Teröristin zikri ve fikri
Biz teröristle, terörist olduğu için mi mücadele ediyoruz? Mesela PKK, “Hadi bıraktım terörü, artık yapmayacağım.” dese, can ciğer kuzu sarması mı olacağız? Veya FETÖ, “Hadi bir daha darbe falan yok, gelin kardeş olalım.” derse “Hoş geldin, safalar getirdin, zaten menzilimiz birdi, geç şöyle otur, ne istersen verelim mi?” diyeceğiz?
Terör ve terörist diye öyle kullanışlı kavramlar bulduk ki, artık fikirlerle, değerlerle falan uğraşmamıza gerek kalmadı. Zaten fikirdi, değerdi, felsefeydi, dünya görüşüydü; bunlar zor işler. Okumak gerekiyor, düşünmek gerekiyor. Türkiye’deki ve dünyadaki bütün fikirler ikiye ayırmak ne kolay: Terörist olanlar, terörist olmayanlar. Kimin hangisi olduğuna da iktidarımız karar verir.
MUHALİF DEMEK TERÖRİST DEMEK
Bakınız bütün muhalefet terörist oldu; terörist olmadıysa terörle işbirliği yapar oldu. Bütün muhalefet öyle ise peki terörist olmayan kim? Tabiî ki muhalif olmayan.
O halde terör ve terörist tarifini daha da basitleştirebiliriz: İktidarımıza muhalefet eden teröristtir. Etmeyen değildir. Bakın, çözüm süreci başlattık. PKK, terörist olmaktan çıktı. Sonra söz dinlemeyip hendekler, tüneller falan kazdılar. Söz dinlemediler ya; tekrar terörist oldular. Bakınız FETÖ: Bütün kurumlara, soruları çalarak giriyor, kendinden olmayanları mobbingle, tehditle, şiddet kullanarak dışarı itiyordu.
Düzmece mahkemelerle orduyu; aydını eziyor, kurumları çökertiyordu. Harp okullarından adalet kurumlarına, oradan üniversitelere, her yere cebren ve hile ile giriyordu. İtiraz ettik mi? Hayır. Hatta ne istedilerse verdik; açtıkları davaların savcısı olduk. O zaman terörist değillerdi. Ne zaman terörist oldular? Sorulur mu? Onların terörizminin miladı 17-25 Aralık’tır. İktidarımıza muhalefet ettikleri anda terörist oldular. Ama artık çok geçti. İhanet darbeye teşebbüs edecek cesareti kendinde bulabildi ve felaketi ancak yüzlerce şehit vererek önleyebildik.
Malumu neden ilam ediyorum? Şu derdimi anlatabilmek için: Terörle, teröristle mücadele ediyoruz. İyi de ediyoruz. Fakat o terörist dediğimiz bölücünün, terörist dediğimiz sinsi darbeci FETÖ’cünün fikriyle, felsefesiyle, dünya görüşüyle bir problemimiz yok. Sanki dünya ikiye ayrılmış: İktidarımıza muhalefet edenler ve etmeyenler. Muhalifler teröre başvursalar da başvurmasalar da teröristtir. İktidarımıza muhalif olmayanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini yıkmaya ant içmiş, Türklüğün amansız düşmanı da olsa onlarla bir sıkıntımız yoktur. İstedikleri gibi örgütlenebilir, propagandalarını yürütebilirler.
CUMHURİYETİN DEĞERLERİ Mİ VAR?
Diyeceksiniz ki, yürütebilirler tabiî, fikir hürriyeti var, demokrasi var. Yürütürler de Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucu değerleri, taşıyıcı fikir sütunları vardır. Devletin görevi bu değerleri nesillere aktarmak, halkını bu değerler etrafında birleştirmeye çalışmaktır. Cumhuriyet değerlerini anlatsın, kimliğini ortaya koysun, ondan sonra isteyen istediği gibi aksini söylesin. Eğer cumhuriyetin dünya görüşü gerçeği kucaklıyorsa onların pek şansı olmaz. Terör de terörist de kendine hayat alanı bulamaz.
Yazılarıma gelen yorumlar bazen ufkumu aydınlatıyor! Klişelerle donanmış birkaç yorumcum var. Mesela biri şimdi, “Devletin değerleri, devletin dünya görüşü olmaz.” diyecek. Ve bunu, evrensel bir gerçekmiş gibi söyleyecek.
Bu fikre nereden geldi? Dünyadaki 195 devleti tek tek inceleyip, kurucu değerleri var mı, yok mu diye tahkik edip, sonunda “Hmmmm. Yokmuş.” veya “12’sinde var ama yüz bilmem kaçında yok.” gibi bir bulguya mı ulaştı. Amaan canım, âlim mi olacağız. Devletin fikri yok dediysem yoktur, vesselam! (Aslında falan abim böyle dedi, o da bizzat şeyhimizden duymuş.)
DEVLET FİKİRLE MÜCADELE EDER Mİ?
Bakın ben de Atatürk’ten ne duydum:
“Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken, onlara, bilhassa mevcudiyetiyle, hakkıyle, birliğiyle taarruz eden bilumum yabancı anasırla mücadele lüzumu ve efkârı milliyeyi kemali istiğrakle her mukabil fikre şiddetle ve fedâkârane müdafaa zarureti telkin edilmelidir. Yeni neslin bütün kuvayı ruhiyesine bu evsaf ve kaabiliyetin zerki mühimdir. Daimî ve müdhiş bir cidal şeklinde tebarüz eden hayatı akvamın felsefesi, müstakil ve mesut kalmak isteyen her millet için bu evsafı kemali şiddetle taleb etmektedir.” (https://bit.ly/43lSGDe )
Millî fikirleri şiddetle ve fedakârca savunma mecburiyeti!
Bu, bir ülkeyi işgalden kurtarıp devleti yeniden kuran adamın görüşü. Bağlantıya gidip tamamını okumanızı salık veririm. Tehdidin kendisi kadar felsefesiyle de savaşmak gerektiği konusunda da aynı konuşmada şöyle diyor: Atatürk:
“Silâhıyla olduğu gibi beyniyle de mücadele etmek zorunda olan milletimizin, birincisinde gösterdiği gücü ikincisinde de göstereceğine asla şüphem yoktur.”
O gücü gösterdik mi?