İllâ edep, illâ edep

İktidar siyasetçilerinin konuşmaları mutlaka, ama mutlaka çocukların yatma saatinden sonra yayımlanmalı ve onlar konuşurken ekrana 18+ uyarısı konmalı. Bunu daha önce de yazmıştım. Ama şimdilerde, bu konuşmaların edep yıkan etkilerini, çevremdeki gençlerde birinci elden gözlemliyorum. Biri bana itiraz eder veya yaptığımı, yazdığımı tenkit ederse, ilk tepkim, kulak kesilmek, doğru mu söylüyor, nerede hata yaptım diye düşünmektir. Bazen bu yönde aşırıya gidiyorum: Çok iyi bildiğim bir konuyu, onu pek de bilmeyenden dinleyip aynı tereddüdü gösteriyorum. Bu da ikna gücümü törpülüyor ama olsun. Kendi doğrumda inat yerine, birkaç dakika için yanlışa meyletmem iyidir. Doğru biraz düşününce geri gelir. Üstelik bu düşünmeyi sizi tenkit edenle birlikte yaparsanız, tenkitçiniz de sizin doğrunuza daha kolay ikna olur. Veya siz onun doğrusuna. Maksat doğruyu bulmak değil mi? Yoksa değil mi?

Daha birkaç yıl öncesine kadar her yazımı arkadaşlarıma gönderir, onların tenkitlerini alırdım. Kitaplarımı da. Kitaplarımın hepsi 5-6 arkadaşımın süzgecinden geçmiştir. Ve onların düzeltmelerinin yüzde 90’ını, bazen 100’ünü uygulamışımdır. Bu âdetimin zararı, arkadaşlarıma. Tenkit vakit alıcı ve yorucu bir iştir. Bugünlerde bolca yazıyorum ve yazdıklarımın hepsini göndermiyorum; onlara kıyamıyorum. Olan siz okuyucularıma oluyor. Trump’ın Demokrat Partililiğin, Leksus ve Zeytin Ağacı’nı George’un yazdığını okumak zorunda kalıyorsunuz. Keşke eskisi gibi düzelttirebilsem.

GÖĞSÜNÜ YUMRUKLAYAN GORİL

Fakat gençlerimiz! Şimdi otuzlarına, kırklarına yaklaşan gençlerimiz?

Onlar on sekiz senedir her dedikleri Allah kelamı kadar doğru siyasileri her gün ama her gün televizyonda seyrettiler. Rakiplerini aşağılayan, hakarete boğan kelimelerini, nefretlerini, o korkunç yüz ifadelerini… Ve doğru davranış budur herhalde diye büyüdüler.

Şimdi en dost gruplarda en küçük tenkidin hakaret diye algılandığını görüyorum. Tenkitler de tenkit değil, tahrip kalıbı gibi. Ve bu üslupta müsademeyi efkârdan barikayı hakikat değil, bölen, dağıtan bir merkezkaç patlaması doğuyor. Çöküntü doğuyor.

“Beni tenkit eden bana hakaret ediyor her hâlde”den başlayıp, “beni tenkit eden benim kanımın canımın peşinde bir teröristtir kadar giden ve “hesap verecekler”le biten bir saldırganlık, bir paranoya, bir vahşet bu. Onların insan suretinin arkasında, göğsünü gümbür gümbür yumruklayıp avazı çıktığı kadar bağıran King-Kong gorilini görüyorum. Erkek şempanzeler de hücum eder, meydan okurken ayıp bir yerlerini sallarlarmış rakiplerine.

BEYAZ DERKEN DE EDEPSİZİM, SİYAH DERKEN DE

Bu ağır hakareti yapanların birkaç yıl önce tam ters fikirleri yine aynı tavır ve hakaret dolu üslupla savundukları da bir başka facia. Bir yazar arkadaşım, şu değerlendirmeyi yapmıştı: Bunların muarızlarını itham ettikleri her nokta, kendilerinin daha önce işledikleri günahlardan ibaret. Suçlarken, kendi günahlarından başkası gelmiyor akıllarına. FETÖ’yü yıllarca besleyip büyütenler şimdi muhaliflerine FETÖ’cü demeye bayılıyor. Habur’un tasarımcıları, “Valilere talimat verdik, yine de sizi rahatsız eden olursa bize haber verin” diyen hendek kahramanları, muhaliflerine “PKK işbirlikçisi” diye saldırıyor.

Geleneğimizde bir söz vardır, “Kimin nesini tenkit etmişseniz, aynı günahı işlemeden ölmezsiniz” diye. Bunu tersine çevirmişler. Ben ne yapmışsam sen de aynı şeyi yapmaktasın her halde. Dolayısıyla sen hainsin! Terörist sevicisin! Darbecisin!

Kitle tahrik silahı

Verilen mesaj şu: Gerçeğin veya fikrin önemi yok. Önemli olan hakaret, hücum ve düşmanlık. Ne kadar bağırırsam, ne kadar edepsizsem o kadar haklıyım. O kadar güçlüyüm.

Siz böyle davrandıkça, sizden daha saldırgan, daha sert, daha uzlaşmaz, daha edepsiz nesillerin yetişmesine sebep olursunuz. Rüzgâr esen meltem biçmez. Ancak olan makul akıllara olur. Ülkeye olur.

Sizin ithamlarınıza, sizin kitle tahrik silahlarınıza kapılanlar, inananlar, toplumun huzuru ve barışı için tehlikelidir; orası muhakkak. Fakat daha da tehlikelisi sizin kendi dediklerinize inanmanızdır.

Muhalefet sizin anlattığınız gibiyse, terörist veya terörist müttefiki ise size muhalefeti yasaklamak, yok etmek düşmez mi? Bakın bunu yapan ülkeler var. Mesela Çin. Orada Çin Komünist Partisi’ne muhalefet kesin hainliktir. Bir buçuk milyar insan yanılmıyor her halde, değil mi? Çin, Demokratik Kore Cumhuriyeti (Kuzey Kore), Demokratik Kongo Cumhuriyeti… Demokrasiye ne olur? Bir şey olmaz. Bunlar demokratik değil mi? İsimlerinden “demokratik” var. Yalnız içlerindeki yıkıcı unsurları, teröristleri yasaklamış, yok etmişler, ne var ki bunda? Değil mi? Değil mi dediniz? Yoksa siz de mi teröristsiniz?

YORUMLAR (26)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
26 Yorum