Milletin zekasıyla alay etmenin de bir sınırı var
Geçmişte birkaç kez ‘Gerçek’ ile ‘Hakikat’in arasındaki farkı anlatmaya çalışan yazılar yazdım.
Kısaca farkı anlatayım:
‘Gerçek’ fiziki gerçekliktir. Örneğin Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına olması başka bir tartışma götürmeyecek derecede gerçek.
‘Hakikat’ ise sizin doğru kabul ettiğiniz şey, bir anlamda moda deyimle “algı”dır. Gerçeğin ne olduğuna dair algıladığınız şey.
Böyle bakınca Ekrem İmamoğlu olayında iki “hakikat”in birbiriyle savaşını izliyoruz.
Pek çok kişiye göre “hakikat” bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendisine karşı siyasi tehdit olarak gördüğü Ekrem İmamoğlu’ndan kurtulmak için bu adli operasyonları hızlandırma talimatı verdiği ve bugün İmamoğlu’nun bu talimatın sonunda nezarethanede olduğu.
Bir de rakip ‘hakikat’ var: Bunu dün ilk dile getiren Devlet Bahçeli oldu. Ona göre İmamoğlu’na yapılan “sıradan bir adli olay”dı, “bağımsız yargıya güvenmek lazım”dı. Sonra Adalet Bakanı da benzer bir şeyi söyledi, savcılık soruşturmasındaki iddiaların ciddiyetini hatırlatmayı da ihmal etmedi.
Medyaya bakınca dünden beri bu hakikatlerin arasında ciddi bir savaş başladığını görüyoruz.
Peki hangisine inanacağız bu hakikatlerin? Yani ortada yargı eliyle yürütülen bir siyaset mühendisliği mi var; yoksa ciddi suç iddiaları bulunduğu için savcılık gözaltı operasyonu yaptı, buna mı inanacağız?
Elimde bir anket veya bir araştırma sonucu yok ama tahminen söylüyorum: İmamoğlu’na yapılanın adli olmaktan çok siyasi olduğuna inananların sayısı sanırım tersine inananlardan epey daha fazla.
Bu sonuca iktidar kanadının savunmada durmayı tercih etmesinden varıyorum, savcılığın dosyası henüz kimseyi yeterince ikna etmiş gözükmüyor. Hele işin terör suçlaması boyutundan kimsenin söz etmemesi iyice dikkat çekici.
İktidarın propaganda makinelerine, aHaber ve CNN Türk’e, Hürriyet ve Sabah gazetelerine bakıyorum; onları da moralsiz gördüm. Savcılıktan ve polisten İmamoğlu operasyonunda “ele geçirilenler”le ilgili yağmur gibi sızıntı yağdığı halde bu yayın organlarını İmamoğlu’nu peşinen suçlu ilan etmekte mütereddit bulduğumu söylemeliyim; bu kez işin sadece söylemekle olmayıp karşı tarafı sahiden hakikatin bu versiyonuna ikna da etmek gerekeceğini anlamış durumdalar sanki.
Burada bir hatırlatma yapacağım: 12 yıl önce 17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları ortaya çıktığında Tayyip Erdoğan bir rakip hakikat anlatısını dile getirmeye başladı. Ona göre bu yapılan polis operasyonları bir “darbe girişimi”ydi, hedefi de onu iktidardan indirmek, çocuklarını gözaltına almaktı.
Bu iddia için gösterilen en büyük dayanak bir polis bilgisayarında bulunduğu söylenen bir taslak belgede Erdoğan’dan “dönemin başbakanı” diye söz edilmesiydi.
Ama önemli değil. Sonunda Tayyip Erdoğan’ın hakikat anlatısı daha çok insan tarafından benimsendi, Erdoğan iddiaların ortaya atılmasından üç ay sonra yapılan yerel seçimden bırakın zayıflamayı kuvvetlenerek çıktı.
Oysa o sırada FETÖ’cü polis ve yargı Türkiye’yi bu yapıldığı söylenen yolsuzluğun belge ve bilgilerine boğmuş, ses kayıtlarından başka belgelere kadar pek çok şey ortalığa serilmiş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu para sıfırlama kayıtlarından başka kayıtlara kadar pek çok şeyi mitinglerinde karşısındaki topluluklara dinletmişti. Ama çoğunluğu hakikatin bir hükümet darbesi değil yolsuzluk soruşturması olduğuna inandıramadı.
