Trollerle siyaset
İktidar sosyal medyadan rahatsız görünüyor ama aslında rahatsız olması gereken iktidar değil. Çünkü buradaki kepazeliklerin asıl mağduru o değil.
Tam aksine iktidar adına hareket eden ve iktidar tarafından “yerli ve milli hesap” payesi verilerek sahip çıkılan “trol örgütlenmesi” yıllardır terör estiriyor burada. Hedefe konulan kişilere yönelik itibar suikastları, hakaretler, iftiralar, tehditler vs. örgütlü biçimde yürütülüyor.
Aslına bakarsanız iktidarın sosyal medya konusundaki rahatsızlığı da çok su götürür durumda. Çünkü iktidar partisinin yönetimine hâkim olan zihniyet için sosyal medya üzerinden her daim ayakta tutulmaya çalışılan kavga gürültü atmosferi ne yazık ki şikayetçi olunan bir husus değil. Aksine kutuplaşmanın artmasının kendi tabanlarını tahkim edici bir etki üreteceği düşünülüyor. Toplumdaki ayrışmaların, düşmanlıkların büyümesinin yol açacağı sosyal problemler hesaba katılmıyor. Hatta bunun kendilerine vereceği zarar bile görülemiyor.
Hem sosyal hem de konvansiyonel medyanın böyle hoyratça kullanılmasına ilişkin bu yanlış siyasete dur demeye iktidar çatısı altındaki hiç kimsenin gücü ve cesareti de yetmiyor. Ne de olsa iktidar partisindeki iç tasfiyeyi bile bu troller(le) yaptılar.
Peki, iktidar sosyal medyadaki kavga gürültü ortamından gerçek manada rahatsız değilse ne diye Twitter’ın, Facebook’un kontrol altına alınmasından, hatta kapatılmasından söz ediyor bugünlerde? Bu sorunun iki ayrı cevabı var: Kimilerine göre, iktidar sözkonusu mecralarda kontrolünü gerçekten daha da artırmak istiyor. Çünkü “eşit şartlarda bir mücadele” arzu etmiyor. Oyunun zaten kendi lehine olan kurallarını biraz daha avantajlı hale getirecek düzenlemelerden fayda umuyor. Sözgelimi Youtube’daki “dislike skandalı”nın tekrarlanmasını önleyecek tedbirlere ihtiyaç duyuyor.
***
Kimilerine göre ise, iktidar son zamanlarda “yerli ve milli” trollerin imza attığı skandal niteliğindeki çirkinliklerin uyandırdığı tepkiyi dindirmek üzere kendi maruz kaldığı ölçüsüz saldırıların daha fazla tartışılmasını hedefliyor sosyal medya çıkışıyla.
Bu ikinci açıklamanın çok da gerçekçi olmadığı belli. Zira iktidar burada bir yanlış görmüyor. Savunulması imkânsız çirkinlikler sergileyebilen “yerli ve milli trollere” yönelik eleştiriler karşısında bu cenahtan gelen otomatik cevap “Aynı şeyleri başkaları da yapıyor. Onları niye görmüyorsunuz” şeklinde oluyor. Yani, siyasi mücadele çerçevesinde “ahlaki iddia”lardan sarfınazar edildiği ifade ediliyor.
Evet, sosyal medyada PKK’lı, Fetullahçı, ulusalcı ve her çeşit solcu trol de var. Her siyasi partinin taraftarları arasında sosyal medyayı karşısındakilere zarar vermeyi önceleyen hastalıklı bir anlayışla kullananlar var.
Bu toplumun hiçbir kesimi diğerlerinden daha sağlıklı veya daha sağlıksız durumda olmadığı için, ahlaksızlıkta ve saldırganlıkta “yerli ve milli” trolleri aratmayacak örneklere de rastlanıyor bunlar arasında. Ama bunlar nihayetinde “inandıkları dava uğruna” içlerindeki çirkinlikleri sergiliyorlar. Maaş karşılığında yapmıyorlar bu işi.
***
İkincisi, iktidara karşıt çizgide olanların başı her an derde girebiliyor. Kimi zaman hoşa gitmeyen sıradan politik paylaşımlar, kimi zaman ise gerçekten aklı başında ve vicdanı körelmemiş herkesi iğrendiren saldırganlıklar derhal cezasını buluyor. Buna mukabil iktidar destekçisi trol ekiplerinin “müsamahaya mazhar” bir pozisyonda görünmeleri kamuoyu vicdanını yaralıyor ve aslında bu adaletsiz tutum iktidar aleyhinde bir hissiyat oluşturuyor toplumda.
Son olarak, yeşil toplu yerli ve milli hesaplardan bazı muhalif kadın siyasetçilere ve kadın gazetecilere yönelik gerçekleştirilen çirkin cinsiyetçi saldırıların yargı tarafından “ağır eleştiri” olarak nitelendirilip cezasız bırakılması hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği bir adaletsizlik tablosu ortaya çıkardı. İktidar partisinin bu tablodan kazanç elde etmesine imkân yok. Boşu boşuna ülkeye zarar veriliyor.