KARAR verdim aktüel yazmaya

Merhaba sevgili Karar okuyucuları. Bundan böyle haftada iki gün, Cuma ve Pazar, bu köşede sizinle beraberiz.

Birbirimizin yabancısı değiliz. ‘Görüşler’e epey yazdım. Tabi onlar fıkraya kıyasla daha uzun yazılardı.

Hâlâ “fıkra” diyen var mı? Şimdi “köşe yazısı” tercih ediliyor. Köşede değil de orta yerde bile olsa yine “köşe yazısı”... Üniversiteye verdiğim hayat hikâyemde şu, şu, şu gazetelerde binin üzerinde fıkra yazdığımı belirtmiştim de, genç hocalardan biri, bir toplantıda, beni methetmek maksadıyla, “Kolay mı binin üzerinde fıkrayı toplayıp yayımlamak?” demişti. Her şeyi düzeltmek mecburiyetinde değilim ya. Şirin şirin gülümseyip sükût etmiştim.

Zaten makale türü de klasikler gibi... Klasiğin şöyle bir tarifi var: “Herkesin okumuş olmak istediği, ancak kimsenin okumak istemediği eserlere klasik denir”. Umarım bu köşedeki yazılarımı, yani fıkralarımı, okursunuz. Zaten buraya kadar okuduysanız mesele yok demektir.

Bir söz daha verdim: Aktüel yazacağım! İmdi, burası karışık. Herkesin aktüeli aynı değil ki.

İNSAN NASIL EVCİLLEŞTİ?

Mesela sabahtan beri bana göre pek aktüel bir haberin peşindeyim. İnsanlar bir zamanlar bugünkünden daha saldırganmış. Fakat kendi kendilerini ehlileştirmişler. Hem de genetik seçimle. Saldırgan erkekleri kabilenin diğer erkekleri cezalandırmış. Nasıl? Anlaşılan taş devri insanının Avrupa Birliği endişesi yokmuş ve idam cezasını uygularlarmış. Erkekleri ehlileştirmenin daha da etkili yolu eş seçimiymiş. Eş seçimi evrimde önemli bir mekanizmadır. İyi, güzel, yakışıklı kabulleri hangileriyse o özelliklere sahip olanlar tercih ediliyor ve seçimi genellikle kadın yapıyor.

Darvin’den beri meşhur misaldir. Tavus kuşunun erkeğinin o pek gösterişli, rengârenk, Japon yelpazesini kıskandıran kuyruğu… Eskiden öyle değilmiş. O koca gösterişli kuyruk kuş-oburların bizim zavallı tavusu kolayca görüp yakalamasına sebepmiş. Fakat o süslü kuyruk da dişi tavus kuşlarını cezbedermiş. Şimdi evrim içinde, on binlerce, yüzbinlerce yıl içinde, kuyruksuzlar kolayca kaçmış fakat çiftleşememiş. Kuyruklular kolayca çiftleşmiş ama yırtıcılara yem olmuş. Hangi mekanizma üstün gelmiş dersiniz? Erkek tavus kuşlarına bakın, görürsünüz. Dişinin beğenisi, hayatî tehlikeye galebe çalmış.

İşte hanımların görece daha saldırgan atalarımızı tercih etmediği, o yüzden onları genlerinin bugünlere gelmediği anlaşılıyor.

Şimdi benim aktüelim bu. Sıcağı sıcağına bir evrim, hatta evrim psikolojisi haberi. Cesursanız sosyo-biyoloji haberi diyebilirsiniz. Toplumu da ta derinden ilgilendiriyor.

DÜNYA TEPSİ, GÖK KUBBE

Dünya algımda hata yapmaktan korkarım. Ya şu geçici dünyayı yapa-yanlış görüşlerle terk eder gidersem?

Bir düşünün! Binlerce yıl yeri tepsi gibi dümdüz ve gök kubbeyi de, işte öyle, kubbe zannetmedik mi? Gökyüzü ile yeryüzünü birbirinden ayıran kırmızı çizgi ayın döndüğü semaydı. Her şey ay üstü ve ay altı diye ayrılıyordu. İyi şeyler, kutsal şeyler ayın üstünde, aşağılık şeyler de denî dünyadaydı. Denî de, dünya da aşağı demektir zaten! Kubbealtı Lugati’ne göre “dünya” kelimesi “semâü’d-dünyâ”, yani aşağı sema’dan geliyor.

İyilik ve güzellik ay ötesinden ay altına taşıyor: Sudur ediyor. Basbayağı, kaskatlı havuz gibi, kademe kademe taşıyor. Fakat taşıp indikçe karışıp saflığını kaybediyordu. Bütün semalar, felekler de- tam yedi adettiler, sayısını şaşırmayın- ayın ötesinde dönüp duruyordu: Çarkı felek!

ARİSTO VE CEM YILMAZ

Dört elementten ateş ile hava da aslında kutsal bölgeye, ay üstüne aitti. O yüzdendir ki ateş ve gaz hep yükseliyor, toprak ve su da ait oldukları yere, aşağılara gidiyordu.

Gerçi bu konuda da bir aktüalite var. Biraz eskidi, iki yıllık oldu: Millî Eğitim Bakanlığı’nın 8. sınıf Fen Bilgisi kitabında dört element, “ateş, su, toprak ve tahta” diye sayılmış. Sonradan bu sınıflandırmanın Aristo’dan değil, Cem Yılmaz’dan, onun GORA filminden geldiği anlaşılmış. Neyse, kitap düzeltilmiş. Doğrusu: Ateş, su, toprak, hava!

Kim mi uydurmuş bunları? Kim olacak, Aristo. Sonra Eflatun, Farabi ve İbni Sina. Binlerce yıl dedim ya.

Şimdi Kopernik nâm fal düşkünü adam, gezegenlerin dünyanın değil de güneşin etrafında döndüğünü keşfetmeseydi… Keşfetsin veya etmesin, asıl önemli olan, ya o keşfetse de benim bu aktüaliteden haberim olmasaydı! Sizin insanların kendi kendilerini ehlileştirdiğinden haberiniz var mıydı? Üstelik kadınlar marifetiyle! Bundan aktüel ne olabilir?

Her şeyin istisnası vardır. Bazı erkeklerin hâlâ ehlileşmediklerini görüyoruz. Maalesef.

YORUMLAR (30)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
30 Yorum