O dönemde bir yandan FETÖ tehlikesinin elle tutulur derecede gerçek olduğunu, ama öte yandan yolsuzluk iddialarının da öyle geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğunu yazdım. Vatandaşın bu iki durumu aynı anda görebileceğini düşünüyordum.
Fena halde yanıldım. Tayyip Erdoğan yolsuzluğun y’sini kabul etmedi, istifa ettiler diye bakanlarına kızdı, darbe girişimi öyküsünün dışında hiçbir şeyden söz etmedi ve sonunda vatandaşı ikna etti.
Ben de şunu öğrenmiş oldum: Vatandaş kendisine karmaşık sorular sorulmasından hoşlanmıyor, soru karmaşık ve nüanslı olsa bile o cevabını siyah-beyaz kesinliğinde veriyor, ara tonlara çok takılmıyor.
Bu tecrübenin bir benzerini bir kez daha yaşayacağız gibi duruyor.
İlk günden bazı gözlemleri söylemem lazım:
Birincisi, nezarethanede bir kenarda oturtulup bekletilen, böylece bir anlamda aşağılanan Ekrem İmamoğlu şu an Türkiye’nin en güçlü insanı konumunda. Hem mağdur, hem de geleceğin onda olduğunu artık herkes görüyor.
İkincisi, gerek CHP ve gerekse İmamoğlu o kadar uzun zamandan beri Tayyip Erdoğan’ın İmamoğlu’nu engellemek için yargı eliyle siyasi bir operasyon yaptığını söylüyor ki Tayyip Erdoğan’ı seven seçmenleri bile bu hakikate ikna etmiş durumda.
Üçüncüsü, CHP ve İmamoğlu bu ikna sürecinde çok da zorlukla karşılaşmıyorlar; çünkü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine ilişkin güçlü, en küçük konularla bile şahsen ilgilenen ve karar verici olan lider imajı onlara yardım ediyor. Yaşanan her şeyin Erdoğan’ın onayıyla yaşandığına herkes inanıyor. İşin fenası, Tayyip Erdoğan da “Bu olan biten benim dışımda, önceden haberim de onayım da yok” demiyor, diyemiyor. Derse imajının bozulacağını, memlekette ondan habersiz işler de yapıldığını kabul etmiş olacağını düşünüyor.
Dördüncüsü, gerek ortaya atılan yolsuzluk iddiaları gerekse terör iddiaları neredeyse sağırlaşmış ve körleşmiş bir kitleye sunuluyor. Bu sağırlaşma ve körleşmenin sebebi de Erdoğan iktidarı; onlar kendileriyle ilgili yolsuzluk iddialarını öyle konuşulamaz, konuşulsa bile ciddiye alınmaz hale getirdi ki bugün kendilerinin CHP’nin yolsuzluklarından söz etmesi de aynı sağırlık körlük duvarına çarpıyor. Düne kadar terörle mücadele için dünyayı yakanların bugün “kurucu önder” diye konuşmaları da İmamoğlu hakkındaki iddiaların inandırıcılığını azaltıyor.
Beşincisi, beğenin beğenmeyin İmamoğlu’nun artık yerel bir siyasetçi olmaktan ulusal düzeye çıkması, Cumhurbaşkanı adayı olarak kendini Tayyip Erdoğan’la aynı seviyeye taşımaya cesaret etmesi onun değişimin ve gençliğin sembolü olarak algılanmasına, buna karşılık Tayyip Erdoğan’ın tecrübe ve istikrarın sembolüne dönüşmesine neden oldu. Biri yeni, diğeri eski.
Altıncısı ve bence en önemlisi Tayyip Erdoğan’ın yaşadığı bir başka paradoksla ilgili. Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak, Türkiye’yi 23 yıldır yöneten isim olarak kaçınılmaz biçimde İmamoğlu’na tepeden bakıyor. Bu kaçınılmazlığın yanında Erdoğan defalarca İmamoğlu’nu küçümsediğini ve çok ciddiye almadığını da belirtti zaten. Şimdi İmamoğlu’nun bu adli soruşturmalarla engellenmek istendiğine dair izlenim bir çelişki yaratıyor. ‘Madem Erdoğan ciddiye almıyordu, bütün bunları neden yapıyor’ sorusuna neden oluyor; bu da aslında bir soru değil; pek çok kişinin gözünde Erdoğan’ın İmamoğlu’ndan çekindiğine dair önemli bir karineye dönüşmüş durumda.
