Putin’i anlamak için ne okuyalım
Bana sorarsanız, edebiyattan şaşmayın derim. Rus toplumunu ve Rus insanını kendi özgün dünyasının -yani tarihinin ve ikliminin- yarattığı tutkular, zaaflar ve erdemler içinde tanımak için Tolstoy, Çehov, Gogol vd. okumak en kestirme yol. Mesela 19. yüzyılın Sankt-Petersburg’undaki veya Moskova’sındaki Rus yüksek sosyetesinin kendi aralarında Fransızca konuştuğunu belki sosyal tarih çalışmalarından da öğrenebilirsiniz ama Tolstoy’un “Harp ve Sulh” romanında adeta kanlı canlı halleriyle tanıdığınız karakterlerin kendi olağan yaşayışları içinde bunu görmek çok daha öğretici.
Keza saraylarında, konaklarında “Batı usulü” yaşayan, düşünen ve eğlenen aristokratların renkli hayatının yanında Rus köylüsünün çektiği yoksulluğu, açlığın ve hastalıkların ellerinden aldığı yakınlarının acısını nasıl bir tevekkülle taşıdıklarını, devlete hangi gözle baktıklarını, kilisede ne aradıklarını vs. yine Rus edebiyatı verir bize.
Gelgelim cevabı romanlarda olmayan “daha somut” sorularımız da olabilir. Mesela, Marks’ın ve Engels’in sanayileşmiş İngiltere’de -veya hiç değilse Almanya’da- hayata geçmesini öngördükleri komünist devrim neden işçi sınıfı olmayan Rusya’da meydana geldi? Mesela, “komünist” Sovyet sistemi neden kapitalist Batıya yenildi? Mesela, silik bir istihbarat memuru olan Putin iktidar basamaklarında nasıl ve hangi güçlerin yardımıyla bu kadar süratle yükseldi? Mesela, bugün Rusya devlet olarak nasıl bir yönetim aygıtına sahip? Ülkenin en büyük gücü olan petrol ve doğalgaz geliri sokaktaki adamın hayatında ve dünyaya bakışında neyi değiştirdi? Bu güç, bu para devletin daha iyi yönetilmesini mi sağladı, yoksa çürümeyi mi arttırdı?
Bütün bu soruların cevaplarını bulabileceğiniz akademik veya popüler nitelikteki çalışmalardan müteşekkil binlerce ciltlik bir külliyat mevcut şu anda. Ama ne yazık ki bunların çoğu Türkçe dışındaki dillerde kaleme alınmış bulunuyor. 250 senedir en büyük ve en tehlikeli komşumuz durumundaki Rusya üzerine çalışan az sayıda uzmanımız var bizim çünkü. Bu durum aynı zamanda söz konusu ülke karşısındaki yenilgiler tarihimizin de açıklaması sayılabilir. Diğer büyük güçlerle ilişkilerimizdeki durum gibi…
***
Bilgi en büyük güç. Onun için İslam araştırmalarında ve Türkoloji etütlerinde olduğu gibi Rusya, Çin, İran, Afrika vs. üzerine yapılan akademik çalışmaların da kahir ekseriyeti ABD ve Avrupa üniversitelerinde gerçekleşiyor.
Öte yandan, geçen asırda Türkiyat sahasının -en başta Barthold olmak üzere- birçok büyük yıldızının Rus olmasıyla Türkistan coğrafyasındaki Rus hakimiyeti ve Moskova’nın Türkiye siyaseti arasındaki ilişki Rus devletinin kendi milli çıkarları gereği “bilgiye yatırım” yapmaktan kaçınmamış olmasıdır. Yoksa sözünü ettiğimiz bilginler akademik merak dışında bir motivasyonla hareket etmiyorlardı belki ama devlet kurumları ve Rus toplumunun seçkinleri onlara -bilgi denen büyük güce erişmek için- bu yolu açıyorlardı.
