba geldi: Peker, Özışık’la olan FaceTime video görüşmelerini kaydetmişti, onları yayınladı. Bu görüşmeler öyle aylar önce falan değil, bütün toz dumanın arasında yapılmıştı.
Sözde “kırmızı bülten”le arandığı söylenen bir suç örgütü liderine bazı insanların hiç sıkıntı çekmeden bir günde ulaşabilmesi, yanına gitmesi, görüntülü görüşmeler yapması, enseye tokat konuşmaları, türlü çeşitli yollarla Peker ile suçladıkları arasında “arabulucu”luğa soyunmaları vs kimseye anormal gelmiyor galiba.
Sedat Peker, bu videolarla kendini yakıyor belki ama herkes onun gibi değil. Mesela İçişleri Bakanı Süleyman Soylu kendisi dışında herkesi yakmakta kararlı gözüküyor. İşte onun son olarak Hadi ve Süleyman Özışık’la ilgili söyledikleri, buna bir örnek.
Nasıldı Sezen Aksu’nun şarkısı: “Beni yak, kendini yak, her şeyi yak / Bir kıvılcım yeter ben, hazırım bak.”
Acaba bir video da ben mi çekip YouTube’a koysam, arka plan için fon müziğimi de buldum.