Yedincisi, tamamen siyaset tarafından baktığımızda, adli soruşturmalar, hapis tehditleri ve aslında önümüzdeki hafta tanık olabileceğimiz olası tutuklama İmamoğlu’nu zayıflatmıyor, aksine sokaktaki insanların onun savunduğu hakikate daha fazla ikna olmasına neden oluyor; bu arada iktidar kanadının “Bizimle ne ilgisi var, bağımsız yargının yürüttüğü bir soruşturma, suçsuzsa zaten beraat eder” söylemini zekaya hakaret seviyesine indiriyor.
Türkiye, belki yarın belki yarından da yakın bu iki hakikat arasında seçim yapacak. Bence sonucu şimdiden belli bu seçimin.















görüşlerin hepsi isabetli ama bu analizi Edoğan'da yapıyor ve daha ileirisini yapıyordur seçime iki yıldan fazla zaman var ve seçmen iki yılda değil imamoğlu babasının bile adını unutur.
Yanıtla (2) (1)Dediğinizin tam tersi,
Yanıtla (1) (0)Gerçek bir algıdır,
hakikat ise algımızdan ötesinde mutlak bir gerçek varsa onu ifade eder.
İmamoğlu nun desteği 50 iken 70 e çıktı bence ….. Mansur bey aday olsun aynı 70 onun için de geçerli… bu kadar da olmaz diyebileceğimiz günlere geldik…
Yanıtla (2) (0)Yaşananlar ve yaşanacaklar İmamoğlunun 2028 seçimlerinde aday olamayacağı anlaşılıyor.Muhalefet yeni bir isimde uzlaşabilirse şansı olabilir.2033 seçimleri için kim öle kim kala...diyeceğim şudurki imamamoğlu üzerinden millete gaz vermeninde bir sınırı var.Her mağdur olan kahraman olsaydı dünya kahramandan geçilmezdi.Siyasi tarihimiz bu tür hikayelerle dolu.Gerçekçi olmak lazım.
Yanıtla (3) (36)Sen öyle san aziz kardeşim. Çok sevindiğin belli oluyor.
Yanıtla (4) (0)Olgun düşünülmüş gerçekçi bir tahlil. 2023 te İBŞB si önünde bir akşam mitingi vardı, Akşener’ inde olduğu toplantı.
Yanıtla (14) (1)Şehzadebaşı Camii’ nden taa Kıztaşına kadar yüzlerce polis onlarca araç vardı. Hatta vatandaşlara zorluk çıkarmak için demir engeller labirent yapılmıştı. Çok şaştım üzüldüm yazdım. Dedim ki; bu korku mu korkutma mı? Aslında korkma. İmamoğlu o zaman ilk raundu kazanmıştı, ben de bu israf ve işgüzarlığa ülkem adına üzülmüştüm. İnsanlar da seviyeli ve mantıklı protesto ediyordu….
Başlangıçtaki Hakikat tanımı hariç güzel buldum. Bazı tipler Hakikatı çarpıtmaya uğraşıyor diye hakikat değişmez.
Yanıtla (3) (0)Sayin yazar, son 23 yilda milletin önüne neler neler konuldu. Mesela ama montaj ama su ama bu... BU millet inandi mi, inandi. Yine deniyorlar iste, ya tutarsa? Yorumlari bir okuyun, hala iktidari savunanlari, sorgulamadan herseye inananlari görürsünüz.
Yanıtla (11) (0)Ergenekon, Balyoz, Akp ve Chp yolsuzluk dosyaları gibi davalarda gerçeklik payı ve kurunun yanında yaşın harcanma çabası birlikte var olabilir.Tek parti devrinden bugüne siyasi davalarda, askeri veya siyasi etki tamamen yok denilemiyor.
Yanıtla (3) (0)yazının son cümlesi ile umutlandım..
Yanıtla (5) (0)Ben dün akşam bir yalaka kanaldan , savcılığın suçlamalarını dikkatlice takip ettim , hemen hemen bütün suçlamalar adeta havada kalıyor, savcının iddiasından öteye gitmiyor, ciddi bir delil , dayanak göremedim , hep sanal isnatlar var , yani adeta öküzün altında buzağı arama gayreti var .
