Otoritenin gerçeği gerçeğin otoritesi
Geçen gün can sıkıcı bir tablo elden ele dolaştı. Çeşitli ülkelerdeki COVID-19 ölümlerini veriyordu. Johns Hopkins Üniversitesi kaynaklıydı. Bazı ülkeler, “Karşılaştırmada kullanılabilir- güvenilir” diye işaretlenmiş. Çin ve Türkiye’nin rakamları verilmemiş ve şu not düşülmüş: “Bu ülkelerin verileri güvenilir değil”. Aynı kaynaktan bir başka tabloda da sadece verilerine güvenilmeyen ülkeler, “Çürük elmalar” diye sayılmış: Vietnam, Hindistan, Venezuela, Mısır, Suriye, Yemen, Türkiye ve Çin.
Bunu hak ediyor muyuz? Bence hayır. Rakamlarımız COVID-19 ölümlerinin tamamını yansıtmıyor. Hele başlangıçta, henüz sayılar küçükken, test-raporlama zinciri henüz kurulmamışken epey kaçak oldu. Fakat kasten gizleme yapıldığına inanmak istemiyorum. Mayıs başında burada yayımlanan, “Bildirilmeyen COVID-19 ölümleri” yazımda bunu incelemiştim. Mevsimlik ölüm istatistikleri, birçok Batı Avrupa ülkesinde ve ABD’de rapor edilen ölümlerle gerçek arasında %100’e varan sapma olduğunu gösteriyordu.
HANKE’NİN DERDİ NE?
İki tabloda da Prof. Steve Hanke’nin imzası var. Kim bu Prof. Hanke? Johns Hopkins Üniversitesi’nin uygulamalı iktisat hocası. Cato Enstitüsü’nde Kıdemli Üye ve Sıkıntıdaki Para Birimleri Projesi Yöneticisi; nihayet, Johns Hopkins Uygulamalı Ekonomi, Global Sağlık ve İş Girişimleri Enstitüsü Eşbaşkanı. Dünyanın 14 ülkesinde devlete danışmanlık yapmış. Bizim İstanbul Kültür Üniversitesi, Hanke’ye 2012 yılında Fahrî Doktora unvanı vermiş.
Prof. Hanke’nin bizimle derdi ne? Bu işin bir geçmişi var. Hanke’nin üzerinde çalıştığı ve doğruluğunu birkaç ülkede denediği bir ölçütü var. Yüksek enflasyonlu dönemlerde ülke parasının rezerv paraya (dolara) göre değeri, enflasyonu yakından izliyormuş. Çalışmasını, Charles Bushnell’le birlikte World Economics dergisi’nin 2017 Sonbahar sayısında yayımlamış. Hanke, 2019 yılında Türkiye’de enflasyon %49 demiş. TÜİK’in verdiği rakam %12!
TÜİK’in enflasyon verilerine inanan kaç kişi kaldı bilmiyorum. Bu inanç sarsılmasında kurum yönetiminin defalarca değiştirilmesinin üstüne yetkililerin bazı beyanlarının da katkısı olmuştur sanıyorum. “Büyüme rakamlarını değiştirmek için bir sebep görmüyorum”, gibi…
Hissedilen pahalılıkla TÜİK’i açıkladığı bir birini tutmuyor. İnsanlar, “TÜİK’in alış-veriş yaptığı süpermarket hangisi acaba” diye şakalaşmaya başladı. Tahminim, Hanke, bizim yalan söylediğimiz kanaatine ölüm rakamlarımızdan ulaşmadı. Ekonomi hakkındaki beyanlarımıza bakarak vardı. Ve muhtemelen, ekonomide bu kadar atıyorlarsa, sağlıkta da doğru söylemez bunlar diye düşündü.
Fakat sağlıkta bu değerlendirmeye müstahak değiliz ve muhatap da olmamalıydık.
SOVYETLER ABD’Yİ NE ZAMAN GEÇECEK?
Altmışlı, yetmişli yıllarda Samuelson’un Ekonomi’si temel ders kitabıydı. Benim hocalık yaptığım ODTÜ’de de bu kitap okutulurdu. Alıp okudum tabi. Samuelson’un meşhur bir grafiği vardı ve orada mevcut eğilim sürdüğü takdirde Sovyetler’in ABD’yi seksenli yıllarda geçeceği gösteriliyordu. Seksenli yıllar geldi. Sovyetler, ABD’yi geçmedi. Samuelson’un yeni baskısı çıktı. Grafik kaldırılmamış, biraz değiştirilmişti. Sovyetler, ABD’yi doksanlı yıllarda geçecekti.
Doksanlı yıllarda Sovyetler çöktü ve çöküş sebepleri arasında başı ekonomi çekti. Geriye dönülüp otopsi yapıldığında, Samuelson’un o kadar da kabahatli olmadığı, Sovyet istatistiklerinin tamamen uydurma olduğu anlaşıldı. Yalanın ortaya çıkma gibi bir huyu var. On yıllar sonra bile...
MAKAM GERÇEĞİ TASHİH EDER
Nasıl beceriliyor? Geçen asırdan kalma bir hatıramı nakledeyim. Hayatımda yapmadığım iş kalmadı. Bir ara arkadaşlarımla birlikte hayvan yemi ham maddesi ticareti yapıyorduk. İstatistikler ve yalan hikâyem bu yem ham maddesi dönemindendir. Soya fasulyesi, balık unu gibi değerli maddelerin üretim miktarlarını yakından izlerdik. Arz-talep dengesi, fiyatlar bu verilere göre teşekkül edecekti. Neyi ithale neyi ihraca hazırlanmamızın doğru olacağını da yerli rekolteye göre kestirirdik. Türkiye’de bir elin parmaklarından az sayıdaki soya işletmesinden aldığımız rakamlarla Toprak Mahsulleri Ofisi’nin verdikleri tutmuyordu. TMO’daki bir arkadaşımıza telefon açıp sorduk. Cevabı şöyleydi: “Biz verileri toplayıp makama arz ederiz. Makam gerekli tashihi yapar. Birim açıkladığımız rakamlar düzeltilmiş rakamlardır.” Ne demek yani diye sormadık. Teşekkür edip telefonu kapattık. Bu soruyu sormak siyaseten de doğru değildi, duygusal zekâya da aykırıydı.
Aradan on yıllar geçti. Şimdi uydu fotoğrafları ile her ürününün gerçek rekoltesi daha tarladayken belirleniyor. Ekonomik veriler de soya fasulyesinden farksız. Bugünkü şartlar o zaman olsaydı, Samuelson yanılmazdı.
2020 yılında verileri makama arz edip, makamın tashihinden sonra yayımlamak hiç akıl kârı değil. Duydunuz mu sevgili makamat?
Gerçeğin otoritesi sonunda otoritenin gerçeğini yeniyor.