Niçin geri kaldık?
Dostum ve patronum İbrahim Kiras, 7 Mayıs tarihli yazısında mealen soruyor: Niçin geri kaldık?
Yukarıdaki satırdaki “meal”de biraz nalıncı keserliği yapıyorum, çünkü “Niçin Geri Kaldık?” benim bir kitabımın adı. Ben bu sorunun cevabını bulmak için sanırım yıllar yıllar harcadım. Hepimiz de öyle yapmalıyız, soru ortadan kalkana kadar.
ZİYA PAŞA'YI GÖZALTINA ALIRLAR MI?
Kiras’ın yazısının başlığı bu değil ama yine de o soruyu sormuş ve değerli bir analiz yapmış. O, bütün Müslüman ülkeler geri kaldıklarına göre, ilerlemeye engel İslam mı, diye soruyor ve bu izahı reddediyor. Çıkış noktası, Ziya Paşa’nın Terkib-i Bend’inden şu beyit: İslam imiş devlete pabendi terakki/ Evvel yoğidi işbu rivayet yeni çıktı. Pabendi terakki, ilerlemenin ayak bağı… Şiirin tamamını şu bağlantıda bulabilirsiniz: http://www.siirparki.com/ziyapasa7.html Mutlaka bulunuz ve okuyunuz. Göreceksiniz, iki asır sonra bile güncel. O kadar güncel ki Ziya Paşa’yı gözaltına almaya kalkabilirler! Bakın aynı şiirde neler diyor- maazallah:
Sirkat çoğalıp lâfz-ı sadâkat modalandı
Nâmus tamam oldu hamiyyet yeni çıktı.
(Hırsızlık çoğalıp sadakat sözü moda haline geldi/ Namusu bitirdik, hamiyet (koruma- torpil) yeni çıktı.)
Veya:
Evrak ile ilân olunur cümle nizâmât,
Elfâz ile terfîh-i ra’iyyet yeni çıktı.
(Bütün düzenlemeler yazılı sayfalarla [belgelerle] ilan olunur/ Söz ile maiyetindekilerin terfi ettirilmesi yeni çıktı.)
Ve daha niceleri…
BİZ Mİ GERİ KALDIK, ONLAR MI İLERİ GİTTİ?
Bu sayfalarda “Niçin geri kaldık?” sorusunun cevabına benim de biraz katkım olsun istedim. Cevabı ararken ilk bulgum şuydu: Biz geri kalmamışız. Batı ileri gitmiş. Hani, tren garında veya otobüs terminalinde beklerken yanınızdaki trene- otobüse bakıp geri geri gittiğiniz hissine kapılırsınız ya; hâlbuki siz geri gitmiyorsunuz, yanınızdaki vasıta ileri hareket ediyordur. Bizim ilk düştüğümüz yanılgı da budur. Batı’nın, daha doğrusu Batı Avrupa’nın 16, 17 ve 18. yüzyıllardaki macerası sonunda, onların ileri sıçrayışı söz konusudur. Batı’ya görece geri kalanlar yalnız Müslüman dünya değil, bütün dünyadır. Batı’nın ilerlemesini ölçmeye kalkarsanız “gidiş” fiili yerine “sıçrayış” hatta “patlayış”ın gerçeğe daha uygun anlatım olduğunu görürsünüz.
Böyle bir ölçmeyi tarihçi Ian Morris, 2010 tarihli “Why the West rules-for now?” kitabında yapmış. Kitabı Alfa Yayınları, 2017’de Dünyaya Neden Batı Hükmediyor (Şimdilik) başlığıyla Türkçe yayımlamış. Morris, medeniyeti veya kalkınmayı üç parametreden oluşan bir indeksle ölçüyor ve zaman içinde izliyor. Onun zamanı da ta geriden, son buz devrinin sonundan, 14.000 yıl önceden başlayıp bugüne geliyor. Böyle bir zaman perspektifini temine tarih yetmiyor tabii, arkeoloji de devreye giriyor. Morris’in indeksi şu bileşenlerden oluşuyor: 1) Kişi başına tüketilen enerji, 2) Şehirleşme (ölçüsü en büyük şehrin nüfusu), 3) Savaş kapasitesi.
BATI'NIN BÜYÜK SIÇRAMASI
Doğu’nun ve Batı’nın indeksini, aynı grafik üzerine çizerseniz, 14.000 yıllık macerada bir Doğu’nun, bir Batı’nın öne geçtiğini görüyorsunuz. Medler-cezirler… Med zamanlarında, şehirler büyüdükçe, refah arttıkça mahşerin dört atlısından özellikle ikisi, yükselenin tepesine vuruyor:
1) Yoğun nüfusla birlikte geleni salgınlar.
2) Refahı dışarıdan seyreden “barbarlar”ın istilası.
Bu ikincisi, aynı zamanda, İbni Haldun’un mekanizmasının bir bileşenidir. Buna göre medeniyetin üstünde bir tavan var. Her yükselen bu tavana kadar yükseliyor, sonra oraya çarpıp geri düşüyor.
Ne zamana kadar? İşte o, 16, 17 ve 18.’ci yüzyıllara kadar. Orada, matematikte “singularity” veya patlama dediğimiz bir şey oluyor ve bu yalnız Batı Avrupa’da oluyor. 14.000 yıllık skalaya göre “ani” bir çıkış başlıyor ve bitmiyor. Eski medeniyetlerin tavanı, bir anda deliniyor. Grafik bu asırlarda adeta dik çıkıyor. Hani bir sayıyı sıfıra bölmüşsünüz de sonsuza tırmanıyor gibi.
Tabii, bu hâl, Morris’in dikkatimizi çektiği gibi “şimdilik”. Yeni bir dünya kurulmuş, doğru. Fakat daha önce olduğu gibi gâh Batı, Doğu’dan; gâh Doğu, Batı’dan öğreniyor ve üstünlüğü devralıyor. Birinin sıçrayışının ardından diğeri geliyor. Bütün mesele, sıçrayışa sebep olan yeni bilginin, yeni davranışın ne olduğunun, geride kalanlarca ne kadar çabuk keşfedileceğidir. Malumat* çağında bu çabuk olacak; çabuk da oluyor.
O hâlde, doğru soru “Niçin geri kaldık?” değil, “Onlar niçin ileri gitti?” sorusudur. Veya son 5- 6 asır için, “Onlarda olan fakat dünyanın geri kalanında olmayan neydi?” diye sormaktır…
Asıl bunun cevabını aramalıyız.
______
* Kasten bilgi değil, malumat diyorum. ‘Bilgi’ yanlış tercümedir. “Information”, bilgi değil, malumattır. Bilgi, malumatın işlenmiş, düzenlenmiş hâlidir. Veri => Malumat => Bilgi => Bilgelik!