Önce makam sonra gerçek

Size başımdan geçen eski bir hikâyeyi anlatacağım. Neden mi? Galiba günümüzde olanlarla, ruh düzleminde ilgisi var. Var mı, yok mu, siz karar verirsiniz.

Bir ara arkadaşlarımla birlikte yem sanayiinin girdileriyle uğraşıyordum. Balık unu, küspe… Beslenen hayvanların protein ihtiyaçları için stratejik maddeler. Bir başka stratejik madde de soya fasulyesi ve onun küspesiydi. Küspesi? Soya fasulyesi bitkisel yağ üreticilerinin gözdelerindendir. Ve birçok yağlı tohum gibi, yağı alındıktan sonra geriye kalan küspe, hayvan yemlerinin kıymetli bileşenlerindendir.

SOYA FASULYESİ DEĞİL MAKAM ÖNDE GELİR

Piyasanın nereye gittiğini/ gideceğini kestirebilmek için ne kadar soya ekildiğini, sonra da hasadın miktarını bilmek isterdik. Bunu yağ fabrikaları da Tarım Bakanlığı’nın kuruluşları da izlerdi. Bir yıl verim fazlaca düşüktü. Rakamları, dostumuz, bir yağ üreticisinden almıştık. Teyit için Tarım Bakanlığı’nın Ankara’daki birimlerinde, yönetici pozisyonundaki bir arkadaşımızı aradık. O da o yılın rekolte rakamını verdi. Fakat gel gör ki iki bilgi kesinlikle uyuşmuyordu. Bunu Bakanlıktaki arkadaşımıza söyledik.

Cevabını hiç unutamam:

“Biz veriyi toplar, istatistiği hazırlar ve makama arz ederiz. Makam tashih eder ve biz, o düzeltilmiş sonucu açıklarız.”

Bir tuhaflık hissettiniz mi? Bir düşünün. “Makam” denilen zat-ı muhterem, odasında oturmaktadır ve ölçme- biçme işiyle filli ilişkisi yok gibidir. Ölçme-biçmeyi yapan saha ekipleridir. Onların gönderdiği malumatı düzenleyip “bilgi” hâline getiren de makam değil altındakilerdir. Sonunda bu bilgi kendisine “arz edilir”. O hâlde “tashih” ne demek? 1980’lerin sonuydu… Demek ki post-truth, yani gerçek sonrası, yani gerçek değil işimize gelen söylenir, gelmeyen söylenmez felsefesi o tarihte de varmış. Belki on yıllar, belki önce de vardır, kim bilir. Biz ancak başımızdan geçenlerin şahidiyiz.

AHLAK MI VELİNİMET Mİ?

İki türlü bürokrasi vardır. Birinde, kurumların alt birimleri uzmanlardan oluşur. Onlar, canla başla, gerçeğin, doğrunun peşinde koşar. Basın bir şey sorduğu zaman kişilik sahibi, görevli olduğu makama layık, yani liyakat sahibi devlet memurları olarak kanaatlerini, gözlemlerini söylerler. Çünkü memurun başka, amirin başka şey söylemesi düşünülemez. Her ikisi de gerçeği söyleyecektir. Bu devlette insanlar gerçeğin peşindedir ve gerçekten kimseye zarar geleceğini düşünmezler. Önemli olan meslekî ahlaktır. Doğruyu bulmaya kilitlendikleri için bütün dikkatleri dışarıya, görevli oldukları alanadır.

İkinci cinste, alt birimler üst birimlere sıkı sıkıya bağlıdır. Alt birimlerin yalnız başındaki değil, başındakinin yardımcıları, hatta yardımcıların altındakiler bile üst tarafından belirlenir, tayin edilir. Çaycı, temizlikçi alımına kadar her atamada üstün bir katkısı vardır. Herkesin dikkati, kendisini oraya getiren, velinimetini mutlu etmeğe yoğunlaşmıştır. Bir nevi kapıkulu düzeni. Eh, “Ceddim için iyiyse benim için de iyidir.” Gerçek ve meslek, daha az önemlidir. Üstün nasıl bir doğru görmek istediği, doğrunun kendisinden önce gelir. Bu yüzden bütün bulgular “makama arz edilir ve tashih edildikten sonra” devletin resmi bilgisi hâline gelir.

TBMM Bütçe Görüşmelerinde, komisyonlara bilgi vermeye, sorulara cevap vermeye bakanlar ve bakanlıklara bağlı olmayan, devlet kurumları gelir. Şimdi bu soru-cevap oturumlarının, bürokrat sunumlarının nasıl işleyeceği, devlet bürokrasisinin yukarıda anlattığım iki tipten hangisine ait olduğuyla belirlenir.

TASHİHTEN SONRA GÖRÜRSÜNÜZ

Birinci tipte liyakat sahibi uzmanlar konuya, istatistiklere hâkimdir ve ellerinden geldiği kadar devletin yasama organının, bütçeyi yapan kuruluşun üyelerine, milletin temsilcilerine, doğruyu izah etmeyi, onları doğru bilgilendirmeyi, sorduklarına doğru cevap vermeyi önceler. Zaten asıl işleri bu doğruları bulup milletin teşkilatına aktarmak değil midir?

İkinci tipte, önemli olan devlet, millet, yasama organı, milletin temsilcileri, vekilleri değildir. Onlara bilgi vermek, sorularına cevap vermek, yapılıp bitirilmesi gereken bir merasimdir. Bilgiler sunum hâline getirilip sunulur. Sunum daha önce “makama arz” edilmiştir. Tashih edilmiştir. Sunum bittikten sonra soru sorulmasından pek hazzedilmez. Çünkü sorular ve soruların cevapları henüz “makama arz” edilmemiştir.

Yanlış bir cevap makamı sinirlendirir. Doğru bir cevap makamı daha da sinirlendirebilir. Kim oluyor ki yasama mensupları. Bürokratın velinimeti onlar değil, onu oraya getiren kuvvettir.

Onun için mesela, “İlerde bunları yayımlayacağız, orada okuyup öğrenirsiniz.” iyi bir cevaptır. Nasıl olsa o yayımlananlar da önce makama arz edilip tashihten geçecektir.

Beni bu mevkiye kim getirdi? Ben ona bakarım!

YORUMLAR (13)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
13 Yorum