Milliyetçilik evrenseldir

Milliyetçilik aleyhtarı olabilir insan. Din aleyhtarı da olabilir. Hatta içinde yaşadığı toplumun bütün değerlerine karşı da olabilir. Herhâlde rahat bir konum değildir ama fikir hürriyeti varsa, demokratsak olabilir.

Düşünce hürriyeti başka şey, yalan söyleme hürriyeti başka. Bilhassa milliyetçilik karşıtları, gerçekle hiçbir ilişkisi olmayan iddialarda bulunmakla kalmıyor bir de ne yapıyorlar? O tutarsız, stiftung destekli propagandayı cihanşümul- evrensel gerçekler diye önümüze sürüyorlar.

Galiba okulların eksik tarafını tamamlamak için milliyetçilik derslerine başlamak zorunluluğu var. Belki bu sayede milliyetçiliğin küfretmek, tehdit etmek, adam dövmek, kafa yarmak, kurşun sıkmak olmadığını da anlatabiliriz.

ŞÜKRAN GÜNÜ

Nereden başlamalı? Yorumcularım zaman zaman yolumu aydınlatıyor. Mesela ben, millet için “Müşterek geçmiş ve müşterek gelecek duygusuna sahip topluluk.” deyince, “Hop! Mesela Amerika Birleşik Devletleri. Müşterek geçmiş falan yok!” diye yorum yapılıyor.

Bakınız, ABD’de her Kasım ayının üçüncü perşembesinde Şükran Günü kutlanır. Bu sadece ve sadece bir Amerikan âdetidir. Başka bir ülkede yoktur. Şükran Günü’nde, ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış aileler bir araya gelir ve o akşam şükran günü yemeği birlikte yenir. Mutlaka hindi yenir. Mutlaka hindi!

Niçin? Çünkü 1620 yılında Yeni Dünya Amerika’ya Mayflower adlı gemi ile 100 Kalvinist gelmişti.

Amerikanlar, bugün onlara “hacı” anlamında, “pilgrim” diyor. On haftalık yıpratıcı bir deniz yolculuğundan sonra bu kafile Plymouth’da karaya çıkmış ve toprağı işlemeye koyulmuş. Yıl dönüp de 1621 hasat mevsimi geldiğinde, bunlardan ancak 50 tanesi hayatta kalabilmiş. Bir yıl hayatta kalabildikleri ve ilk ürünü alabildikleri için Allah’a şükretmek arzusuyla bir hindi ziyafeti hazırlarlar. Hindi Amerika’ya ait bir kuş, dünyaya oradan yayıldı. 1621’deki hindi ziyafetine yerlileri de davetlidir. Çünkü kışın gemide getirdikleri yiyecek bittiğinde, yerliler erzaklarını onlarla paylaşmış, bu çaresiz beyazlara mısır yetiştirmeyi ve yılan balığı avlamayı öğretmiş. Sofrada 50 Kalvinist ve 90 yerli vardı. İşte her Kasım ayının üçüncü perşembesinde, her renk ve etnisiteden, yüz milyonlarca Amerikan “atalarının” o gününü anar, kutlar ve şükreder. Tıpkı 1621’deki gibi hindi pişer… Bugünkü Amerikanların Mayflower Gemisi ile gelip o günkü adıyla Plimoth Plantation’da çalışan bu 100 veya 50 kişiyle bir kan bağı bulunması ihtimali yok gibidir. Varsa milyonlarda birdir. Fakat hemen bütün Amerikanlar bu millî sembolü benimser, o elli kişiyi cetleri sayar.

ANDIMIZ AMERİKA’DA

Bu macera, yetmiş iki etnisiteden, yekvücut bir Amerikan milleti inşasının birçok tuğlasından biridir.

Bakınız, birçok etnisitenin bir millet hâline gelişini, Yael Tamir, kitabında nasıl anlatıyor:

“Devletler, milletin hikâyesini ve mirasını yaymak için, millî dili öğretmek için, devlete ve devletin sembollerine bağlılığı yerleştirmek için okulları kullandı. Her okul gününde her çocuk yüzünü Amerikan bayrağına döner [elini kalbinin üstüne koyar, ona] ve onun temsil ettiği cumhuriyete bağlılık andı içer: ‘…Tanrı’nın altında bölünmez tek millet, herkese adalet ve hürriyetle’, derken milletin birliğini ve değerlerini yücelten bir merasimde rol almaktadır.”

Bu ant size başka bir andı hatırlatıyor mu? Yoksa üzerinden uzun yıllar mı geçti? Unuttunuz mu?

ERİTME KAZANI

Tamir, şöyle devam ediyor:

“Millî Eğitim Derneği Başkanı James H. Smart, tek tek fertleri, bir millet birliğine dönüştüren eritme kazanının (meltingpot) eğitim olduğunu söylüyordu: ‘Amerikan okulundaki sınıf, bu fevkalade değişimin oluştuğu yerdir. Her ülkenin, her dille konuşan veya her dinî veya siyasî inanca sahip çocukları, usulca yürüyen bir asimilasyon süreci içinde, ‘yabancı’ ve ‘öteki’ olmaktan çıkıp dünyanın en büyük ve en iyi siyasî organizasyonun gönüllü birer mensubu hâline dönüşür.’”

Ama biz bu fikirde değildik. “Asimilasyon cinayettir!” dedik. Hatırlıyor musunuz?

Biz mi akıllıyız, onlar mı? Bütün dünya millî ve üniter devletlerde, ahaliyi tek millet hâlinde birleştirmeye çalışırken, biz, tek milleti, ırklara, etnisitelere, mezheplere bölmeye çalışıyoruz. Geçen Cuma günkü yazıma yorum yapan bir okuyucum, dünyadaki en güçlü devletler federasyonlardır demiş. Değerli okuyucum o saydıkların, Amerika Birleşik Devletleri, Alman Federal Cumhuriyeti ayrı siyasî ünitelerken birleşip federasyon oldu. Birleşik Krallık, ayrı devletlerin birleşmesiyle oluştu. Millî ve üniter devletken, “Haydi sıkıldık, biraz da federasyon olalım.” diyen bir ülke yok. Bu müthiş adımı ilk biz mi atacağız? Maazallah!
______________
Tamir’den iki alıntı için: Why Nationalism?, Princeton University Press, Princeton ve Oxford, 2019, sayfa 77 ve 78. (İkinci pasajı, Tamir’in kitabına daha geniş yer verdiğim, Millet İnşası başlıklı yazımda da alıntılamıştım: https://www.karar.com/yazarlar/iskender-oksuz/millet-insasi-1594817 )

YORUMLAR (59)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
59 Yorum