Yanıtla (20) (0)Bakalım bu hayhuyun sonucu ne olacak , nereye varacak .
imamoğlu ailesinin mal varlığınıa el konulmuş 1839 Tanzimay fermanında kaldırılan MÜSADERE usülü tekrar geri geldi yani 1839un gerisine düştük. bir urun kellesini deseydi tam olacaktı
Yanıtla (16) (0)Akılalmaz bahanelerle hapse atılanlar sadece İmamoğlu belediye başkanları ve CHP liler değil ki, RTE ye muhalefet eden, itiraz eden, yaptıklarından mağdur olan, şikayet eden,haksızlığa uğrayan, kendilerinden olmayan Herkes, işadamı, gazeteci, öğrenci, mulakat mağduru, çöpten sebze toplayanlar dahil her konuşan suçlu. Son olanlar, ülkemizde 10 yılda bir darbe geleneğinin devam ettiğidir. Sadece yapanlar değişti. Siyasetin bir şerefi vardı, artık her türlü pespayelik, suç, gasp normal oldu.
Yanıtla (23) (1)İki günden beri hem bu gazetede hem de diğerlerinde okuduğum en iyi tespit. Teşekkürler...
Yanıtla (16) (0)Sayın Yazar olayı olabildiğince özetlemişsiniz, elinize sağlık. İktidar artık kendi kendini vuruyor, muhalefetin bir şey yapmasına gerek yok. İktidar İMAMOĞLU'nu devirmeye çalıştıkça, millette İMAMOĞLU'nun arkasına geçip destekliyor. Gelecek seçimin soncu şimdiden belli...
Yanıtla (17) (2)Siyah ve beyaz olarak bakan, gerçeğin gri olabileceğini sorgulayamayan zekaları, Akp ve Chp gibi partiler amigo olarak kullanıyor; gerçeklik tortusu içeren davalar yok hükmüne dönüştürülüyor.Akp nin dünkü metodunu bugün Chp kullanıyor ama davaları ensalleri gibi düşürebilecek seviyede güç henüz ellerinde yok.Yeterli zekalar ise topyekün tiksinmeyle, kendilerini apolitik yada antipolitik olmak için zorlamaya başlıyorlar.
Yanıtla (2) (1)erdoğanın ekonomist olduğunu iddia ederek nass politikası ile halkı nasıl fakirleştirdiğini, imamoğlunun kent lokantaları sayesinde ön plana çıktığı gerçeğini yazmayı unutmuşsunuz. ekonomimiz düzgün olsaydı imamoğlunun gözaltı olayı türk halkının pek umurunda olmazdı. aslında iktidar örgütü icraatlarıyla kendine muhalefet ediyor ama farkında değiller.
Yanıtla (19) (2)İki günde ülkenin maddi zararını kim karşılayacak, tabiki biz.
Yanıtla (10) (0)AKP bu cesareti görmeyen, duymayan, anlamayan seçmeni den alıyor.Ako seçmeni sizden umudunuzu kestik. Bu rezillik size de hayır getirmez.
Yanıtla (13) (0)Her şey o kadar da kolay olmayabilir. Dün akşam saraçhane mitingini 2 veya 3 kanal verdi. Ülkede merkez medya AKP bülteni sunuyor. Sanıldığından daha fazla kararlı AKP. AKP'nin çeperinde savrulma olabilir belki ama , AKP ile iş tutan ve içeride kazanan tarafta olanlar bu işi kolay bırakamaz. Orada bir suç ortaklığı oluştu, onun için daha fazla risk alacaklar.
Yanıtla (21) (3)Durumu çok güzel açıkladınız İsmet bey. Radikal den beri okurum sizi. Tam bağımsız ve gerçekçi. Sizin gibi birde t24 de yazan eski Radikal den, M. Y. Yılmaz var, takdir ettiğim. Umarım herşey iyi olur, herkes için.
Yanıtla (14) (2)Tek kelime ile mükemmel tespitler.Artık akp ve reis için yolun sonu göründü ve hiç bir şansı yok.Olan çöken ekonomi ve yoksullaşan millete oldu.
Yanıtla (24) (1)