Buna karşılık bizim gibi ülkelerde, toplum hayatında ve devlet yönetiminde yaşanan çözülmenin sonucu olarak halkın günübirlik beklentileri her şeyin önüne geçtiğinde, bu ortamda yöneticilerin kişisel çıkarları da milli çıkarları öteleyebildiği için “bilgiye yatırım yapmak” öncelik taşımıyor.
İşte bu yüzden kuzey komşumuzun bugününü bilmek ve yarınını öngörebilmek için müracaat edebileceğimiz Türkçe literatür -Türk bilim insanlarının imzasını taşıyan bazı çok değerli telif eserlerin mevcudiyetine rağmen- çoğunlukla tercümelerden oluşuyor.
***
Putin dönemi Rusya’sı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Edward Lucas’a bu dünyayı tanıyıp anlamak için okunması gereken beş kitabı sormuşlar benim ilgiyle takip ettiğim “fivebooks” sitesinde. Lucas’ın önerdiği beş kitabın, görebildiğim kadarıyla, ikisi Türkçeye de çevrilmiş bulunuyor. Bunlardan biri Rus kökenli Amerikalı gazeteci Masha Gessen’in imzasını taşıyan ve Putin’in Rus iktidar aygıtı içindeki yükselişinin hem sırlarını hem de bunun siyasi anlamlarını açıklayan “Yüzü Olmayan Adam”.
Diğeri ise İngiliz gazeteci Oliver Bullough’nun “Bırakın Şanımız Yürüsün” adıyla dilimize çevrilen kitabı. Rus hakimiyeti altındaki Kafkasya halkları üzerine olan bu çalışmayı okumadım ancak aynı yazarın -Türkçeye başarılı bir çeviriyle aktarılan- “Paravatan” başlıklı eserinin Sovyet kalıntısı dünyanın ve özellikle Putin rejiminin kriminal/finansal iskeletini görmek için çok önemli bir çıkış noktası olduğunu söyleyebilirim.
Türkçeye henüz çevrilmemiş bulunan diğer üç eser arasında ise tarihçi Alexander Etkind’in “Internal Colonization” (Dahili Sömürgecilik) başlıklı kitabı Rus devlet zihniyetini anlamak bakımından kayda değer bir girişim. Prof. Etkind’e göre, diğer emperyalist devletler başka coğrafyalarda ele geçirdikleri müstemlekelerin kaynaklarını kendi ülkelerine aktarırken, Rus devleti gasp ettiği ülkelerle beraber kendi ülkesini de sömürmek suretiyle dünyada benzeri olmayan bir kalkınma modeli yaratmıştır.
Geçmiş asırlarda kürk ve kereste ile başlayıp şimdi doğalgaz ve petrolle devam eden bu “kalkınma modeli” esas olarak yöneten ve yönetilen kesimler arasındaki ilişkinin çarpıklığının sonucu. İlk başta feodal toprak ağaları, sonra Çar devrinin aristokratları, bilahare komünist aristokrasi halkın sahip olduğu kaynakları sömürerek ayrıcalıklı bir sınıf şeklinde saltanat sürdüler. Halka karşı baskı ve zorbalıkla yürütülen bu model bugün de değişmedi diyor Prof. Etkind. (Lucas ise oligarklar çetesinin Rus doğalgazı ve petrolünün satışından elde ettiği paranın büyük bölümünü Batı ülkelerine kaçırdığını hatırlatıyor. Bunun için Rus istihbarat makinasının özellikle Avrupa ülkelerindeki kara para aklama yolları ve borsaların işleyişi üzerine odaklandığını ileri sürüyor. Hatta sırf bu yüzden bugünkü Rus devletinin başarıyla yapabildiği tek işin “casusluk oynamak” olduğunu söylüyor.)
Türkiye’deki malum ekonomik şartlar itibarıyla yayıncıların yeni kitap basacak, bizim de kitap satın alacak halimiz kalmadı gerçi ama bu eserin de dilimize çevrilmesi faydalı olacaktır. Bu tür çalışmaların ülkemizde de yapılabilmesi için gereken iklimin yakın bir gelecekte oluşmasını dileyelim şimdilik.