Virüs mutasyonları ve aşı
Bir ara şöyle hüsnüniyetli bir öngörü vardı: Virüs mutasyon geçirip zararsız hâle gelecek.
Virüs kendi kopyasını yaparak çoğalırken bazı kopyalar hatalı çıkar. Buna mutasyon deriz. Hatalı kopya, orijinale göre virüse bir üstünlük sağlıyorsa, “mutant” dediğimiz bu yenisi, eski virüsten daha çabuk üreyecektir. Yok, sağlamıyor, daha az ürüyorsa, eski virüs, hâkimiyetini devam ettirecektir. Bu da tabiî seçim ve evrimdir. Bu kadar basit. O halde sorulacak soru, zararsız virüs, avantajlı virüs müdür? Bir bakalım. Virüs nasıl zarar veriyor? Solunum yollarına, akciğere, hatta kalbe, beyne tutunuyor ve o dokulardan yeni virüsler imal ediyor. Yani insanı yiyerek besleniyor. Zararsız virüs, üremeyen virüstür. Demek ki çoğalamaz. Demek ki yok olma yolunda bir mutasyondur.
İşte evrimi öğretmezseniz insanlar virüs mutasyon geçirip yok olacak gibi saçmalıklara inanır.
BİZDE İNGİLİZ VİRÜSÜ VAR MI?
Daha öldürücü olmak virüse üstünlük sağlar mı? İlk cevap hayır gibi geliyor. Çünkü daha önceki SARS ve MERS gibi virüsler daha öldürücü olduklarından salgın hâline gelmedi. Virüs bulaştığı insanların çoğunu birkaç gün içinde öldürürse, onların başkalarına bulaştırması da engellenir. Biri virüsü kaptı, iki gün sonra da öldü. Eh virüsün bulaşmak için ancak iki günü var. Keskin sirke kabına zarar. Halbuki bizim SARS-CoV-2 gibi erken öldürmeyen mutant, belirtiler ortaya çıkmadan günlerce bulaşıyor, pek az taşıyıcısını öldürüyor ve öldürdüklerini de haftalar sonra öldürüyor. Bunlardan hangisi çoğalır dersiniz? Tabiî ki geç öldüren. Az öldüren değil, ne yazık ki…
Korona virüsünün şimdilik İngiltere’de, Güney Afrika’da ve Brezilya’da hızla yayılan mutantları var. Hızla yayıldıklarına göre demek ki başarılı nesiller. Avrupa’da ve bizde en sık görüneni B117 denilen İngiliz virüsü. Ben bilmiyordum, Tomas Pueyo’nun Varyantlara Karşı Aşılar- Kaplumbağa ve Tavşan başlıklı yeni makalesinden öğrendim. (https://bit.ly/3tIcoId) Türkiye B117’de başı çeken altıncı ülkeymiş. 5 Şubat itibariyle bizdeki bulaşmaların yüzde altmışı B117!
B117 önceki dalgadan hem daha bulaşıcı, hem de daha öldürücü. 2020 başındaki dalgada, hiç tedbir alınmayan bir ortamda bir kişi ortalama 2,7 kişiye bulaştırıyordu. Bu 2,7 rakamına R0 (R-sıfır) deniyor. B117’li bir insan ortalama 4,3 kişiye bulaştırıyor. Bu ne demek? Şu demek: Onuncu bulaşmada eski virüs yaklaşık 20.000 kişiye ulaşırken, İngiliz tipi 2.000.000 kişiye ulaşabiliyor. Bu yüzden dünyada ve bizde yeni tepe noktaları eskinin birkaç misli üstünde. Önlemler de o ölçüde sertleşmek ve uzun sürmek zorunda.
AŞI SALGINI DURDURUYOR MU?
