Demokratız ama Cumhuriyet fakat

Bugün herhalde tembelliğime geldi, köşemi başkalarına yazdıracağım. O kadar ki, sonda soracağım soru hâriç, kendi yorumlarımı asgaride tutacağım. Konumuz Cumhuriyet, demokrasi, hürriyetler ve yasaklar.  

Birincisi, Amerika’dan Tümgeneral Robert Spalding’in Görünmez Savaş kitabından.  Başlığı ve aşağıdaki parçayı ben çevirdim. Kitabın aslı, Stealth War: How China Took Over While America’s Elite Slept, Portfolio yayınları2019. Çin hakkında dört ayrı müellifin kitaplarını Millî Düşünce-Misak sitesinde yedi makaleyle özetlemiştim. https://bit.ly/3pkB3jn

DEMOKRASİ ve HÜRRİYET, ÇİN’İN ALTINI OYAR 

Spalding, ABD ve Batı temelden yanlış bir ekonomi teorisinin kurbanıdır diyor: “Gizli el, kapitalist sihir inancı”. Bu inanca göre demokrasi zenginlik getirir ve bunun tersi de doğrudur. Zenginlik demokrasi getirir. Bunun için Çin zenginleştikçe daha hürriyetçi, daha demokrat olacak diye beklemişler. Spalding, bu garipliğin, bir ülkede McDonald açılırsa demokrasi ve barış gelir tezine kadar uzandığını söylüyor. (Daron Acemoğlu’nun fikirleriyle karşılaştırınız.) Spalding devam ediyor:  

“Hâlbuki Çin Komünist Partisi (ÇKP) bu konuda çok net ve kararlıdır. ABD ve Batı’nın kurucu kavramları ÇKP’nin gözünde yaşamsal tehditlerdir. O kadar ki 2013’te parti, bu düşüncesini yazıya döktü. “Doküman 9” adlı bir politika belgesinde, ÇKP şöyle diyor, “Evrensel değerler denilen Batı tipi hürriyet, demokrasi ve insan haklarının evrensel ve ebedi olduğu inancı ÇKP’nin temellerine saldırıdır… Batı tipi anayasaya dayanan demokrasiyi yüceltme hatasına düşülmemelidir. Bu, mevcut liderliğin ve Çin karakterli sosyalist yönetim sisteminin altını oyma teşebbüsüdür.”  

İKTİDARI VE ÇİN’İ DESTEKLEMEK SERBEST     

ÇKP’nin görüşlerinin hemen arkasından Doğu Perinçek’in 2 Temmuz 2020’da bir beyanından alıntı yapayım. Bunun haberi Aydınlık Gazetesi’nde 2 Temmuz 2020’de yayımlandı. İnternet’ten de ulaşabilirsiniz: https://bit.ly/3orIdRL Perinçek, Sayın Cumhurbaşkanımızın sosyal medyayı zaptu rapt altına alma kararlarını desteklediğini söylüyor: “Vatana ihanet etmek, terörü desteklemek gibi bir özgürlük yok. Amerika’nın uşağı, piyonu olmak gibi özgürlükleri kesinlikle kabul etmiyoruz. Buna karşı milli devletin diktatörlük uygulaması gerekir.” Neyin vatana ihanet, neyin terör olduğuna da her halde diktatörlük karar verecektir. Anlaşılıyor ki bu dava hukukla aşılamayacakl. Neyse durum vahim değil. ABD dışında bizi uşak veya piyon yapmak isteyen devlet yok. Çin masum, Rusya masum, tıpkı bir zamanlar – Çin’le yollar ayrılana kadar–  SSCB’nin masumiyeti gibi.  

Sıra, RTÜK’ün Halk TV davasında mahkemeye gönderdiği savunmaya geldi: 

“Medyanın iktidarın yıkılmasına sebep olabilecek, ekonomik kararlara hükmedebilecek, daha açık ifade ile, istediğini başa getirebilecek istediğini alaşağı edebilecek derecede önem arz ettiği bir durumda, her program konuğunun medya kanalı ile istediğini söyleme özgürlüğünden bahsetmek asla mümkün olmayacaktır.” https://bit.ly/2MnexYs   

Siz, muhalefetin görevinin iktidarı alaşağı edip onun yerine iktidara gelmek olduğunu mu sanıyordunuz? Anlaşılan, RTÜK’e göre, istediğini söylemek, iktidarı alaşağı etmek isteyenlerin değil, sadece iktidarı yüceltmek isteyenlerin hakkı. Birincilerde kanaat hürriyetinden bahsedilemez. Öyle ise, muhalefet partilerine de, muhalif kanallara da izin vermemek gerek. Aslında bunlar yok edilmeli. İktidarı yücelten muhalefet ve kanallar serbesttir.  

DEMOKRASİ, CUMHURİYET HARAM 

Sırada Hizbüttahrir sitesinden Abdulkadim Zellum’dan iki alıntı var. (Sayın Zellum şeyh imiş ve vefat etmiş. Kaddes Allahu sırrahu. Fakat hükümleri duruyor.) 

Yazının başlığı, “Demokrasi Küfür Nizamıdır- Onu Almak, Tatbik Etmek ve Ona Davet Etmek Haramdır” Şu parça ana fikri özetliyor: 

“Kâfir Batının müslüman beldelerine götürüp pazarladığı demokrasi bir küfür sistemidir ki onun uzaktan veya yakından İslâm’la bir alâkası yoktur. Aynı anda İslâm ahkâmıyla küllî ve kısmî hususlarında tamamen çelişir. Yine demokrasi, kendisinin geldiği kaynak, kendisinden fışkırdığı akide, üzerine konduğu esas, getirdiği fikirler ve nizamlar bakımından da İslâm ahkâmı ile çelişir. 

“Bu nedenle demokrasiyi almak veya uygulamak veya ona çağırmak, müslümanlara kesinlikle haramdır.” https://bit.ly/36fwMpP  

Bu demokrasiydi. Peki Şeyh Hazretleri Cumhuriyet hakkında ne düşünürler? El cevap: 

“İslâm’da Yönetim Nizamı- İslam’da Yönetim Şekli Cumhuriyet Değildir 

“İslâm’da yönetim nizamı kesinlikle cumhuriyet değildir. Zira Cumhuriyet düzeninde sistem, egemenliğin halka ait olduğu demokrasi fikri üzerine kurulmuştur. Buna göre, halkın bizzat kendisi yasama ve yönetim hakkının sahibidir. Halk, yöneticiyi seçme, azletme, anayasa ve kanun yapma ya da mevcut anayasa ve kanunları değiştirip kaldırma hakkına sahiptir. 

“Halbuki İslâmi yönetim nizamında İslâm akidesi ve şer’i hükümler nizamın temelini oluştururlar. Bu nedenle İslâmi yönetim sisteminde egemenlik halkın değil, şeriatındır.” https://bit.ly/3cbanO9   

KENDİ HİKÂYEMİZİ YAZMA ZAMANI GELDİ 

Son sözü bir devlet yetkilimiz söylesin. Sayın İbrahim Kalın’ın, 30 Temmuz 2020 tarihli Tweet’i şöyle: 

“Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. 

“Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır.” 

Tembel bir günümde, belki de bir biriyle pek ilgisi olmayan alıntıları alt alta sıraladım. Sonda soracağım dediğim soru da şu: Sizce yukarıda verdiğim alıntılar gerçekten bir biriyle ilgisiz mi, yoksa aralarında bir uyum var mı?   

YORUMLAR (42)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
42 Yorum