Ne gençlerimizi kandıralım ne kendimizi…
Bir süreden beri üniversite sınavlarını bir hafta sonuna sığdırıyor, iki günde yapıyoruz.
İlk gün TYT, Temel Yeterlik Testi yapılıyor. Burada sınava katılanlara Türkçe ve Temel Matematik adı altında 40’ar ve sosyal bilimler ile fen bilimleri adı altında da 20’şer soru soruldu bu yıl. Yani toplam 120 soru.
Bu sınavda alınabilecek en yüksek puan 500. En altta, en azından yarım puanlık ham puan alabilenlere 100 puan veriliyor, onu bile alamayanların puanı hesaplanmıyor. Yani gerçekte sıralama 100 ile 500 arasında yapılıyor.
Bu sınavın iki amacı var; belli bir baraj puanını geçebilenler (o baraj puanı 150 idi, Devlet Bahçeli’nin isteğini Cumhurbaşkanı kıramadı, 140’a indirildi) ya iki yıllık yüksek okullarına ya da ikinci sınavda puanını tutturabilirse 4 yıllık üniversitelere gidebiliyor.
ÖSYM adayların puanlarını tam olarak nasıl hesaplıyor bilmediğim için (lineer mi, algoritmik mi, yoksa bir çeşit “curve” ile mi) fazla ukalalık edemeyeceğim ama bakkal hesabıyla bakarsak tam notu 400 olan bir sınavda 50 almaktan söz ediyoruz. 100 üzerinden 12.5 yani. Ve bu baraj yüksek geldi diye onu 40’a indiriyoruz, yani 100 üzerinden 10’a.
Baktığınızda sınavda puanı hesaplanan 2 milyon 393 bin 283 kişinin (bu arada 23 bin 500 öğrencinin 0.5 ham puan bile alamadığını, sıfır çektiğini öğreniyoruz) ancak 1 milyon 627 bini 150 ve üstü alabilmiş. Yani daha ilk aşamada sınav 700 binden fazla öğrenciyi elemiş. (Şimdi baraj 140’a düşünce bu elenenlerden belki 100-150 bini yalan bir sevinç yaşayacak.)
Gelin bir de öğrencilerin sınav başarılarına göz atalım. (Burada sadece bu yıl liseden mezun olan 935 bin kişiye bakıyorum, sınava giren toplam 2 milyon 400 bin kişiye değil.) Bu yıl liseden mezun olan gençlerimiz 40 Türkçe sorusunda ortalama 18,783 doğru cevap vermişler. 20 sosyal bilimler sorusunda doğru cevap ortalaması 8,574 olmuş. 40 temel matematik sorusunda ortalama doğru sayısı 5,546’ya düşmüş, 20 fen sorusunda ise 3,796 doğru cevap ancak alabilmişiz. Rezaleti görüyorsunuz.
Eğer bu sınav bir liseden mezuniyet sınavı olsaydı ve 935 bin lise mezunu tek bir kişi olsaydı, o kişi de mesela Milli Eğitim Bakanı’nın kendisi olsaydı, bakan liseden mezun olamazdı. Çünkü hiçbir sınavda geçer not olan 100 üzerinden 50’ye erişememiş olurdu.
Şimdi gelelim ikinci sınav olan AYT’ye, yani Alan Yeterlik Testi’ne. Burada temelde 3 alan var: Sayısal, sözel ve eşit ağırlık. Bu üç alanın her biri farklı farklı sınavların birleşiminden oluşuyor ama puanlamada temel prensip aynı: 0.5 ham puanı (yani yarım doğru cevabı) olanlara kafadan 100 veriliyor, maksimum puan ise 500.
Bu sınavda baraj, Devlet Bahçeli’nin talebi öncesinde 180’di, şimdi 170’e düştü. AYT Sayısal’a 910 bin kişi girmişti, bunların ancak 390 bini 100 üzerinden 45’e denk gelen barajı geçebilmişti. Sözel testine 938 bin kişi girmişti, bunların 563 bini 180 barajını aşabilmişti. Eşit ağırlıklıya ise 1 milyon 223 bin kişi girdi, barajı aşanlar 587 bin kişiydi.
Yani zaten çok alçağa kurulmuş olan barajı sadece sözelcilerin yarıdan fazlası geçebilmişti, sayısal ve eşit ağırlıkta yarıdan fazla genç barajın altındaydı.
Bu sınavdaki doğru cevap sayılarının tamamını verip sizi üzmek istemem ama bir örnek olarak Tarih-1 sınavını vermek istiyorum. “Temel tarih” diyebileceğimiz bu 10 soruluk sınavda doğru cevap ortalaması 1,777. Yani 100 üzerinden 20 bile alamamış bu yıl liseden mezun ettiklerimiz.
Ama olsun, biz belki 100 binden fazla öğrenciye sahte bir ümit verdik.
Evet sahte ve yalan bir ümit; çünkü bu barajın tek başına düşmesi anlamlı değil. Esas önemlisi, üniversitelerin öğrenci alırken kullanacakları taban puanlar.
Yalanın gerçeğe dönüşmesi için üniversitelerdeki fakülte, bölüm ve programların da taban puanlarını düşürmesi gerekiyor. Bakın görürsünüz, kontenjanlar boş kalınca bu sefer taban puanları düşürme baskısı başlayacak ve Cumhurbaşkanı ile YÖK onu da yapacak.
Ama bu hala büyük bir yalan olmaya devam edecek. Çünkü, matematikte 40 sorudan 5,294’üne doğru cevap verebilen, Türk Dili Edebiyatında 24 soruya 5,932 ortalama doğru cevap verebilen biri, üniversitede zaten okuyamaz, yetersiz kalır.
Yıl ortasında okuldan atılmasınlar diye bu kez üniversitede sınavları ve dersleri kolaylaştıracağız. Zaten olmayan kalite iyice yerlere serilecek. Bu insanları mezun etsek ne olacak? Ne Türkiye’de ne dünyada bir anlamı olur onların eğitiminin.
Bu düzen uzun yıllardır böyle işliyor. “Ülke ve kurumlar nasıl çöktü” diye merak ediyorsunuz ya, etmeyin bence.