İktidar da biliyor destekçileri de biliyor, seçmeni de biliyor
AK Parti’nin kendinden önceki dönemleri “Eski Türkiye” olarak andığı ilk on yıldan sonraki ikinci on yılda “Eski Türkiye”nin bütün olumsuzluklarını yavaş yavaş dirilttiğini anlatmıştım perşembe yazısında. Buna mukabil ana muhalefet partisinin ise aynı süreçte tam aksi istikamette bir değişim ve dönüşüm içine girdiğini de hatırlatmıştım.
O yazıda bir şeyi eksik bıraktığımı fark eden oldu mu bilmiyorum: Türkiye’de değişen yalnızca siyasetin tarzı, dili veya yönü değil. Toplum da büyük ölçüde değişti. Toplumsal yapı değişti. Toplumsal yapının dönüşümüyle siyasi değerlerin dönüşümü birbirini besleyen iki paralel gelişme çizgisi oluşturdu.
Mesela geçen on yıl içinde kimileri fakir düştü, kimileri varlığa kavuştu. Varlığa kavuşanlar küçük bir azınlıkken yoksul düşenler toplumun geri kalanı!
Şöyle anlatayım: Türkiye’de kişi başına milli gelir AK Parti iktidara geldiğinde 3 bin 608 dolardı, bu rakam 2013 yılına kadar (ilk on yıl boyunca) adım adım artarak 12 bin 582 dolara ulaştı. Ancak 2014’ten sonra bu ivme sürekli aşağıya doğru gitmeye başladı. 2022’de kişi başına milli gelir TÜİK’e göre bile hâlâ on bin doların altındaydı.
Dünyadaki en büyük ekonomiler sıralamasında ise Türkiye -AK Parti’nin iktidara geldiği- 2002’de 21. sıradaydı. 2013’te 16.’lığa gelmiştik. Sonra orada da düşüş başladı, yeniden 21. sıraya kadar geriledik.
Benzer şekilde, Türkiye’nin dünya ekonomisindeki payı da 2002’de yüzde 0,69 seviyesinde iken, AK Parti iktidarlarının ilk on yılında sürekli yükselerek 2013’te yüzde 1,24 seviyesine ulaştı. Bundan sonra yine burada da düşüş başladı, bu düşüş cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra iyice hızlandı ve dünya ekonomisindeki payımız 2022’de yüzde 0,67’ye indi. Yani AK Partinin iktidara gelmesinden önceki seviyeye.
Daha da vahimi var: Türkiye, ülkelerin işsizlik ve enflasyon toplamı esas alınarak hazırlanan Dünya Sefalet Endeksi’nde -2022 yılında büyük bir atak yaparak- birinci sıraya yerleşti.
***
Ben “ekonomist” değilim ama görüldüğü kadarıyla AK Parti iktidarlarının ilk on yılında, yani “Eski AK Parti” döneminde ekonomi yönetimi fena değilmiş. İkinci on yılda, yani “Yeni AK Parti” döneminde ise -aslında her alanda olduğu gibi- ekonomide çöküş başlamış ve aşağıya doğru hızlı iniş bugüne kadar hiç durmamış…
Sebep hiç de meçhul değil. Herkesin bildiği şeyler: Merkez Bankasının bağımsızlığını kaybetmesi, para politikalarının Beştepe’den dikte edilmesi… Başkanlarının “söz dinlemiyor” diye görevden alınması…
Devletin bütün kurumlarında olduğu gibi, ekonomiyle ilgili kurumların ve kurulların başına getirilen kişilerde de ehliyet ve liyakat yerine sadakat aranması…
Her alanda olduğu gibi, ekonomi alanında da “tek başına yönetme” arzusunun, “Ben ekonomistim” iddiasının, farklı olma takıntısının, bilimsel birikimi ve kurumsal tecrübeyi kendisine rakip görme çarpıklığının, ortak akıl arayışını ve yönetimde istişare mekanizmasını -haklı olarak- otokrasiye aykırı görmenin neticeleri bunlar…
Bunu iktidarın kendisi de biliyor, ortakları ve destekçileri de biliyor, medyadaki ve iş dünyasındaki taraftarları da biliyor, hatta seçmeni de biliyor…
Bu derdin çaresinin ne olduğunu da hepsi biliyor ama her biri ayrı ayrı gerekçelerle bilmezden gelmek zorunda.
***
Birçok ekonomi endeksinden, Türkiye’nin o endekslerdeki yerinin özellikle son on yıldaki değişiminden, son beş altı yılda ise maalesef tepe üstü gidişinden söz ettik bol bol… Ama bir endeks daha var: Aksi yöndeki onca hamasi propagandaya rağmen, Türkiye “İslamilik Endeksi”nde de alt sıralarda! Bir ülkedeki yönetimin ve toplumsal yaşayışın temel İslami değerlere uygunluğu esas alınarak belirlenen bu listede maalesef İzlanda, Yeni Zelanda gibi ülkeler ilk sıralarda yer alırken İslam ülkeleri çok gerilerde kalıyor.
Zira yöneticilerin “Allah, kitap vs.” diye konuşup konuşmadığına değil, söz gelimi ekonomide, eğitimde ve çalışma hayatında fırsat eşitliğinin olup olmadığına veya insan haklarına riayet edilip edilmediğine, vergi gelirlerinin verimli kullanılıp kullanılmadığına, hukukun tarafsız şekilde uygulanıp uygulanmadığına vs. bakılıyor bir ülkedeki yönetimin hangi ölçüde İslami olduğunu tespit etmek için. (Detaylı bilgi için kaynak: http://islamicity-index.org/wp/latest-indices-2021/)
İlk nüvesi 2010’da akademik bir makale formatında ortaya çıkan çalışma 2015 yılında ilk defa Endeks olarak yayınlandığında Türkiye 65. sıradaydı. Ondan sonra sürekli “yükseldi” yerimiz. Şimdi 102. sıradayız. Demek ki “ümmetin lideri” olma iddiasındaki iktidar partisinin ikinci on yılında, yani “Yeni AK Parti” döneminde İslami değerlerden de adım adım uzaklaşmışız.
Bu da öylesine bir detay!