Hem daha bulaşıcı, hem daha öldürücü dedim. Yukarıda açıkladığım gibi bu, belirtilerin de ölümün de bulaşmadan günler sonra gelmesinden kaynaklanıyor. Bu gecikme sırasında bulaşma devam ediyor. Hasta hastaneye yattıktan sonra, son günlerinde belki daha az bulaştırıyor ama yayılma çoktan eski virüsün yayılma sayılarını aşmış oluyor.
Bilim adamları, sürü bağışıklığı için eskiden hesapladıkları %60’ı şimdi 70- 80’e çektiler. Eski virüste, nüfusun yüzde altmışı hastalığı geçirdiği veya aşı olduğu için artık virüsü yaymadığından salgın zayıflayıp yok olacaktı. Öngörü buydu. B117’de salgının bir ülkede durması için her yüz kişiden 70 veya 80’inin ya hastalığı geçirerek yahut aşılanarak bağışıklık kazanması gerekiyor. Bu hedefi ilk tutturacak ülke İsrail. Nüfusunun yüzde 60’ını aşılamış ve bulaşma eğrisinde ciddî bir düşme var. %70-80’de salgını bitirecek. B117’nin en İngiltere’den sonra en yaygın olduğu ülke de İsrail. Bulaşmaların %80’i İngiliz virüsü.
İsrail’den sonra, 5 Şubat itibarıyla en çok aşılanan ülke, nüfusun %20’siyle İngiltere, %10 ile ABD. Biz ve Avrupa o tarihte henüz %5’in altındayız.
AŞILAR NE KADAR KORUYOR?
Aşılar koruyor mu? Buraya kadar hep Pueyo’dan aldım. Yine onun bir grafiği, Batı ülkelerinin milyarlarca dozluk bağlantı yaptığı beş aşının ağır hastalığı önleme başarısı %100’e yaklaşıyor. Daha hafif belirtileri önleme başarısı dördünde %80-90 aralığında. Birinde bu oran 60’a kadar düşüyor. Batı’nın kullandığı aşılar arasında bizim Çin aşımız yok. Çin aşısının açıklanan ilk dozda hafif belirtiyi önleme oranı %50’nin az üstündeydi. İkinci dozda ve ağır hastalığı önlemede oranların yükseleceğini ümit ediyoruz. Fakat Çin aşısının rakamları hâlâ uluslararası yayınlara girmedi.
Nihayet son iki soru: Aşılar mutasyonla yarışabilecek mi. Bunun cevabı evet gibi görünüyor. Ülkenin %80’i B117 olduğu halde İsrail’deki vaka düşüşü, buna işaret ediyor. Bilim adamları aşıların doğasıyla oynamanın yıllar sonra gerekeceğini, bunun da aşıyı yapmaktan daha kolay ve çabuk olacağını söylüyor.
Aşı öldürüyor mu? Bunun cevabı hayır. Basında, Norveç’te huzur evlerindeki 23 yaşlı insanın aşıyı izleyen günlerde hayatını kaybettiği haberi vardı. Sonra sayı 33’e çıktı. Meğer Norveç’te her hafta hayatını kaybeden yaşlı sayısı 400 civarındaymış. Aşının toplam yaşlı ölümlerine ek bir etkisi görülmemiş. Bu ikinci haber birincisi kadar tıklattırmadığından, basında aynı genişlikte yer alamadı.
Sonuç: Aşılanma oranlarımızı hızla yükseltmeliyiz. Kalabalık salon toplantılarına izin vermemeliyiz. İktidar partisidir diye korona virüsünün Ak Parti kongrelerine saygı göstereceğini hiç sanmam. Kongre yapılan illerin kongreden sonraki haftada bulaşma sayılarına bakmamız mümkün mü acaba? Sayın devlet büyüklerimizin de fotoğraflarda, televizyonlarda, kalabalıkların içinde maskesiz boy göstermeleri hiç iyi örnek olmuyor. Acaba birileri cesaret edip bu noktayı hatırlatabilir mi? Maskesizlik efelik değildir, cesaret işareti hiç değildir.