Sıkıntı krallarda değil, kralcılıkta
Geçen Salı, patronum ve dostum İbrahim Kiras, köşesinde, tarihi sadece büyük adamların değil, onların yanındaki ekiplerin, eyleme katılanların, velhasıl tek adamın değil birçok insanın birden yarattığını yazdı. Bunu yazarken de Berthold Brecht’i kendine şahit tuttu. Brecht ve Kiras’ın tezi yazının başlığında özetlenmişti: “Kitaplar yalnız kralların adını yazar”. (https://bit.ly/3c0JONY )
Doğru söze ne denir? Ancak bu tespitlerden sonra gelen adım başka bir soru doğuruyor: O büyük adam olmasaydı, o kral olmasaydı da tarih öyle mi gelişirdi? Bunun cevabını vermek kolay değil. Tarihte öyle dönemeçler vardır ki, bir daha o noktaya gelemezsiniz. Hani, “Aynı suda iki defa yıkanılmaz” ya. Uç bir örnek vereyim. Yüz milyonlarca yıl dünyanın hâkimi olan dinozorların yok oluşunu, bir meteorun dünyaya çarpmasına bağlayan bir teori var. Eğer bu doğruysa, kitapların yalnız bu meteoru yazması yanlış değildir.
KAHRAMANLAR, KÖTÜ YÖNETİMLERDEN ÇIKAR
Ben kimyacı - fizikçi kafamla bir benzetme yapayım. Bakalım derdimi anlatmaya yararı olacak mı; yoksa daha da mı karıştıracağım… Karmaşık olaylar çok sebeplidir. Bunun matematikteki karşılığı çok bilinmeyenli denklem takımlarıdır. Çok bilinmeyenli denklem takımları da çözülür çözülmesine. Gençliğim onları çözerek geçti. Fakat o çok sayıda denklemin bazı özellikleri vardır. Bazıları kararlıdır, sağlamdır. Bilinmeyenlerdeki küçük değişiklikler sonuca pek az etki yapar. Bazıları da tersine bıçak sırtında gibidir. Küçük bir değişiklik sonuçları altüst eder. Kırılgan ekonomiler gibidir onlar… Kum zemin üstüne yapılan apartmanlar gibidir. Kırılganlığın ve onun tersi kararlılığın araştırılmasının da bir tekniği var: Duyarlılık analizi derler.
Tarihin belli bir dönemecinde bir ülke düşünün. Onun nereye gideceğini de birçok değişken belirler. İşte kral veya bir kahraman bu değişkenlerden biridir. Sonuca ne kadar etki yapar o kral, kahraman, komutan, yazar; her ne ise… Bu sorunun cevabı, tıpkı denklem takımları gibi sistemin duyarlılığına bağlıdır. Ekonomisi sağlam, kim olduğunu bilen, eğitimli, güçlü ve düşmanı az bir toplumsanız kralınız kim olursa olsun nereye gideceğiniz bellidir. Fakat kötü yönetilen, kimliği hakkında bile kafası karışık, ekonomisi bıçak sırtında ve düşmanı çok bir toplumsanız, bir kral veya bir komutan geleceğinizi 180 derece değiştirebilir. Hatta o büyük etkiye sebep olanın kral falan olması da gerekmeyebilir. Kahramanlar, kötü yönetilen toplumlardan çıkar.
BİR MIH BİR AT, BİR KAHRAMAN BİR ÜLKE KURTARIR
Gerçi destandır ama İsviçre’nin kuruluşu ve kurtuluşu Wilhelm Tell’e bağlanır. Önce bir Nusret Mayın Gemisi, sonra da bir Anafartalar Kahramanı, koskoca bir muharebenin, o muharebe bir dünya harbinin gidişini değiştirir, Rusya’da komünist ihtilale yol açar, o ihtilal de yirminci asrın tarihini belirler. Böyle hassas sistemler için bir hikâye ve bir isim vardır: Kelebek etkisi. Hani Amazon ormanlarında bir kelebeğin kanat çırpışı, Amerika’yı altüst eden bir kasırgaya sebep olabilir diye… (Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, meteoroloji tahminleri öyle çok bilinmeyenli dev denklem takımlarıyla yapılır ve onları çözmek için güçlü bilgisayarlar kullanılır.) Bizim de aynı etkiyi anlatan bir özdeyişimiz var: Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir yiğit kurtarır, bir yiğit bir savaş kurtarır, bir savaş bir ülke kurtarır…
Sonuçları değiştiren krallara, komutanlara, devrimcilere, fikir adamlarına, sanatçılara, her birine tek tek hak ettikleri krediyi verelim. Onları sevelim, gelecek nesillere de öğretelim ve sevdirelim. Burada bir sıkıntı yok. Zaten millet böyle doğar, medeniyet böyle yükselir.
BİLİMDE İZM YOK
Sıkıntı, o güzel insanlardan birer “izm” çıkarmakta başlıyor. Bu insana cazip gelen bir yanlış. Öyle ya, düşünmek zor iş. Araştırmak, düşünmekten de zor. O hâlde, kafa yormaya öyle bir alternatif bulalım ki ne düşünmemiz ne de araştırmamız gereksin. Nasıl olacak bu? Hatasız bir insan bulup ona tabi olacağız. Şaka gibi geliyor, ama bu zihniyeti dibine kadar kabullenenler var. Yalnız kendi hayatlarını bir kişiye bağlasalar neyse. Ülkeyi ve hepimizi de bağlamak isterler. Bütün izmler, bütün “ideologya”lar böyledir.
Fizik, toplum bilimleri kadar karışık değil. Orada neyin doğru neyin yanlış olduğu daha açık görülüyor. Kitaplar Einstein’dan bahsedecektir mutlaka. Ama yalnız Einstein’dan değil. Bakın, bu dev dâhi, Brown hareketlerinin sebebini buldu. Sonra fotoelektrik etkinin izahıyla kuantum teorisini başlattı. Bugünkü fiziğin yarısı sayabileceğiniz özel ve genel izafiyet teorilerini keşfetti. Fakat kuantum teorisine itiraz etti, “Tanrı zar atmaz.” dedi ve dediğini birkaç arkadaşıyla birlikte yayımladı. Sonra? Sonra haksız çıktı. Einstein büyük bir bilim adamıdır. Hatta gelmiş geçmiş en büyük birkaç bilim adamından biridir. Rahatlıkla ilk beştedir. Bütün fizikçiler onu sayar, sever. Saymanın ve sevmenin ötesinde mutlaka, ama mutlaka onun teorilerini okur, öğrenir. Ama bilimde Einsteincılık, Einsteinizm yoktur.