‘Küresel köy’ü televizyon değil ‘meme’ yaratıyor

Kanadalı iletişim kuramcısı Marshall McLuhan, pek çok bakımdan öncü ve önemli bir isimdi. 1960’lı yıllarda yayınladığı iki kitap, içinde yaşadığımız dünyayı anlamamıza yardımcı oldu.

Bu kitaplardan birincisi, ‘Medium is the Message’dı. Adından da anlaşılacağı gibi, medyanın (eskiden mecra denirdi ve bana hala daha doğru gelir böyle demek) bizatihi kendisinin mesaj olduğunu söylüyordu. İkinci kitap ise bu medyalar (o zaman için televizyonu kastediyor) sayesinde bütün dünyanın minik bir köye dönüşeceğini söyleyen ‘War and Peace in the Global Village’dı.

McLuhan 1980’de aramızdan ayrıldı. Onun gibi öncü insanlardan biri olan zoolog Richard Dawkins hala aramızda. Dawkins’in dev eseri ‘Selfish Gene’ (Gen Bencildir) 1976’da yayımlandı. Dawkins, bu kitabında evrim teorisinin nasıl işlediğini ayrıntılarıyla anlatır. Dawkins, sadece genetik anlamda evrimden söz etmez kitabında, bir yerinde insan düşüncesinin, dilin ve kültürün evrimleşmesini anlatırken ortaya yeni bir kavram atar: Meme. (‘Miim’ diye okunuyor.)

Dünyadaki bütün canlı organizmaların temelde bir hedefi vardır: Hayatta kalmak ve kendi türünün hayatta kalmaya devam etmesini sağlamak. Bu anlamda ‘Gen, bencildir’ ve durmaksızın kendi kopyalarını yaratıp çoğalmaya çalışır.

Ve biliyorsunuz, evrimin genel ilkesi ‘Güçlü olanın hayatta kalması’dır. Doğa, milyarlarca yıldır kim bilir neleri deniyor, bugün dahil.

Bu mekanizmayı vakti zamanında Charles Darwin müthiş bir içgörüyle saptamıştı. Canlılar böyle gelişiyordu.

Biz insanlar açısından sadece genetik evrimleşme söz konusu değil; bir de kültürel olarak evrimleşiyoruz aslında. Bunun mekanizması hakkında fikir ileri süren çok sayıda düşünürü oldu insanlığın ama 1976’da Richard Dawkins’in müthiş gözlemi ve benzetmesi sayesinde artık bu mekanizmayı çok daha iyi biliyoruz. İşte ‘meme’ kavramı tam da bu mekanizmayı anlatan güzel bir benzetme.

Nedir ‘meme’?

Basitçe fikirler, düşünceler aslında.

Bunlar da, aynen virüsler gibi, hızla yayılan, hızla kendi kendini tekrar ederek çoğalan ve çoğalırken de evrimleşebilen şeyler.

Birisi dünyanın bir yerinde tekerleği icat ettiğinde, bu fikir o zamanın ‘mecra’ şartlarında hızla yaygınlaşabildi ve bugüne kadar hayatta kalabildi. Öykülerimiz, masallarımız, yemeklerimiz, gündelik aletlerimiz, konuştuğumuz diller, kullandığımız kavramlar, her şey bu kültürel evrimleşme içinde ‘meme’ler sayesinde hem aynı kuşak içinde hem de bir kuşaktan diğerine taşındı durdu.

Hepsi iyi fikirler değildi bunların; içlerinde bir hayli kötü kalpli olan fikirler de vardı. Ama baksanıza, ‘iyi kalp’ ve ‘kötü kalp’ benzetmesi bile bir ‘meme’ aslında ve dünyanın dört bir yanında bütün insanlar aynı ‘meme’i kullanmaya devam ediyor.

Bazı fikirler (veya ‘meme’ler ama bir ‘meme’ illa fikir olmak zorunda değil) çok kısa sürede bütün insanlık tarafından benimsendi, bazıları ise ya yerel olarak kaldı ya da kayboldu gitti.

Tekerleği söyledim, aynı şekilde tarım devrimi ve bazı hayvanların evcilleştirilmesi mesela insanlık tarihi açısından bakınca ‘bir anda’ denebilecek bir süre olan birkaç bin yılda dünyanın dört bir yanına yayıldı.

Sadece icatlar diye anlamayın, her şey birer ‘meme’ olabiliyor. Örneğin bir Hint masal kitabı olan ‘Panchatantra’ önce İran’a, oradan Arapçaya, derken Batı dillerine geçti. Dünyanın dört bir yanında çocuklar aynı masalları duyuyor.

Bizim ‘Sarı Gelin’ türküsünü düşünün. Bir ara biz ‘Bu türkü Türk mü Ermeni mi’ tartışması yaparken ortaya çıktı ki aynı türkü meğer Orta Asya’dan Batı Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada ondan fazla dilde söyleniyor. Sarı Gelin tam bir ‘meme.’

Sanayi devriminin ilk büyük ürünü tekstildi. Sanayi devrimi öncesi dünyanın dört bir yanında her insan topluluğu kendilerine özgü kıyafetler ve renklerle giyiniyordu. Bugün aradan 200 yıl geçtikten sonra baktığınızda hepimiz aynı şeyleri giyiyoruz. Tişört de aslında bir ‘meme.’

‘Meme’ler hayatımızda çok önemli bir yere sahipler ama son 30-40 yılda ‘meme’ denen şey çok ciddi bir değişim geçirdi. Bu değişim internet sayesinde oldu. Artık ‘İnternet meme’i diye bir kategori var.

İnternette her gün onlarca kez karşımıza çıkan ‘meme’lerin bir sürü formatı var. Politik olanı var, salt mizah olanı var, depresyonla ilgili olanı var, varoğlu var.

İlgilisine şu yazıyı çok tavsiye ederim, ben de oradan öğrendim, ‘meme’leri araştıran ciddi akademik enstitüler var artık.

Bu bir süreç. Aynen genetik evrim gibi durdurulamaz, yönü değiştirilemez bir süreç. ‘Meme’ler hepimizin hayatında genlerimiz kadar önemli bir role sahip ve gerçekten de dünyayı bir ‘küresel köy’e çeviriyor; hepimizi birbirimize benzer hale getiriyor.

Şimdiden bakın, hangi ulusal veya kültürel sınırlar içinde olurlarsa olsunlar, insanları birleştiren ve neredeyse aynılaştıran şeylerin sayısı, onları ayıran şeylerden çok daha fazla.

YORUMLAR (17)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
17 Yorum