İktidarsever vatanseverlik

Vatanını en çok sevenler işini en iyi yapanlardır, diye Atatürk’ün söylemediği ama nedense Atatürk’e atfedilen güzel bir söz var ya hani… Bugünlerde onun tersi geçerli gibi görünüyor. Bugünlerde yanlış iş yapan kim varsa vatanını en çok o seviyormuş gibi görünüyor. Bütün yanlış işlerin bahanesi vatanımıza duyduğumuz sevgi ve bağlılık. Evet, yaptığımız şey yanlış ama ne yapıyorsak vatan için yapıyoruz.

Vatanseverlik iddiası bütün kilitleri açabilen bir maymuncuk. Hem başkalarını ikna etmek için hem de kendimizi kandırmak için.

Vatanseverlik aslında birleştirici bir duygu. Daha doğrusu vatan kavramı birleştirici bir fikir. Aidiyetini, bağlılığını ve sorumluluk hissini kendi evinden, kendi bölgenden, kendi aşiretinden, kendi cemaatinden çok çok daha geniş bir satha şamil kılıyorsun vatan dediğinde. Arapça kökenli vatan kelimesi Türkçeye çok erken girmiş ama geçmişteki anlamı bir insanın eviyle, köyüyle, en fazla doğup büyüdüğü bölgeyle sınırlı bir sahayı ifade ediyormuş. Bugünkü anlamını esas olarak Namık Kemal’den sonra kazanmış. Yani vatan dendiğinde bir milletin ortak coğrafyası anlaşılır olmuş. Vatanseverlik de ortak bir dili, kültürü ve daha da önemlisi ortak bir hukuku paylaştığın ve bir arada yaşadığın insanlarla seni birleştiren duygunun adı olmuş.

Peki, günümüzün “vatanseverliği” ne derecede birleştirici? Günümüzün tırnak içindeki vatanseverliği birleştirici değil, ayrıştırıcı. Türkiye’den bahsetmiyorum yalnızca. Popülizmin egemen olduğu hemen her yerde siyasetçiler milleti bölüyorlar ve milletin bir bölümü öbür bölümünü düşman olarak kabul ediyor.

***

Birkaç yıl önce yazmıştım: Alman siyaset bilimci Jan-Werner Müller popülizmin öncelikle çoğulculuk karşıtlığı boyutuyla tanımlanması gerektiğini savunuyor, üstelik Türkiye’den bir örnek üzerinden: “Popülistlere göre yalnızca ve yalnızca kendileri milletin temsilcisidirler. Mesela kendisini eleştirenlere ‘Millet biziz. Siz kimsiniz?’ diye seslenen Türkiye cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı düşünün. Erdoğan muhaliflerinin de kendisi gibi Türk olduğunu biliyor elbette. Milleti yalnızca kendisinin temsil ettiği iddiası ampirik değil ahlaki bir iddia.”

(Erdoğan aslında bu yaklaşımın daha ileri ve daha net örneğini Müller’in kitabının yayımlanmasından sonra yaptığı bir konuşmada verdi. “Türkiye ile AK Parti’nin kaderi adeta bütünleşmiştir; Türkiye’yi seven AK Parti’yi seviyor, Türkiye’den nefret eden bizden de nefret ediyor” dedi.)

Alman siyaset bilimci sözlerinin devamında ise şunu söylüyor: “İktidar yarışı sırasında popülistler siyasi rakiplerini ahlâksız ve yozlaşmış elitin unsurları olarak resmederler; iktidara geldikten sonra ise hiçbir muhalif hareketi meşru kabul etmezler. Popülist mantığa göre kendi partilerini desteklemeyenler milletin asli unsuru değildirler. Yani popülistler ‘Biz yüzde 99’uz’ demezler, ‘Biz yüzde 100’üz’ derler.” (Jan-Werner Müller, “What Is Populism?”, University of Pennsylvania Press, 2016)

***

Başlangıçta millet ile milletin haklarını ve egemenliğini gasp etmiş olan elitler arasında bir mücadele iddiasıyla yola çıkan popülist siyaset giderek toplumu “milletin gerçek evlatları ve diğerleri” şeklinde ikiye ayırmaya yönelik bir ideolojik çerçeveye ulaşır. Asıl tehlikeli boyutu da budur. Toplum kesimlerinin birbirlerini ortadan kaldırılması gereken düşman güçler olarak görmelerine yol açması.

Böylelikle özü ve kökeni itibarıyla birleştirici olması gereken vatan, millet gibi kavramları ayrıştırma, bölme ve düşmanlaştırma amacıyla kullanmış oluyoruz.

Oysa vatanını seven kişi “vatan-daş”ların ortaklıklarını farklılıklarının önüne geçirmeye uğraşır, milleti bölmeye uğraşmaz…

“Vatanını en çok sevenler” milletin bir kısmını iç düşman olarak görenler değildir. “Vatanını en çok sevenler” o vatanda huzur, barış, refah olsun diye çalışanlardır. “Vatanını en çok sevenler” hukuka en çok bağlı olanlardır.

Çünkü hukuk her şeyin başı… Devlet hukuk demektir. Hukuk yoksa devlet yoktur. Devlet yoksa vatan yoktur.

Peki, bir ülkede adaletsiz uygulamaları, hukukun çiğnenmesini, devlet gücünün kişisel siyasi çıkarlara alet edilmesini destekleyen insanların aynı zamanda vatansever olması mümkün mü?

İktidarseverlik ile vatanseverlik arasında tercih yapma zorunluluğu karşısında kalmak ahlaki bir sorun değil mi?

Futbol kulübü taraftarlığından farkı olmayan bir aidiyet duygusu motivasyonuyla toplumsal kutuplaşma düzeni içinde kendisine gösterilen yere geçip oturması ahlakın görüş alanından çıkartır mı kişiyi?

Elbette hiç kimse desteklediği tutum ve davranışları adaletsizlik olarak tarif etmez ama başınızı kuma gömdüğünüz için göremediğiniz gerçek yine gerçektir. İnsanın kendi kendini kandırması bir maruz kalma durumu değil, bilinçli bir tercihin neticesidir.

YORUMLAR (185)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
185 Yorum